EBU UBEYDE B. el-CERRÂH
(?-18/639)
Emînü'l-Ümme
lâkabiyla anilan, ilk müslümanlardan ve asere-i mübessere 'den olan sahâbî.
Asil adi Amir b. Abdullah b. el-Cerrâh'tir. Kureys kabîlesinin
Fihrogullari'ndandir. Nesebi, Rasûlullah'in nesebiyle dedelerinden Fihr'de
birlesir (Ibn Sa'd, et-Tabakat, III, 297; Ibnül-Esir, Üsdü'l-Gâbe, III, 84).
Ebû
Ubeyde, Hz. Ebû Bekir'in dâvetiyle veya Osman b. Maz'un baskanliginda
arkadaslariyla Rasûlullah'a giderek müslüman olmustur (Ibn Sa'd, et-Tabakat,
III, 298). Habesistan'a göç edenler arasinda ikinci kafiledendir. Medine'de
Rasûlullah onunla Sa'd b. Muaz'i kardes ilân etmistir (Ibn Hacer, el-Isâbe, IV,
111). Ebû Ubeyde, kahramanligiyla tanindigi kadar, "Eminü'l-Ümme (ümmetin
emini)" lâkabiyla meshur olmustur. Rasûlullah onun için: ''Her ümmetin bir
emini vardir, bu ümmetin emini Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'tir" buyurmustur
(Müslim, VII, 127; Ibn Mâce, I, 136). Esasinda Rasûlullah'in bütün ashâbi
emanet ve âdillikte esittir: ancak bir vasfin her insanda ayni derecede inkisaf
etmeyecegi tabîidir. Iste Hz. Peygamber, emîn olma vasfinin ashâbi içinde en
fazla Ebû Ubeyde'de temayüz ettigini bunun için belirtmistir. Ibn Hibbân, Enes
b. Mâlik'ten rivâyet ettigine göre, Rasûlullah, "Ümmetimin en merhametlisi
Ebû Bekir, en siddetlisi Ömer, en hayalisi Osman en helâl ve harami bileni Muaz
b. Cebel, ferâizi en iyi bilen Zeyd b. Sâbit, en düzgün Kur'ân okuyani Übeyy b.
Ka'b, en emîni Ebû Ubeyde'dir" buyurmustur.
Ebû
Ubeyde de diger büyük sahâbîler gibi bütün gazalara katilmistir. Bedir
gazasinda müsriklerin safinda çarpisan ve kâfir olan babasi Abdullah'la
karsilasmis ve onu öldürmüstür. Islâm akîdesinin ilk yayginlastigi dönemlerde
buna benzer olaylar çoktur. Meselâ, Hz. Ebû Bekir oglu ile, Mus'ab b. Umeyr
kardesi ile, Hz. Ömer dayisi ile çarpismistir. Kur'ân-i Kerîm'de söyle
buyurulur: "Allah'a ve âhiret gününe îman eden hiçbir kavmi, babalari,
ogullari, kardesleri, hisim ve akrabalari olsalar bile Allah ve Rasûlüne meydan
okumaya kalkisanlara sevgi besler bulamazsin. Iste Allah onlarin kalplerine
iman yazmis ve kendilerini tarafindan bir ruh ile desteklemistir. Onlari,
altlarinda irmaklar akan Cennetlere koyar ve orada ebedî kalirlar. Öyle ki,
Allah onlardan onlar da Allah'tan hosnutturlar. Iste bunlar Allah
taraftaridirlar. Iyi bilin ki, Allah taraftarlari hep kurtulusa
erenlerdir" (el-Mücâdele, 58/22).
Ebû
Ubeyde, Uhud savasinda Rasûlullah'in yüzüne batan migfer parçalarini disleriyle
çekerken ön disleri kirilmis, Hendek'te, Benû Kureyza'da, Ridvan Beyatinde
Hudeybiye'de, Hayber'de, en cesur savasçilardan biri olmustur (Ibn Sa'd,
et-Tabakat, I, 298). Câbir (r.a.)'in naklettigine göre Ebû Ubeyde
kumandanliginda kesfe gönderilen sahâbe birliginin bir dagarcik hurmasi
bulunmakta; bütün gün onlar bir hurmâ ile idare etmekte veya agaç yapraklarini
suyla islatarak açliklarini yatistirmaya çalismaktadirlar. Arapça'da bu
yapraklara habat denildiginden, ona izâfeten Habat gazasi diye geçen bu olayda,
üçyüz kisilik birlik, sâhile vardiktan sonra büyük bir balik ile karinlarini
doyurmuslardir (Buhâri, Bâb-i Gazveti Seyfü'l Bahr, Tecrid-i Sarîh Tercümesi,
X, 364-367).
Bu
örnek olay, sahâbenin hangi zor sartlar ve yokluk altinda ilâyi kelimetullah
için cihada çiktigina sadece bir tek örnektir. Yine Ebû Ubeyde'nin sahsinda,
kumandanlik için nefsi tezkiye etmenin ve Rasûlullah'a kesin itaatin bir
örnegini görmek mümkündür: "Rasûlullah, Beliy ve Üzre kabilelerine Amr b.
el-Âs'i bir grup sahâbînin basinda kumandan olarak gönderdi. Amr'in validesi
Beliy kabilesindendi. Amr, Cüzam mevkiinde "Zâtü's-Selâsil" denilen
bir yerde durmus, ilerleyememis ve Rasûlullahttan yardim istemistir.
Rasûlullah, içlerinde Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in de bulundugu bir birligi Ebû
Ubeyde kumandanliginda Amr'a yardima göndermistir. Ebû Ubeyde'ye: "Amr b.
el-As ile aranizda ihtilâf çikmasin" diye de tenbih etmistir. Hakikaten
Amr ile karsilastiginda Ebû Ubeyde, Amr'in kumandanlik hususunda bencil
davrandigini görünce: "Allah Rasûlü bana 'Amr ile ihtilâf çikarma' dedi;
onun için sen beni dinlemezsen, ben seni dinlerim" demistir. Ebû Ubeyde
kumandanliga daha lâyik olmasina ragmen bu büyük davranisi göstermistir (Ahmed
b. Hanbel, Müsned, I, 196).
Ebû
Ubeyde hicrî 9. yilda Rasûlullah tarafindan "Eminü'l-Ümme" diye
övülerek, Necran hristiyanlarindan cizye almaya memur edildi. Rasûlullah Necran
hiristiyanlarini Medine'ye çagirarak onlari Islâm'a dâvet etti; ancak
hristiyanlar, Islâm'i kabul etmeyip sadece cizye verebileceklerini, bunu da
almasi için "güvenilir" birini memur etmesini Rasûlullah'tan istediler,
Rasûlullah da, "Size hakkiyla emîn bir adam gönderecegim" diyerek Ebû
Ubeyde'yi gönderdi. Rasûlullah, Bahreyn ile sulh yaptiktan sonra onlardan
toplanacak cizye'yi almaya da Ebû Ubeyde'yi görevlendirdi.
Ebû
Ubeyde, Mekke fethinde, Taif muhasarasinda, Vedâ Hacci'nda hep Rasûlullah'in
yaninda bulunmustur. Rasûlullah'in vefâtindan sonra meydana gelen Benû Saîde
sakifesi olayinda Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde birlikte hareket
etmislerdir. Hz. Ebû Bekir, Ebû Ubeyde'nin elinden ve Hz. Ömer'in elinden
tutarak ortalarinda durmus, sahâbeye bu iki zattan birisine bey'at etmelerini
söylemis; bu sözlerin hemen ardindan Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir'e bey'at edince,
Ebû Ubeyde de Ebû Bekir'e bey'at etmistir. Ebû Bekir, vefât ederken bu olayi
animsatmis ve, "Benû Saide sakifesinde Hz. Ömer'i halifelige, Ebû
Ubeyde'yi vezirlige lâyik gördügünü" söylemistir (Taberî, Târih, III,
430).
Ebû
Ubeyde b. el-Cerrâh, Hz. Ebû Bekir'in hilâfetinden itibaren Hz. Ömer zamaninda
cihad hareketinde Suriye bölgesindeki fetihlere katildi ve kumandan olarak yer
aldi. Ayrica o, Bisan, Taberiye, Baalbek, Humus, Hama, Seyre, Maarra, Lazkiye,
Antarius, Banyas, Selemiye, Halep, Antakya, Menbic, Delul fetihlerinde
bulunmustur.
634
yilinda (H. 13), Humus'ta Roma Imparatoru Herakleius'un muazzam ordusuna karsi
Ebû Ubeyde, Yezid b. Ebî Süfyan, Surahbil, Amr b. el-Âs ve Halid b. Velid gibi
kumandanlarin ordulari birleserek Ecnâdin'de savastilar. Müslümanlar üç bin
sehid vererek burayi fethettiler. Suriye'nin en mühim ticaret merkezi olan
Sam'i kusattiklarinda Ebû Ubeyde Câbiye kapisindan sehre saldirdi. Halid b.
Velid Sam'in kendi tarafindaki bölümünü çarpisarak ele geçirirken, Ebû Ubeyde
kendi bölgesini sulh ile ele geçirdi ve hristiyanlarla yapilan sulh antlasmasi
bütün sehre sâmil kilindi. 635 yilinda Fahl savasi vuku buldu. Roma ordusu
müslümanlarin sayica üç-dört misliydi. Iki ordu çarpismadan önce Romalilarin
özel elçisi müslümanlarin karargahina gelip sulh sartlarini görüsmek istedi.
Elçi, burada Ebû Ubeyde'yi komutan olarak büyük bir ihtisam içinde biri
saniyordu. Ancak her tarafta birbirine benzer insanlar ve diger askerlerden
farki olmayan Ebû Ubeyde'yi görünce çok sasirdi. Ebû Ubeyde, elçinin, Roma
topraklarini terkederlerse askerlerine altin verme teklifini reddetti. Iki ordu
çarpisti ve müslümanlar Romalilari yenilgiye ugrattilar. 635 yilinda Suriye'nin
tarihî sehri Humus fethedildi. Ebû Ubeyde birçok yerleri sulh ile ele geçirip
Antakya'ya yönelmisken halife Hz. Ömer'in emriyle askerlerini durdurdu ve
Humus'ta yerlesti. 636'da Herakleios Roma, Istanbul, el-Cezire, Ermenistan gibi
Roma vilâyetlerinden gelen askerlerle büyük bir ordu topladi ve Suriye'ye
hareket etti. Ebû Ubeyde Humus ve diger fethedilen yerlerdeki kumandanlara
mektup yazarak toplanan cizyelerin iâde edilmesini, geri çekileceklerini
bildirdi (Ebd Yûsuf, Kitâbu'l-Harac, 81). Daha sonra Sam'a gitti ve daginik
Islâm ordularini toplamak amaciyla Yermük'te karargah kurdu. Hz. Ömer'e
sür'atle haber yolladi; Roma ordusunun âdeta yagarak üzerlerine geldigini
bildirdi ve âcil yardim göndermesini istedi. Yardim için vakit yoktu; Hz. Ömer
cevabinda, "Onlari yeneceginize inaniyoruz" diyordu. Amr b. el-Âs da
Ürdün'den Yermük'e gelince müslümanlarin maneviyatlari kuvvetlendi. Yermük'e
çok yaklasan Roma ordusundan bir elçi aksam namazi kilinirken geldigi zaman Ebû
Ubeyde'ye sordu: "Hz. Isa için ne düsünürsünüz?" Ebu Ubeyde su cevabi
verdi: Allah buyurur ki: "Ey ehl-i kitap, dininizde taskinlik etmeyin.
Allah hakkinda ancak gerçegi söyleyin. Meryem oglu Isa Mesih Allah'in peygamberidir.
Ayni zamanda Meryem'e ulastirdigi kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah'a ve
peygamberlerine inanin, "üçtür" demeyin, vazgeçin, bu hayrinizadir.
Allah ancak bir tektir. Çocugu olmaktan münezzehtir, göklerde uçanlar da yerde
olanlar da O'nundur" (en-Nisâ, 4/1 71). Romali elçi bu âyeti duyunca
kelime-i sehâdet getirdi ve müslümanlara katildi. Yermük savasinda müslümanlar
inançlariyla dev gibi Roma ordusunu korkunç bir yenilgiye ugratti.
Herakleios
artik bu yenilgiden sonra Antakya'yi terketti ve Istanbul'a giderken meshur
"Elveda Suriye" sözünü söyledi.
Ebû
Ubeyde tekrar Humus'a döndü. Kinnesrin, Halep, Antakya Islâm hakimiyeti altina
alindi. Halid b. Velid Maras'i fethetti. Nihayet Kudüs 637 tarihinde
kusatildiginda Kudüs halki ve din adamlari sehri, Hz. Ömer'e teslim etmek
istediklerini söylediler. Hz. Ömer Cabiye'ye gelerek onlarla antlasma imzaladi.
638 yilinda Halid b. Velid'i baskumandanliktan azleden Hz. Ömer yerine Ebû
Ubeyde'yi tayin etti. Bu sirada Rumlar tekrar yeni bir orduyla saldirdilar. Ebû
Ubeyde komutasindaki Islâm ordusu Rumlari Humus'ta bir defa daha yenilgiye
ugratti. Ebû Ubeyde, Sam ve çevresinin fütuhâti tamamlandiktan sonra "Sam
emiri, adaleti" deyimiyle Rumlar arasinda bile hayirla anilmistir.
Hicretin 18. yilinda Hicaz bölgesinde kitlik basgösterince Ebû Ubeyde Medine'ye
büyük miktarda yiyecek yardimi gönderdi. Ayni yil, veya 17. yilin sonlarinda-
Suriye, Misir ve Irak'i Amvas (Amevas) Tâunu diye tarihe geçen veba salgini
istilâ etmis, birçok sahâbî bu salginda vefât etmisti. Ebû Ubeyde de, Hz.
Ömer'in Sam'dan ayrilmasi israrlarina ragmen sehirde kalmis ve vebaya
yakalanmistir. Yerine Muâz b. Cebel'i birakan Ebû Ubeyde söyle vasiyette
bulundu: "Size bir vasiyyetim var. Onu kabul ederseniz hayra erersiniz:
Namazinizi kilin, orucunuzu tutun, sadakanizi verin, haccinizi ifâ edin,
birbirinizi gözetin, emirlerinize itaat edin ve onlari aldatmayin. Dünya sizi
aldatmasin. Bir insan bin sene de yasasa âkibet su neticeye varir: Allah
insanlarin alnina ölümü yazmistir, onun için hepsi ölürler. Insanlarin en
akillisi Allah'a en çok itaat eden, âhiret için çok çalisandir. Hepinize
Allah'in selâm ve rahmetini, lütûf ve bereketini niyâz ederim. Haydi Muâz!
Cemaate namaz kildir." Ebû Ubeyde'nin kabri Sam'da Anta köyü civarinda
Gavr Beysan'dadir. Tarihçilerin nakline göre Hz. Ömer ve ashâb salgin yerine
gelip durumu gördükten sonra hemen oradan ayrilmak istemisler, Ebû Ubeyde
Ömer'e, "Ya Ömer, Allah'in kaderinden mi kaçiyorsun?" demis, Ömer de,
"Evet, Allah'in kazâsindan kaderine kaçiyorum" demistir.
Ebu
Ubeyde, züht ve takvâ sahibi, "ümmetin emîni", cesur, savasçi,
adaletle hükmeden, itaatkâr bir sahâbîdir. Diger birçok sahâbî gibi o da,
fütuhat sonunda ele geçirilen mal ve mülke ragbet etmeyerek sade bir hayat
sürdü. Hz. Ömer onun odasinin esyasiz bir keçe, bir kirba, birkaç lokma
yiyecekten ibaret oldugunu görünce aglamis ve, "Dünya herkesi degistirdi,
yalniz seni degistiremedi" demistir. Yine Ömer, "Allah'a hamdolsun,
müslümanlar içinde böyle insanlar var..." diye onu övmüstür. Ebû Ubeyde,
bir müslümanin kendisine iltica eden birini himaye edebilecegini söylemistir
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 195). Asere-i Mübessere denilen, cennetle
müjdelenmis on kisiden biri olan Ebû Ubeyde, Rasûlullah ile devamli birlikte
oldugu halde ondan çok az hadis rivâyet etmistir. Orta boylu, zayif, güzel
yüzlü, zekî, merhametli diye anilan bu sahâbî, Sam emiri iken, bütün Sam halki
onun âdil bir yönetici oldugunda ittifak etmistir. Onun az hadis rivâyet
etmesi, tipki Ebû Bekir, Zübeyr b. el-Avvâm, Abbâs b. Abdülmuttalib gibi birçok
büyük sahâbî -Mukillin- gibi, Rasûlullah'in mâiyetinde bulunmalarina ve onun
vefâtindan sonra yasamalarina ragmen, hadis rivâyeti hususunda çok titiz, bunun
büyük bir sorumluluk oldugunun bilincinde oldugundan kaynaklaniyordu. Ebu
Ubeyde Rasûlullah'tan ondört hadis rivâyet etmistir (Ahmed Naîm, Tecrid-i Sarîh
Tercümesi, Mukaddime, 1, 60). Bu Mukillin ashâb, sünnetin birer uygulayicisi,
canli birer numûnesi olduklarindan, sünneti yasamaya daha ziyade önem
vermisler, sünneti "anlatma"yi ise baska sahâbîlere birakmislârdir.
Ebû Ubeyde'nin râvileri arasinda Câbir, Ebû Ümâme, Abdurrahman b. Ganem
bulunmaktadir.
Sait
KIZILIRMAK