Eshâb-ı
kirâm efendilerimiz, Peygamber efendimizin emriyle zaman zaman Medîne
dışındaki kabîlelere seferler düzenler, buralardaki halkı İslâma da'vet
ederlerdi. Da'veti kabûl etmiyenlerle savaş yapılır, ganîmet ve esir
alınırdı.
Tay kabîlesi üzerine yapılan seferde, reisleri, Adî bin Hâtim kaçtı. Kardeşi
Sefâne esir alındı. Kendisine çok iyi muâmele yapıldı. Çünkü babası meşhûr
cömertlerdendi. Onun cömertliğine hürmeten, kızına iyi muâmele yapıldı.
Bu melik değildir
Peygamber efendimiz,
Sefâne'yi kardeşini bulup getirmesi için serbest bıraktı. O da kardeşini
bulup başından geçenleri anlattı. Kardeşi Adî bin Hâtim, kardeşinin
anlattıklarından cesâret alarak, Medîne'ye gitti. Bundan sonrasını kendisi
şöyle anlatır:
Medîne'ye vardığımda, Resûlullah efendimiz Mesciddeydi. Huzûruna varıp, selâm
verdim. Bana:
- Kimsiniz, buyurdu. Ben de:
- Adî bin Hâtim'im, dedim.
Beni alıp evine götürdü. Yolda giderken, yaşlı bir kadın, ihtiyaçlarını arz
etti. Onunla ilgilenip, ihtiyaçlarını giderdi. Bu hâli görünce, "Bu,
melik değildir" dedim.
Eve varınca, içi lifle dolu bir minder gösterip, "Buraya
oturun!" buyurdu. Ben oturmak istemedim. Israr edince mecbûren
oturdum. Kendisi de yere oturdu. Kendi kendime, "Vallahi bu melik
olamaz, melik olan kimse bu kadar tevâzu ehli olamaz!" dedim. Sonra
bana:
- Yâ Adî bin Hâtim, Müslüman ol ki, selâmette olasın,
buyurdu. Ben de:
- Benim dînim vardır, dedim. Bunun üzerine:
- Senin dînini senden daha iyi bilirim. Sen Rakusiyye dîninden değil
misin? Kavminin dörtte bir ganîmetini yemiyor musun? Bu senin dîninde sana
helâl değildir, buyurdu. Ben içimden:
- Vallahi doğru söylüyor. Bilinmiyen şeyleri biliyor. Bu peygamberdir, dedim.
Sonra buyurdu ki:
- Yâ Adî bin Hâtim, seni İslâma girmekten alıkoyan nedir? Seni
"Lâ ilâhe illallah" demekten uzaklaştıran nedir? Allahtan başka
ilâh var mı? Neden çekiniyorsun? Seni, Allah büyüktür demekten alıkoyan
nedir?
Bu sözleri büyük bir huşû içinde dinledim. Bu kadar güzel yüzlü, tatlı sözlü
bir kimse yalancı olamazdı. Hemen Kelime-i şehâdet getirip Müslüman oldum.
Beni tanıdınız mı?
Resûlullah sonra beni,
kabîleme İslâmiyeti anlatmak ve onların zekâtlarını toplamak için geri
gönderdi. İlk zekât toplıyan ben oldum. Kabîlemin Müslüman olmasına vesîle
oldum.
Birgün kabîlemden birkaç kişi ile beraber, Hz. Ömer'in huzûruna gitmiştik.
Kendisine sordum:
- Beni tanıdınız mı?
- Evet tanıdım! Sevgili Peygamberimize kavmin inanmadığı bir zamanda sen
inandın, vefâkâr oldun! Kavmin sana zulmettikleri zaman onlara sabreden
sensin! Muhakkak ki, kabîlesinde ilk zekâtı toplayıp, Peygamber efendimizi
sevindiren de sensin.
Adî bin Hâtim hazretleri, dünyaya hiç kıymet vermez, kazandığını fakîrlere
dağıtırdı. Peygamber efendimizin huzuruna gittiğinde ona yanında yer verirdi.
Kendisine iltifatlarda bulunurdu.
Allahü teâlâ ona uzun bir ömür verdi. Hz. Ali'nin vefâtından çok sonra 120
yaşında Kûfe'de vefât etti. Ölünceye kadar, İslâmiyeti yaymak için çırpındı.
Vaktini hiç boşa geçirmezdi.
|