iSA
aleyhisselam
NE ZAMAN DOĞDU?
Hıristiyan dünyası Hazret-i İsa'nın doğumunun ikibininci yıldönümünü kutlamak
için hazırlıklara başladılar. Onların inancına göre Hazreti İsa tam 2.000 yıl
önce dünyaya gelmiş. Bu sebeple takvimi onun doğumuyla başlatırlar. Dolayısıyla
"0" takvim başlangıcıdır. Peki bu tarih doğru mu? Bunun cevabını
verebilmek için hıristiyanlığın temel kaynaklarına bakmak gerekmektedir. Ancak
bunun için muazzam bir sabra sahip olunması gerekir. Zira hiç birinden detaylı
bir bilgi elde etmenin imkanı yoktur.
Piyasada bulunan incillerden birine göre Hazret-i İsa, MS. 6 tarihinde yapılan bir nüfus sayımında doğmuştur. Ancak aynı incile göre Hazret-i İsa, MÖ. 4'te ölen Herod'un iktidar yıllarında dünyaya gelmiştir, yani bu tarihten önceki yıllarda...
Bu, aklımıza şu meşhur fıkrayı getirdi. Hıristiyanlar Hazret-i İsa'yı tanrı(!) olarak görürler. Onlara göre baba, oğul (İsa) ve Kutsal ruh üçlemesi bir olan tanrıyı simgeler. Bir gün bir manastırda kilise babası 10 yaşındaki papaz adayına ders vermektedir; "Bak yavrum" der, "Tanrı birdir. Ancak üç parçadan oluşur; Baba, oğul ve kutsal ruh... Bunların üçü de tanrıdır. Ancak tanrı birdir anladın mı yavrum?" Çocuk bilgiç bir şekilde kafasını sallayarak; "Anladım aziz peder" diye cevap verir. Kilise babası bu cevaba çok sinirlenir ve basar tokadı; "Gidinin oğlu" der, "ben 40 senedir bu kapının ekmeğini yediğim halde anlamadım da sen beş dakikada nasıl anlarsın?!.." İşte Hıristiyan kaynakları Hazret-i İsa ile ilgili hep böyle müphem ifadelerle doludur. Onun hangi tarihte doğduğu, nerelerde yaşadığı, neyi nasıl tebliğ ettiği hep karmaşık ve birbirini tutmayan ifadelerle anlatılır. Bu durum batı dünyasında pek çok araştırmacıyı Hazret-i İsa'nın varlığını inkar etmeye götürmüştür. Bunda bugünkü hıristiyanların bir suçu yoktur, İsa aleyhisselamın kutlu yolunda giden ilk kuşağın da bir hatası yoktur elbette. Ancak arada gelen birileri Hazret-i İsa'dan geriye kalanları öylesine tahrif etmişlerdir ki ilahi din adeta pagan/put dini haline gelmiştir. Bu arada Hazret-i İsa'nın yaşadığı tarihlerin de üzeri örtülmüştür. Hal böyle olunca Kiliseler de Hazret-i İsa'nın doğum tarihinde uyuşamamışlardır. Kimi 19 Nisan, kimi 20 Mayıs olarak kabul etmişlerdir. Genellikle doğu kiliseleri 6 Ocak, batı kiliseleri ise 25 Aralık olarak inanmışlardır.
HAZRET-İ
İSA'nın DOĞUMU
Markos ve Yuhanna incillerinde Hazreti İsa'nın doğumuyla ilgili hiç bir bilgi
yoktur. Matta İncili'nde ise tesadüfi bir bilgi vardır ki işimize yaramaz. En
geniş bilgiye ise Luka incilinde raslıyoruz. Buna göre Hazret-i İsa MS. 6
yılında yapılmış bir nüfus sayımında doğmuştur. Yine Luka'ya göre doğum, MÖ. 4
yılında ölen Herod döneminde olmuştur. Matta ve Luka incilinde Hazret-i İsa'nın
Bethlehem'de doğduğu yazılıdır. Markos'ta ise Nasıralı olduğu yazılıdır. Nüfus
sayımı sırasında annesi Hazret-i Meryem Galile'deki Nasıra şehrindedir ve 9
aylık hamiledir. Nedense sayım için o zamanki ulaşım şartlarında 120 km.den
fazla yol giderek Bethlehem şehrine gitmiştir. Oysa Nasıra zaten baba ocağıdır.
Luka'ya göre Adem ve İsa arasında 26 kuşak geçmiştir. Yine Luka bir başka liste
verir. Bu listede ise 42 kuşak geçmiştir.
Sözün kısası inciller okunduğunda şu anlaşılır; Hazret-i İsa sanki hiç yaşamamıştır. Doğduğu yer, çocukluğu, gençliği, büyüdüğü çevre, görüştüğü insanlar, annesi, akrabaları ve arkadaşları hakkında hiç bir bilgi yoktur. İfadelerin tümü havadadır. Kırıntı kabilinden bulunan bilgilerde ise sapla saman birbirine karışmıştır. İncilerde doğumdan hemen sonra peygamberliğinden bahsedilir. Aradaki yıllar ile ilgili bir satır bile yoktur. Yalnız Luka incilinde 12 yaşında olduğu bir devresinden kısaca bahsedilir. Oysa incillerin kaleme alındığı tarih ile Milad/0 yılı arası pek fazla değildir. En eski İncil MS. 60 senesine aittir. Yani bir kuşaklık ara vardır. Ortadoğu gibi o zamanki dünyada iletişimin ve kültürün en ileri olduğu bir coğrafyada bu bilgi kopukluğu neden olmuştur? Çok önemli ve kitleleri çalkalayan bir insanla ilgili hatıralar nasıl unutulmuştur? İşte bu bilgi kopukluğu bizi miladdan çok öncelere götüren ilk noktadır.
SARI
ÇİZMELİ AUGUSTUS ile HİRODES
İncillerde Hazret-i İsa'nın İmparator Augustus ve onun valisi Hirodes zamanında
doğduğundan bahsedilir ancak bunlar hangi Augustus ve Hirodes'tir? Augustus, o
dönemlerde imparator anlamında kullanılmaktadır. Tıpkı padişah. kral, çar vb.
gibi. İmparator Augustus'un emriyle Hirodes devrinde yapılan nüfus sayımı
yapıldığı yazılıdır. Ancak 30 sene sonra bir başka Hirodes'e rastlayabiliyoruz.
Bu tarihlerin önceki ve sonraki tarihlerinde ise onlarca Hirodes'in gelip
geçtiğini görürüz. Augustus'tan vazgeçtik, bu Hirodes kimdir, nerelidir, hangi
aileye veya kabileye mensuptur bilinmez. Oysa dönemin en güçlü kişisiydi.
700
FARKLI İNCİL
Miladdan hemen sonrası sayılabilecek 325 tarihinde ellerde dolaşan 700'den
fazla incil vardı. Daha 3. asırda birbirinden farklı bunca incilin yazılmış
olması mümkün müdür? Oysa o dönemde bir eseri çoğaltmak kolay bir iş değildi.
300 senelik bir sürede bu rakama ulaşılması mümkün değildir. Bu da bize, İsa
aleyhisselamın miladdan çok önceki yıllarda doğduğu fikrine götürmektedir.
YAŞANAN
OLAYLAR
Hazret-i İsa dönemi, çok büyük sosyal çalkantıların yaşandığı dönemdir.
Hazret-i İsa mucizevi olarak dünyaya gelmiştir. Hazret-i Meryem bakire olduğu
halde doğum yapmıştır. Hazret-i Zekeriyya ve Hazret-i Yahya gibi iki büyük
peygamber şehid edilmişlerdir. İnciller ve Miladın başında kaleme alınan tarih
kitapları neden suskundur? Yaşanılan büyük olayların kayda geçirilmemesi
imkansızdır. Olayların yaşandığı coğrafya onlarca milletin bir o kadar farklı
dille konuştuğu ve yazdığı bir bölgedir. Eğer bir bilgi yoksa bu, milad da
doğmadığını gösterir.
MUCİZELERİ
Her peygamber, dönemin revaçta olan mesleği ile ilgili mucizelerle gelir.
Hazret-i İsa'nın mucizelerinde hekimlikle ilgili olanlar çoğunluktadır. Anadan
doğma körlerin ve deri hastalıklarının tedavisi, ölülerin diriltilmesi gibi
mucizeler göstermiştir. Bunun sebebi, o dönemde hekimliğin moda meslek
olmasıdır. Milad başlarında hekimlik moda meslek değildi. Hekimliğin revaçta
olduğu dönem ise; MÖ. 400-200 seneleri arasıdır. Mucizeler, Hazret-i İsa'nın
milad başlangıcından çok önce yaşadığını göstermektedir.
O
DÖNEMDE YAŞANAN OLAYLAR
Hazret-i İsa dönemi, çok büyük sosyal çalkantıların yaşandığı dönemdir.
Hazret-i İsa gibi doğum öncesi ve sonrası muhteşem olaylar yaşayan bir insanın
hayatından kesitler olmaması imkansızdır. Yaşanılan olayların kayda
geçirilmemesi imkansızdır. Olayların yaşandığı coğrafya onlarca milletin bir o
kadar farklı dille konuştuğu ve yazdığı bir bölgedir. Eğer bir bilgi yoksa bu,
milad da doğmadığını gösterir. Ancak arkeolojik araştırmalar süprizlerle
doludur.
HANGİ
YILDIZ?
Matta incilinde kral Hirodes'in günlerinde Hazret-i isa doğduğunda doğudan
Kudüs'e bir grup müneccim gelerek krala yeni doğan oloğanüstü bir çocuğu görmek
istediklerini söylerler. Müneccimler bu çocuğun yıldızının doğuda gözüktüğünü
görmüşlerdir. Bu yıldız bir kuyruklu yıldızdır. Efendimiz bir hadis-i
şeriflerinde bu yıldızın görüldüğü zamanlarda Hazret-i Nuh döneminde tufan,
Hazret-i Musa döneminde ise denizin yarılması olaylarının yaşandığını
buyurmuşlardır. Bunun hangi kuyruklu yıldız olduğu astronomlarca tespit
edilebilir. Söz konusu yıldız eğer 76 yılda bir dünyamızı ziyaret eden Halley
ise; MS. 10 ve MÖ. 66 senelerinde görülmüştü.
HAZRET-İ
İSA'yı TANIMIYORLAR
Bütün kaynaklar Hazret-i İsa'nın 30 yaşında peygamber olduğunu ve 3 sene gibi
çok az tebliğde bulunduğunu nakletmektedir. Göğe çekildiğinde ise 33
yaşındadır. Yeryüzünde yapılmış bütün İsa heykelleri ve ikonolarında daima
50-60 yaşları arasında olarak resmedilmiştir. Bu da teslisçi kilise babalarının
ilimden bi haber olduklarını gösterir. Bırakın başka kaynakları, kendi
kitaplarını bile okumadıkları ortadadır.
TARİHTEKİ
KAYIP KUŞAK
Gelelim bizi bu kanaate sahip kılan asıl belgeye ki bu, Kitab-ı Mukaddes'e göre
yapılan kronolojilerdir. Tevrat ve İncillere göre yapılan bütün tarihlemelerde
MÖ. 400-0 tarihleri arası hep atlanmaktadır. Bu dönemde sanki önemli hiçbir şey
olmamış gibi davranılır. Oysa tam 4 asır süren bu dönemde büyük olaylar
yaşanmıştı. Bu tarihlemelerde Hazreti Adem'den itibaren bütün olaylar en ince
ayrıntısına kadar verilmiş, adeta tarihler gergef gergef işlenmişken MÖ. 400
senesine gelindiğinde pat diye 0 senesine Yani Hazret-i İsa'nın doğduğu seneye
atlanır. Aradaki bu 400 senede neler yaşandı da şahıslar, mekanlar ve olaylar
gizlenmek istendi?
Gizlenmek istenen 4 asırlık süre de neler olup bittiğini tarih bir gün bize gösterecek ve bütün dünya Hazret-i İsa'nın gerçek kimliğini ve Efendimizi nasıl müjdelediğini öğrenecektir.
İNKAR
ET KURTUL(!)
Hıristiyan kaynaklarındaki tutarsızlıklar sebebiyle batıda, Hazret-i İsa'nın
gerçekten yaşayıp yaşamadığı tartışmaları yaşanmıştır. İncilleri okuyan
yığınlar arasında yazılanları kıyaslayan ve tutarsızlıkların sebebini araştıran
insanlar gerçeği görmüşler ancak bilgi kıtlığının verdiği çaresizlik sebebiyle
Hazret-i İsa'nın varlığını inkar etmekten başka bir yol bulamamışlardır.
1808'de Napoleon Bonaparte ünlü Alman yazar Wielan'la karşılaştığında
sohbetleri siyaset veya askeri konularda değil Hazret-i İsa'nın tarihi varlığı
üzerine olmuştur. 19. yüzyılda Almanya'da David Strauss ve Fransa'da Ernest
Renan inkarcıların önde gideni olmuşlardır.
Batı dünyasındaki bu atmosfer hala devam etmektedir. Hazret-i İsa'nın gerçek kimliği ve müjdeleri hala bilinmezliğini korumaktadır. Hazret-i İsa'nın tam olarak nasıl yaşadığı ve diğer insanlarla olan günlük ilişkilerinin gerçekte nasıl olduğu hiç bilinmemektedir. Oysa bahsedilen şahıs alelade bir insan değildir. Peygamberlerin en büyüklerindendir. Doğumu, peygamberlik görevini ifa edişi ve göğe alınışı harikalarla doludur. Yaşadığı günlerde müthiş sosyal çalkantılara sebep olmuştur. Böyle bir insanın iz bırakmaması imkansızdır. Hakkında hiçbir bilgi ve belge bulunmuyorsa, birileri tarafından tarihten silinmek istendiğini göstermektedir. Kim tarafından hasıraltı edilmek istenmiş olabilir? Bunun cevabını Hazret-i İsa'nın misyonunda bulabiliriz.
İŞTE
GERÇEK TARİH
Kur'an-ı Kerim ve onu insanlara tebliğ eden Efendimizin hadis-i şerifleri
Hazret-i İsa'nın kimliğini her yönüyle berrak bir şekilde ortaya koymaktadır.
Bu iki kutlu kaynağı bizlere açıklayan İslam alimleri de hedefi 12'den vuran
mahir avcılar gibi isabetli teşhisler yapmışlardır. Çünkü gerçek İslam alimi
bir tespitin doğru olduğunu kesin bilirse kitaplarına alırdı. Onların
kitaplarında kilise kitaplarındaki gibi tutarsızlıklar, yalan ve yanlış bilgiler
bulunmaz. Tereddüt ettikleri yerlerde de açıkça belli ederler ve o bilgilere
sahiplenmezler.
İmam-ı Rabbani hazretleri bir mektubunda meşhur Eflatun'un Hazret-i İsa aleyhisselamın tebliğini duyduğundan bahseder. Hazret-i İsa'nın insanları arındırdığı kendisine söylendiğinde; "Biz temiz, olgun ve ilerici insanlarız. Bizim temizlenmeye ihtiyacımız yok!.." diye tavır koymuştur. Tarihçiler Eflatun'un MÖ. 429-347 yılları arasında yaşadığını söylerler. Bu Eflatun'un talebesi Aristo, meşhur İskender'in hocasıdır.
İmam-ı Rabbani hazretleri açıkça Hazret-i İsa ile Eflatun'un aynı çağda yaşadığını yazmaktadır. Eğer Eflatun'un dönemi gerçekten iddia edildiği gibiyse Hazret-i İsa'nın da MÖ. 300'lerde yaşamış olması gerekir. Buna göre Hazret-i İsa; Roma İmparatoru Augustus ve valisi Hirodes zamanında değil. Eflatun ve Büyük İskender'in babası Filip zamanında yaşamıştır. Öyleyse gerçek Milad 0 değil, MÖ. 384 senesidir. MÖ. 73-4 yılları arasında yaşayan Augustus ve Hirodes değil, MÖ. 400-300 yılları arasında yaşamış bir başka Augustus ve Hirodes olmalıdır.
KUTLU
MÜJDE
Kısacık süren tebliğ hayatında Allahü teala'nın emirlerini tebliğ etmekle
kalmamış, Saf suresinde belirtildiği üzere çok belirgin bir şekilde kendisinden
sonra gelecek ve ismi AHMED olacak son peygamberi, Muhammed aleyhisselamı
müjdelemişti. Hazret-i İsa'nın bu tebliği bir kısım yahudiyi çileden çıkarmış
ve getirdiği şeriati bozmak için tarihte görülmemiş bir bozgunculuğa
girmelerine sebep olmuştu. Aslında Hazret-i İsa yeni bir şeriat getirmemişti. Hazret-i
Musa'nın artık kaybolmuş şeriatini dönemin şartlarına göre yeniden günyüzüne
çıkarmıştı. Bozguncuları kahreden konu, son peygamberin kendi aralarından
çıkmayacağının açık seçik bildirilmeseydi. Öyle ki Hazret-i İsa, insanlara
Efendimizi müjdelerken hem ismini, hem fiziki özelliklerini, hem arkadaşlarını
ve hem de doğup hicret edeceği şehirlerin isimlerini açıkça vermişti. Bu
müjdeyi duyan fesat komitesi adeta Allahü tealaya savaş açmışlardı. Bu savaş,
Hazret-i İsa'nın göğe alınmasıyla bitmemiş, inananların arasına sızan
bozguncular, dini tahrif etmek için çalışmışlardı. Bu durum, Efendimizin
dünyayı şereflendirmesiyle birlikte yeniden başlatılmıştır ki halen
sürmektedir.