V.ELEKTRONİK TİCARET Günümüzde
internetin geleceği açısından en çok ilgi çeken kullanım alanlarından
biri elektronik ticarettir. Şu
anda ülkemiz için birkaç milyon doları bulan e-ticaret hacmi gün geçtikçe
gelişmekte ve kısa zamanda milyar doları bulacağı beklenmektedir. Tabii ki
yasal düzenlemelerin bu işi engeller yönde yapılmaması şartıyla. Özellikle
uluslar arası ticarette gelişmiş ülkeler bu yolla yapılan ticaretin gelişmesi
için yasal düzenleme yapmaktan kaçınmaktadırlar. Bu ülkeler vergi ve gümrük
yasalarıyla var olan engelleri dahi birkaç yıllık muafiyetlerle kaldırarak
gelişmeyi desteklemektedirler. Ülkemiz için de umarım gölge edilmez.
Bu alanda halen var olan düzenlemeleri inceleyerek bunların e-ticarete
uygulanması üzerinde durmadan önce e-ticaret hakkındaki bazı temel
kavramların kapsam ve tanımları üzerinde durmak gerekiyor. Bu
anlamda önce e-ticaret kısaltmasının tam hali olan Elektronik Ticareti
irdeleyelim. Bu kavram, bireyler ve kurumların; açık ağ ortamında (
Internet) ya da sınırlı sayıda kullanıcı tarafından ulaşılabilen kapalı
ağ ortamlarında (Intranet) yazı, ses ve görüntü şeklindeki sayısal
bilgilerin işlenmesi, iletilmesi ve saklanması temeline dayanan ve bir değer
yaratmayı amaçlayan ticari işlemlerinin tümünü ifade etmektedir. Bu çerçevede,
ticari sonuçlar doğuran ya da ticari faaliyetleri destekleyecek eğitim,
kamuoyunu bilgilendirme, tanıtım-reklam vb. amaçlar için elektronik
ortamlarda yapılan işlemler de elektronik ticaret kapsamında değerlendirilmektedir.
Elektronik ticaret; ideal tanımı çerçevesinde tam olarak otomatikleşmiş işlemleri
ifade etmekte ise de, çeşitli boyut ve niteliklerde birey ve makine desteği
ile gerçekleştirilen yarı otomatik işlemlerin de elektronik ticaret kapsamında
değerlendirilmesi gerekecektir. Her ne kadar elektronik ticaret söz konusu olduğunda ilk
akla gelen ürünler halen posta ve paket posta servisleri gibi geleneksel yöntemlerle
el değiştiren üç boyutlu, fiziki ürünler olsa da, elektronik olarak pazara
sunulanların büyük bir çoğunluğu bilgisayar programları, eğlence
materyali, danışmanlık gibi gayrifiziki sunumlar olmaktadır.[1] E-ticaretin kapsamını biraz daha
açarsak şunları da söylemek gerekir. E-ticaret
kapsamındaki en yoğun ilişki mal satımıdır. Burada Borçlar Kanunu'nun satış
sözleşmesini düzenleyen 182 ve devamındaki maddeleri ile uygulama alanı
bulabilecektir. Sözleşme İnternet araçları kullanılarak bir e-contract
tarzında yapılsa bile, satıcının borcunu ifası, klâsik usuller uyarınca,
malın fizikî teslimi şeklinde olacaktır. Alıcının borcunun ifası ise, çoğunlukla
kredi kartı veya banka havalesi yolu ile yapıldığından, tam bir fizikî
ifadan söz edilemeyebilir. Teknik
anlamda ne tür bir mal olduğu tartışılsa da internet uygulaması açısından
gelişmeyi doğuran Digital Ürün Satışıdır. Burada her iki taraf da
edimlerini İnternet üzerinden ve elektronik ortamda ifa etmektedirler. Satıcı
borcunu, üzerinde anlaşma sağlanmış bulunan malın, alıcı tarafından
"download" edilmesi ile yerine getirmiş olmaktadır . Alıcı ise mal
bedelini kredi kartı, banka havalesi gibi elektronik ortam araçlarını
kullanarak ödemektedir. İnternet
ticaretindeki diğerleri ise bilgi ve hizmet satışlarıdır. Bunlara parasal
hizmetler, havale - virman gibi bankacılık işlemleri, uçak bileti temini,
otel rezervasyonu yapılması gibi ve karşı tarafın taahhüdünü yine bir
fizikî işlem ile ifa edebileceği faaliyetler örnek olarak gösterilebilir.
Bilgi Temininde ise eylem sadece istenen ve doğru bir bilginin iletilmesinden
ibarettir, karşı tarafa herhangi bir taahhüt üstlenilmemekte, dolayısı ile
de karşı taraftan herhangi bir davranış beklenilmemektedir. Hava raporu
verilmesinden, uçak tarifelerinin, banka faizlerinin, döviz kurlarının, müze
adreslerinin yayınlanmasına kadar çok geniş bir alanı kapsayan faaliyet söz
konusu olabilir. [2] Elektronik
ticarette en çok tartışılan konuların başında gelen Elektronik İmza
ise; bir veri mesajında bulunan veya ona eklenen. ya da mesaj ile mantıksal
bir bağlantısı kurulabilen, bireyin kimliğini tanıtan ve bireyin veri mesajının
içeriğini onayladığını gösteren elektronik formattaki imzadır. Elektronik
ticaretin gelişebilmesi ve kullanıcılar tarafından benimsenebilmesinin ilk
şartı; açık ağ sistemine duyulan güvenin sağlanmasıdır. Bu açıdan;
taraflar arasında iletilen bilginin gizliliği, bütünlüğü ve tarafların
kimliklerinin doğruluğu, kurulacak olan teknik ve yasal altyapı ile garanti
edilebilmelidir. Söz konusu şartlar elektronik imza ile sağlanabilmektedir.
Bu nedenle, elektronik ticaretle ilgili çalışmalarda ileri bir çok ülkenin
yasal düzenlemelerde önceliği elektronik imza mevzuatı çalışmalarına
vermeleri bir rastlantı değildir. Elektronik imza yasaları halen Almanya,
Singapur gibi ülkeler ile ABD'nin birçok eyaletinde uygulanmaktadır. Elektronik
imza, günümüz teknolojisinde çeşitli şekillerde olabilmektedir. Halen
kullanılan imza dosyaları, biyometri tekniği (kullanıcının parmak ya da el
izi, göz retinası vb. kişiye has özellikler) ile oluşturulan imzalar ve sayısal
imzalar en çok bilinen ve tartışılan elektronik imza çeşitleridir.[3] Elektronik
imzanın sık kullanılan bir türü olan sayısal imza ise, ikili anahtar
sistemini kullanmaktadır. Anahtarlar, alfa- nümerik karakterlerin oluşturduğu
bir koddur. Açık anahtara, kullanıcı dışındaki kişiler de erişebilmekle
birlikte, gizli anahtar sadece kullanıcının kendisi tarafından bilinir ve
kullanılır. Elektronik ya da Sayısal İmza, açık ve gizli anahtar setinin
birbirine uyması ile oluşur. Elektronik ortamda bilgi ileten kullanıcının
kimliğinin doğruluğunu garanti eden, aynı zamanda açık anahtar veri tabanına
sahip kuruluşlar ise onay makamı kavramı altında anılmaktadır. Sayısal
imzalar göndericinin kimliğinin açık ve net bir biçimde teyidini,
elektronik dokümanın orijinalliğini ve güvenilirliğini mümkün kılar. Gönderici
için ve mesajın gönderildiği taraf için tek olan sayısal imzalar doğrulanabilir
ve inkar edilemez. Sayısal imzada amaç; elle imza atma işlemini elektronik
ortamda yapabilmek için zemin yaratmaktır. Sayısal imzanın işlevi;
elektronik ortamda aslından ayrılamayan sahte imzayı ve orijinal dokümanların
değiştirilmesini önlemektir. Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunun 1996’da New York' da yapılan toplantısında
Elektronik Ticarete İlişkin Model Kanun ve konuya ilişkin Yasal Rehber'in
kabul edilmesinden sonra, "sayısal imza ve onay makamları " ile
ilgili olarak diğer ülkelerin mevcut düzenlemelerinden de yararlanılmak
suretiyle taslak bir metin hazırlanmıştır. Bu taslağın, Ülkemiz hukuk mühendislerince
yasal düzenlemelerin hazırlanmasında değerlendirilmesi gerekir. Bu
açıklamaların ardından hemen Türk Hukuku’nda imza kavramını
irdeleyelim. Türk
hukukunda, imzaya ilişkin hükümler Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş
bulunmaktadır. Söz konusu Kanun’un 13 üncü maddesinde; "yazılı
olması icap eden akitlerde, borç üstlenenlerin imzaları bulunmak lazımdır.
Aksi kanunda yazılı olmadıkça imzalı bir mektup veya aslı borcu üzerine
alanlar tarafından imza edilmiş olan telgrafname yazılı şekil yerine geçer."
hükmü yer almaktadır. Aynı
Kanun'un "İmza" başlıklı 14 üncü maddesinde; "imza üzerine
borç alan kimsenin el yazısı olmak lazımdır. Bir alet vasıtasıyla
vazolunan imza, ancak örf ve adetçe kabul olunan hallerde ve hususiyle çok
miktarda tedavüle çıkarılan kıymetli evrakın imzası lazım geldiği
takdirde kafi addolunur. Körlerin imzaları usulen tasdik olunmadıkça yahut
imza ettikleri zaman muamelenin metnine vakıf oldukları sabit olmadıkça
onları ilzam etmez" hükmü bulunmaktadır. Ayrıca,
aynı Kanun'un “İmza Makamına Kaim Olacak İşaretler” başlıklı 15 inci
maddesinde de; "imza vaz'ına muktedir olmayan her şahıs, imza yerine
usulen tasdik olunmuş ve el ile yapılmış bir alamet vazetmeye, yahut resmi
bir şahadetname kullanmaya mezundur. Kambiyo poliçesine müteallik hükümler
mahfuzdur" denilmektedir.[4]
Bu hükümler
doğrultusunda internet uygulamasına baktığımızda; yazılı olarak
bilgisayar üzerinde sözleşme yapıldı iddiasının hukuken kabul edilemeyeceğini
ilk anda söyleyebiliriz. Borçlar
Kanunu'na göre imzanın, borçlunun el yazısı ile olması zorunludur. Bir
alet ile imza atmak ise ancak örf ve adete göre uygunsa ve çok miktarda çıkarılan
kıymetli evrakta söz konusu olabilir. İnternette henüz örf ve adetçe kabul
edilirlik seviyesi olmadığından “bilgisayarda imza atıldı” şeklinde
bir uygulama interneti kapsayamaz. Bu durumda, bir elektronik kayıt (belge) altında
yer alan elektronik imza veya bir başka kabul iradesi, mevcut mevzuatımıza göre
imza ve ilgili anlaşma yazılı sözleşme olarak kabul edilmeyecektir. Dolayısıyla,
elektronik ortamda bulunan ve elektronik imza ile imzalanmış belgelerin ispat
hukuku anlamında imzalanmış bir belge gibi hukuki bir geçerliliği
bulunmayacaktır. Elektronik imzalarla ilgili yeni yasal düzenlemenin
yapılması durumunda, elektronik ortamda düzenlenmiş belgelere yasal geçerlilik
sağlanması mümkün olabilecektir. Dolayısıyla yazılı olması gereken sözleşmelerde
olmazsa olmaz unsur olan "imza" ile ilgili yasal gereklilikler
"elektronik dokümanlar” ve "elektronik imza" yoluyla da yerine
getirilecektir. Buna göre, elektronik ortamlarda bilgi alışverişi üzerine
kurulmuş bulunan elektronik ticaret sisteminin ülkemizde gelişmesi ve yasal
bir zemin üzerinde uygulanabilmesi için, öncelikle elektronik imzaya hukuki
bir geçerlilik kazandıracak yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Sayısal imzalarda, şifreleme anahtarıyla
ilgi sertifikaların hazırlanması görevini “onay makamı” adı verilen,
genellikle devlet tarafından yetkilendirilmiş kişi ya da kurumlar gerçekleştirmektedir.
Elektronik imza ve onay makamı sistemi hukuken geçerli olduğunda, bu şekilde
imzalanan ticari değeri olan ya da olmayan elektronik belgeler imza anlamında
ispat hukuku açısından hukuki yükümlülük doğurabilecek, sisteme duyulan
güven artacak ve kullanıcının sistemden beklentileri karşılanabilecektir. [5] Fakat imza yoksa ve yazılı sözleşme oluşmasa
bile taraflar arasında başka tür bir sözleşmenin kurulabilmesi de mümkündür.
Şimdi bu konuyu inceleyelim. A.İNTERNET ORTAMINDA SÖZLEŞMENİN
KURULMASI
Türk Hukukunda sözleşmenin nasıl kurulacağı hususu Borçlar Kanunun
ilk maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, bir sözleşmenin kurulması için
tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamasında bulunması
gerekir. Gerek Borçlar Kanunu'nun anılan
maddesinden, gerekse sözleşme tanımından bir sözleşmenin kurulabilmesi için;
“sözleşme taraflarının bulunması”, “irade beyanlarının
birbirine uygunluğu” ve “irade beyanlarının karşılıklı olması”
gerektiği ortaya çıkmaktadır.[6]
O halde eğer karşılıklı bir görüşme ve yazışmada bu unsurlar varsa en
azından sözlü sözleşmenin bulunduğu ileri sürülebilir. Bu ilk açıklamadan
sonra şimdi de sözleşme oluşma aşamalarını inceleyelim. Sözleşme yapan taraflardan birisinin öncelikle karşı
tarafa bir sözleşme yapma teklifinde bulunması zorunludur. İlk olarak açıklanan
bu iradeye “icap” adı verilir. İcabı
takiben, diğer tarafın buna cevap vermesi ve kendisinin sözleşmeyi yapma yönündeki
iradesini belirtmesi zorunludur. İcabı takip eden bu irade beyanına ise “kabul” adı verilir. Sözleşmenin hangi andan itibaren taraflara yüklenim
getirmeye başlaması bakımından; bir arada bulunan kişiler arasında yapılan
sözleşmeler, yani hazırlar arasındaki sözleşmeler ile, bir arada
bulunmayan kişiler arasındaki sözleşmeler, yani hazır olmayanlar arasındaki
sözleşmeler birbirinden farklı hükümlere tabi kılınmıştır. Hazırlar arasında yapılan sözleşmelerde, icabın
hemen kabul edilmesi gerekir ve kabul beyanı ile birlikte sözleşme aynı anda
hükümlerini doğurmaya başlar ve kurulmuş olur. Aksi halde sözleşme
kurulmuş olmaz. Hazır olmayanlar arasında yapılan sözleşmelerde ise, icap
yapan taraf, makul bir süre boyunca yaptığı icap ile bağlı olacak ve karşı
tarafın kabul haberini bekleyecektir. Kabul haberi gönderildiği anda sözleşme
hükümlerini doğurmaya başlar ve kabul haberi icapçıya ulaştığı anda da
kurulmuş olur. [7] Ancak, kabul
beyanının icapçıya ulaşması ile gönderilme anı arasında pek uzun bir
zaman geçmediğinden, kural olarak elektronik ortamda yapılan bir sözleşmenin
kurulması anı ile hüküm ve sonuçlarını doğurmaya başladığı tarih aynı
tarihtir. Ancak icapçının, muhatabın kabul beyanını gönderdiği zamanda
çeşitli sebeplerle (izin, hastalık ve benzeri) kabul beyanını aynı gün öğrenememesi
mümkündür. Bu takdirde, kabul beyanının icapçı tarafından öğrenilmesi
ile akit kurulacak, muhatap tarafından kabul beyanın gönderildiği tarihte
ise ticari sözleşme hükümlerini doğurmaya başlayacaktır.[8]
Internet aracılığıyla bir sözleşme yapılmak istendiğinde de esas
olarak belirttiğimiz bu hüküm uygulanacaktır. Dolayısıyla internet aracılığıyla girişilen sözleşmenin
kurulup kurulmadığını ve kurulduysa zamanını belirlemek için, öncelikle
bu sözleşmenin hazırlar arasında mı, yoksa hazır olmayanlar arasında mı
akdedildiğinin belirlenmesi gerekir. Bu husus, internet ortamında sözleşme
yaparken karşımıza çıkabilecek birkaç farklı senaryo üzerinde ayrı ayrı
düşünülmelidir.[9]
1- İki Bilgisayar Aracılığıyla
Kurulan Basit İlişki : Bu durum karşımıza genellikle arada bir servis
sunucu (server) olmaksızın sözleşme yapmak isteyen tarafların, kendi
bilgisayarları başında, e-mail veya chat yapma yoluyla, aynı anda haberleşmesi
halinde çıkar. İki bilgisayar aracılığıyla kurulan bu basit ilişkiyi,
telefon aracılığıyla yapılan sözleşmelere benzetmek mümkündür.
Hukukumuzda telefon aracılığıyla yapılan sözleşmeler, kurul olarak hazırlar
arasında yapılmış kabul edilmektedir. Dolayısıyla icapçı, hemen bir
kabul cevabı bekleyecek ve kabul haberi icapçının bilgisayarına ulaştığı
anda da sözleşme kurulmuş olacaktır.
2- Ortak Bir veya Birden Fazla
Servis Sunucu Aracılığıyla Kurulan İlişki : Sözleşme yapmak isteyen
tarafların her ikisinde de kullanıldığı bir servis sunucu olması halinde
bu ilişki karşımıza çıkar. Sözleşmeye ilişkin tüm bilgiler bu servis
sunucu veya sunucular aracılığıyla sözleşme ile hiç ilgisi olmayan üçüncü
kişiler girmiş olur. Servis sunucu ile bağlantı kurulmadığı sürece, sözleşmeye
katılan tarafların birbirine bilgi göndermesi, irade beyanlarını açıklaması
ve kendilerine gönderileni öğrenmesi mümkün değildi. Bu nedenle, belirttiğimiz
senaryo bakımından hazır olmayanlar arasında akdedilen bir sözleşmenin
varlığının kabul edilmesi gerekir. Dolayısıyla hazır olmayanlar arasındaki
sözleşmeler bakımından yaptığımız açıklamalar, bu senaryo için de geçerli
olur. Ancak böyle bir sözleşmede, tarafların ve servis sunucuların farklı
farklı ülkelerde olması halinde, önemli sorunlar ortaya çıkabileceği, özellikle
sözleşmenin Devletler Özel Hukuku ilkeleri de dikkate alınarak kurulduğu
yerin belirlenmesinin zor olacağı bir gerçektir.
3- Satıcının Kendisine Ait Web
Sitesinin Bulunması : Taraflardan birinin, ki bu taraf genellikle satıcı
ya da hizmet sunan konumundaki taraftır, kendisine ait Web sitesinin bulunması
durumunda bu ilişki karşımıza gelir. Satıcı veya hizmet sunana kendisine,
sattığı mal ya da hizmete ve sözleşme yapma koşullarına ilişkin
bilgileri Web sayfasında, sözleşme yapmak isteyebilecek diğer tarafa (kural
olarak kamuya aleni bir şekilde) sunar. Yukarıdaki senaryolarda taraflarca birbirlerine
sunulan bu bilgiler, daha önce belirttiğimiz sözleşmenin üç esaslı
unsurlarını içerir ve satıcı ya da hizmet sunan tarafından bağlanma
niyeti ile sunulursa bu ilişki “icap” ve “kabul”
olarak değerlendirilecek , böylece sözleşme kurulmuş olacaktır. Burada Borçlar Kanunu’ndaki ilan yoluyla icapta
bulunma hükümlerini de değerlendirmekte fayda var. Kanun 8. maddesinde ilan
yoluyla bir bedel vaadeden, bedeli vermeye mecburdur. Eğer ilan edilen iş
meydana gelmemişse ilan veren vaad ettiği bedeli geçmemek üzere karşı
tarafın harcamalarını karşılayarak vaadden dönebilir.Fakat ilan veren vaad
edilen işin gerçekleşmeyeceğini ispat ederse bu harcamaları da ödemesine
gerek kalmaz. Yargıtay özellikle dergi ve gazetelerin yaptığı yarışmalarda
vaad edilen şeylerin verilmemesi üzerine Medeni Kanun’un 2. maddesindeki
iyiniyet ve duyulan güven kavramlarını esas alarak hediyelerin aynen teslimi
veya bedelinin ödenmesine karar vermektedir.[11]
Bu tip olaylarda kimi zaman çekiliş koyulmaktadır. Bu halde de İlgililer çekiliş
bedelleri kadar Milli Piyango İdaresine teminat verdiklerinden öncelikle
buradan tazminatın tahsili mümkündür. Bu uygulama internetteki ilişkilerde
ve yarışmalarda da emsal olarak kullanılabilir. Sonuç olarak sözleşmelerin hâzırlar arasında mı
yoksa gaipler arasında mı yapıldığının tayini hakkında Borçlar
Kanunu’nun 4/II., 5. ve 10. maddelerini dikkate almak gerekecektir. Söz
konusu hükümlerden çıkan sonuç, hazır olmayanlar arasındaki akitten söz
edilmesi için arada zaman ve mesafe unsurları bulunması lüzumudur. Karşılıklı
müzakere imkânı olan hallerde ise Borçlar Kanunu 4/II. maddesine göre, hâzırlar
arasındaki akitten söz edilebilmektedir. Bu hükümler karşısında, asgarî
olarak, tarafların birbirleriyle doğrudan ve aynı anda ilşki kurmadığı,
icap ve kabullerin serverlarda beklediği halleri ve web sayfalarından yapılan
sözleşmeleri, hazır olmayanlar arasında
yapılmış sözleşme; buna karşılık e-mail ve chat ile karşılıklı iletişim
kurarak yapılan sözleşmeleri, hazırlar arasında yapılmış sözleşme
olarak kabul etmek imkanı vardır.
E-contract modelinin bir özelliği de, kanaatımıza göre, bir tür katılmacı
akit niteliğinde kabul edilebilir olmasıdır. Taraflar iradelerini tamamen
elektronik ortamda beyan etmektedirler ve -deyim yerinde ise- pazarlık şansı
yoktur . Esasen tüm şartlar satıcı tarafından ortaya konulmakta ve alıcının
bu şartlara aynen uyması beklenmektedir . Alıcının bu şartlara uymama
olanağı zaten yoktur, çünkü elektronik ortamda beliren mesajda çizilmiş
olan sınırın dışına çıkılması veya belirtilmiş olan aşamaların
aynen izlenmemesi, işlemin akamete uğramasına neden olmaktadır. Daha tam ve
doğru bir ifade ile, tüm işlem aşaması bu surette yürümek üzere planlanmış
olup, sistem alıcı tarafın bir adıma uymaması halinde tüm prosesi
durduracak şekilde programlanmıştır.[12]
Bu durumda genel işlem şartları gündeme
gelmektedir. Genel işlem şartları teorisine göre bu şartlar üzerinde alıcı
ve satıcının iradeleri bir müzakere süreci sonunda uyum sağlamadığından
bir uyuşmazlık çıkması halinde bu maddelerden alıcının aleyhine olanlar
mahkemelerce iptal edilebilir diye düşünmekteyim.[13] Burada bir başka önemli konu da, bilgisayar ve
serverlardan kaynaklanan bir hata ile alım satım veya siparişte icap kabulün
yanlış yapılması halidir. Buna benzer olarak temyiz kudreti olmayan kişi ve
yaşı küçüklerin sözleşme kurmak yönündeki fiilleri sonucu malı almak
zorunda olup olmamamızdır. Bir başka örnek de satıcının hilesi ile sözleşme
yaptığımızda malı almak zorunda olup olmadığımızdır. Medeni Kanun’un 8. maddesinden başlayarak düzenlenen
kişilik ile ilgili düzenlemelere göre, onsekiz yaşını doldurmamış
olanlarla, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk veya bunlara
benzer sebeplerle makul şekilde hareket edemeyen kişiler temyiz kudretine
sahip olmadıklarından yaptıkları sözleşme ve tasarruflarda bağlayıcı
olmaz. Borçlar Kanunu’nun 21. maddesinden başlayan bu
konuda kurallar görüyoruz. Karşılıklı menfaatler arasında uygunsuzluk
olan gabin halinde zarara uğrayan bir yıl içinde kurulmuş olan sözleşmeyi
feshedebilir. Kanun’un 23 ve 24. maddelerinde, yanlış malı
alan veya önemli miktarda yanlış fiyat veren kişiler hata hükümleri gereğince
esaslı hata yaptıklarından o sözleşme ile bağlı olmazlar. Kanun’un 28 ve devamındaki hükümlere göre de,
satıcının hilesi veya satıcı yada üçüncü şahsın kokutması sonucu sözleşme
yapanlar, bu sözleşme ile bağlı olmaz. Tabii nasıl olsa bağlı değiliz diye malın üstüne
yatılmaz. Bu durumda malı iade edip, iade almıyorsa durumu tespit eden bir
dava açmanız yahut satıcı parayı istediğinde bu yöndeki itirazınızı
yapmanız gerekiyor. [1]
Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret koordinasyon Kurulu,
Elektronik Ticaret Hukuk çalışma Grubu Raporundan alınmıştır. [2]
Sait Güran,Teoman Akünal, Köksal Bayraktar, Erdener Yurtcan, Abuzer
Kendigelen, Önder Beller, Bülent Sözer, İnternet ve Hukuk, Superonline
Workshop Metni, s.30-31 [3]
Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret koordinasyon Kurulu,
Elektronik Ticaret Hukuk çalışma Grubu Raporundan alınmıştır. [4]
Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret Koordinasyon
Kurulu, Elektronik Ticaret Hukuk Çalışma Grubu Raporundan alınmıştır. [5]
Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu,
Elektronik Ticaret Hukuk Çalışma Grubu Raporundan alınmıştır. [6]
Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu,
Elektronik Ticaret Hukuk Çalışma Grubu Raporundan alınmıştır. [7]
Şebnem Akipek, Özel Hukuk ve İnternet,İnet Tr 99 Kasım 1999 Hukuk
Konferansı Tebliği [8]
Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu,
Elektronik Ticaret Hukuk Çalışma Grubu Raporundan alınmıştır. [9]
Şebnem Akipek, Özel Hukuk ve İnternet,İnet Tr 99 Kasım 1999 Hukuk
Konferansı Tebliği [10]
Sait Güran,Teoman Akünal, Köksal Bayraktar, Erdener Yurtcan, Abuzer
Kendigelen, Önder Beller, Bülent Sözer, İnternet ve Hukuk, Superonline
Workshop Metni, s.30-31 [11]
M.R.Karahasan, Sorumluluk Hukuku, Ankara, s.398 vd. [12]
Sait Güran,Teoman Akünal, Köksal Bayraktar, Erdener Yurtcan, Abuzer
Kendigelen, Önder Beller, Bülent Sözer, İnternet ve Hukuk, Superonline
Workshop Metni, s.30-31 [13]
Bakınız Kişisel İletişim bölümündeki genel işlem şartları hakkındaki
açıklamalar.
|
|