X.İNTERNET YAYINCILIĞINDA
HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK VE BAZI TEKNİK KONULAR
Önce hukuk davaları yani internet yayıncılığı ile
ilgili bir zarar veya zarara uğrama tehlikesi ve hukuka aykırı bir fiil
ortada varsa kimler sorumlu ve davalı olabilir diye düşünelim. Radyo,
televizyon ve basında sorumluluk düzenlendiği için onların işi kolaydır.
Fakat internette özel durum olmadığından hukuk mantığını ve var olan diğer
kuralları kullanarak sonuca varabiliriz. İnternet yayıncılığından dolayı durdurma, maddi ve
manevi tazminat davalarında sorumluluk öncelikle ilgili yayının yapıldığı
sitenin sahibi veya içeriği sağlayan olacaktır. Buradan ayrıca ilgili
hukuka aykırı beyanı ve sunumu yapan, bilgiyi veren asıl kişiye de ulaşılmışsa
bu kişiler zarara neden olan zararla illiyet bağı kurulabilen kişilerdir.
Bunların yanı sıra e-mailde mesajın atan ve içeriğini bilip yeniden
yollayan ve chatta söz veya görüntünün yazarı zararın kaynağıdır. Bunun dışında
özel olarak belirli olmamakla beraber genel sorumluluk kurallarına ve
Avrupa’da kabul görmüş görüşlere göre; servis sağlayıcı, server,
hostun durumdan bilgisi olmuş ve zararı engelleyecek çaba göstermemişse
ceza davalarında sanık olabilirler. Bu kişiler maddi tazminattan kusurları
oranında, manevi tazminat, yasaklama ve önleme davalarında ise kusursuz
olsalar bile zarardan sorumlu olurlar. [1]
Fakat uygulama da bu kadar kolay çözümler yeterli olmayabilir. Yaşanan
olaylara göre, adil olan kural uygulanacaktır. Borçlar Kanunu'nun 55. maddesi gereğince açılan maddi ve
manevi tazminat davalarında istihdam
edenin sorumluluğuna da gidilir. Çalıştıran konumundaki site
sahiplerinin ve yöneticilerinin, çalışan adamın seçiminden işin yürütülmesine
kadar denetim ve özen gösterme yükümlülüğü var. Ancak çalıştıran;
denetim ve özen göstermiş olsa bile, zararın gerçekleşmesine engel
olamayacağını ispat ederek tazminattan kurtulabilecektir. Birden fazla
sorumlu varsa BK 50. maddesinin kapsamına giren hallerde tam birlikte
sorumluluk var. BK 51. maddesinin kapsamına giren hallerde ise eksik birlikte
sorumluluk söz konusu olacak Davalar
ne kadar zaman içinde açılmalıdır? Zaman aşımı, haksız fiil hükümlerine
dayanan davalar için; BK 60 ve 66. maddelerine göre, öğrenmeden itibaren bir
yıl ve haberin, bilginin ve ifadenin yayınından itibaren en çok on yıldır.
Haksız rekabet için açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında süre TTK
62. maddeye göre öğrenmeden itibaren bir yıl ve en çok üç yıldır.Ancak
yayın suç teşkil edip de cezayı gerektiriyorsa ceza zamanaşımı süresi
olan beş yılda dava açılmalı. Dava
nerede açılacaktır? HUMK’nun 21. maddesi gereğince yayın ile maddi ve
manevi kişilik haklarına saldırı haksız fiil olduğundan, öncelikle haksız
fiilin işlendiği, sonucun ve zararın gerçekleştiği yerde açılması
gerekir. Ayrıca, saldırıya uğrayan mağdurunun oturduğu veya çalıştığı
yerde çevresi bulunduğundan, zarar burada ortaya çıktığından, dava bu
yerde de açılabilir görüşü yayılmaktadır. Yargıtay bu konuda çoğu
zaman esnek davranmaktadır. Son olarak genel yetki kuralına göre muhatap bir
kişi ise, davalının ikametgahı, yani ilgilinin veya site sahibinin adresinde
dava açılabilir. Tüketiciyi Koruma Kanununa göre çıkarılan Tebliğ’e göre,
reklamlar hakkındaki kurallara aykırı davranma halinde internet yayıncısı
site, mecra kuruluşu olan internet reklamcısı varsa aracılar Reklam Kurulu
tarafından verilen para cezasından sorumludur. Reklamdan dolayı bir maddi
zarar söz konusu ise sorumlu yukarıda açıkladığımız gibi kusuruyla
zarara sebep olan veya arttıranlardır. Türk
Ceza Kanunu’nun 488. maddesi ve Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu’nun 344.
maddesine göre; yayın yoluyla işlenen hakaret
ve sövme suçlarının cezalandırılması
için şahsi dava açılamaz. Yani doğrudan
bir dilekçe yazıp ilgili mahkemeye dava açılmaz. Sadece savcılıklara dilekçe ile müracaat edilerek, kamu davası açılması
istenebilir. Yine bir dilekçe yazacaksınız, ama savcılığa
vereceksiniz. Savcı yayın ile suç işlendiği kanaatinde ise davayı açar,
aksi halde takipsizlik kararı ile başvuruyu reddeder. Suçtan zarar görenin
bir topluluk olması ihtimali vardır. Şayet bu topluluk tüzel kişiliği haiz
değilse, topluluğa dahil olan herkes, tek başına dava açabilir. Buna karşılık
sözü geçen topluluğun tüzel kişiliği varsa, fail aleyhine tüzel kişilik
adına yetkili organ dava açar. Tüzel
kişiliği haiz olan bu topluluk, Ceza Kanunu'nun 383. maddesinin ikinci fıkrasında
özel olarak belirtilen kurullardan biri ise, dava hakkı kurul başkanları
veya parti ya da dernek temsilcileri tarafından kullanılır. Zamanaşımı
süresi ise, TCK'nun 490. madde hükmüne göre belirlenmiştir. Yazılı basın
ve basılmış eserler dışındaki diğer yayın türleri olan radyo ve
televizyon veya internet için bu süreler geçerlidir. Burada da, şikayet altı
ay içinde yapılmalıdır. Bu altı aylık müddetin başlangıcı suçun işlendiği
gün olmayıp, yayından zarar gören kişinin fiilden ve failin kim olduğundan
haberdar olduğu gündür. Ancak, şikayet her halde zaman aşımı süresi içerisinde
yapılmalıdır ki, bu süre, incelediğimiz suçlarda, beş seneden ibarettir.
Bu sebeple mağdur fiili ve faili suçun işlendiği tarihten itibaren beş sene
geçtikten sonra öğrenmişse ilgili maddeye göre artık dava veya şikayet
edemez. Davaya bakmak yetkisi suçun işlendiği yer mahkemesindedir. [1]
Sait Güran,Teoman Akünal, Köksal Bayraktar, Erdener Yurtcan, Abuzer
Kendigelen, Önder Beller, Bülent Sözer, İnternet ve Hukuk, Superonline
Workshop Metni, s. 35 vd
|
|