105- Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın.(86) İşte onlar için büyük azab vardır.
106- Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara: "İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyleyse inkâr etmenize karşılık olarak azabı tadın" (denilir) .
107- Yüzleri ağaranlar ise, artık onlar Allah'ın rahmeti içindedirler, içinde de temelli kalacaklardır.
108- Bunlar sana hak olarak okumakta olduğumuz Allah'ın ayetleridir. Allah, alemlere zulüm isteyen(87) değildir.
109- Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır ve (bütün) işler Allah'a döndürülür.
110- Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz;(88) maruf (iyi ve İslâm'a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz. Kitap Ehli(89) de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.
111- Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
AÇIKLAMA
86. Bu, Allah'ın Rasûlü'nün getirdiği apaçık delillere ve hidayet'e kavuşan, fakat daha sonra hidayet'in ana prensiplerinden ayrılıp, çok küçük ve önemsiz meselelere dayanarak kendilerini farklı farklı gruplara ayıran, anlamsız ve faydasız tartışmalarla uğraşan toplulukları kasteder. Onlar, bu anlamsız tartışmalara o denli kendilerini kaptırmışlardır ki, Allah'ın onlara emanet ettiği asıl görevi unutmuşlar ve hatta insanoğlunun başarı ve kurtuluşunun dayanağını teşkil eden ana prensiplere bile ilgi duymaz olmuşlardı.
87. Allah, insanlara zulmetmek istemediği için, onlara, hesabını verecekleri şeyleri önceden haber vererek, doğru yolu (hidayet) gösteriyor. O halde artık bundan sonra doğru yolu bırakıp sapık yollara girenler kendi kendilerine zulmediyorlar demektir.
88. Bu, Bakara Suresi'nde yapılan ilânın bir tekrarıdır. Hz. Peygamber'e (s.a) uyanlara, başarısızlıkları nedeniyle İsrailoğulları'nın elinden alınan diğer insanlara önderlik yapma görevinin kendilerine verildiği hatırlatılıyor. Müslümanlar, liderlik için gerekli olan tüm niteliklere sahip olduklarından bu göreve lâyık görülmüşlerdir. Bunlar; pratikte iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak, Allah'tan başka ilâh olmadığına inanmak ve bu inancın ifade ettiği gereklilikleri pratikte uygulayarak göstermektir. O halde müslümanlar, kendilerine emanet edilen görevin sorumluluğunun bilincine varmalı ve kendilerinden öncekilerin düştükleri hatalara düşmemelidirler. (Bkz. Bakara an: 123, 144)
89. Burada "Ehl-i Kitap" ile Yahudiler kastediliyor.