Başarılı
Olmak İçin
1 - Hedefinizi (amacınızı ) tespit edin
Başarı için,
öğrencinin hayattan ne beklediğini amacının ne olduğunu
bilmesi gerekir.
Başarılı olmanın tek
ve mutlak ölçüsü iyi bir üniversiteye girmek, herkesin
gıpta ettiği bir mesleğe sahip olmak değildir. Elbette
önemlidir ama İnsan, yetenekli olduğu çok değişik
alanlarda, severek yapabileceği çeşitli işlerde kendini
ortaya koyabilmişse, yaşamdan zevk alan biri ise, başarılı
olmuş demektir. Hayatta en büyük amaç mutlu olmaktır.
Her şey bunun uğruna yapılmaktadır. Ancak herkesin mutlu
olmak için kullandığı araçlar farklıdır.
Çalışmanızın
yönünün belirlemek ve çalışma isteğinizi sürekli tutmak
için yapmanız gereken en önemli şey, sizi ilerde umutlu
edecek yolu belirlemektir. Neye ulaşmak için
çalıştığınızı bilmeniz gerekir.
2- Planlı ve
Programlı Çalışın
Amacınıza ulaşmak
için hangi dersi ne kadar çalışacağınızı, ne zaman
çalışabileceğinizi, ne kadar gayret göstermeniz gerektiğini
bilmelisiniz.
Zamanı israf etmemek, en
sağlıklı şekilde değerlendirmek için, her etkinliği
planlayarak yapmak gerekir. En kullanışlı çalışma planı,
haftalık olandır. Haftalık çalışma planı yaparken, her
gün, hangi saatlerde hangi etkinliği yaptığınızı
düşünerek, her etkinlik için belli zamanlar ayırın. Dersi
en verimli çalışabilmeniz için yapmanız gereken şey,
dersinizi engelleyecek etkenlerin en az olduğu saatleri
çalışmaya ayırmaktır.
Bunu saptadıktan sonra yapacağınız şey ise, çalışmanız
gereken dersleri, belirlediğiniz saatlere dengeli olarak
dağıtmaktır.
A. Planlı Çalışmanın Yararları
a. Her işe daha rahat zaman
ayırmanızı ve yapmak istediğiniz şeyleri daha huzurlu
yapmanızı sağlar.
B- Plan Yaparken Nelere Dikkat Etmeniz
Gerekir?
a. Derslerin planını dengeli olarak
yapın, belli derslere ağırlık vererek, çalışılması
gereken diğer dersleri ihmal etmeniz, amacınıza ulaşmanızı
güçleştirir.
Şunu da önemle
belirtmek gerekir ki, yeterince uykuya, dinlenmeye,
rahatlatıcı, keyif verici etkinliklere zaman ayırmadan
çalışmaya gereğinden fazla zaman ayırmak, bir süre sonra
bıkkınlığa neden olabilir. Bu nedenle asıl dikkat edilmesi
gereken şey, çalışmaya çok fazla yer verip, bunun bir
bölümünü verimsiz geçirmek yerine, çalışma sürelerini en
verimli şekilde kullanma yollarını bilmektir. Bu durum da,
çalışma için daha az süre yeterli olur.
Ders
çalışmaya başlayabilme davranışı “karar vermeyi”
gerektirir. Çalışmaya başlamak için karar verebilmemiz ise
ders çalışmaya yönelik olarak bildiklerimiz ile
inandıklarımız arasındaki uyuma bağlıdır.
Programlı bir
çalışmanın temelinde yatan en önemli unsur “zaman
denetimi”dir. Bizler zamanımızı planlayarak geleceğimizi
bugüne taşırız. Aslında her öğrenci için zaman aynıdır.
Her öğrenci için bir gün 24 saat, bir hafta 7 gündür.
Önemli olan bu zamanı saptadığımız hedefler ve öncelikler
doğrultusunda kullanmamızdır.
Hedeflerimizi
belirleyebilmemiz için şöyle bir liste yapabiliriz.
Hayat Amaçları (Uzun
Vadeli), Bir yıllık amaçlar ( Orta vadeli ), Bir aylık
amaçlar (Kısa vadeli)
10 yıl sonra neleri 1 yıl
sonra neleri 1 ay sonra neleri başarmış olmayı başarmış
olmayı isterdiniz?
Benim gibi emlakçı olsaydınız Emlak
(gayrimenkul ) alanın bir numara olmayı, isterdiniz değil mi ?
Görüldüğü gibi bu
hedeflerin hepsi birbirini tamamlayan ve biri olmazsa diğerinin
de olamayacağı türdeki hedeflerdir.
Belirlediğimiz amaçlara
ulaşabilmemiz için günlük faaliyetlerimizi “öncelik
sırasına” almamız gerekir.
*Bir gün içinde yapılabilecek faaliyetleri
yan yana yazalım.
TV seyretmek ,
Arkadaşlarla buluşmak , Ders çalışmak , Müzik dinlemek ,
Yemek , Uyku.
*Şimdi de her faaliyetin önem derecesini
belirleyelim.
A- En yüksek öncelik (önem) derecesine sahip (olmazsa olmaz grubu)
B- Orta derecede öneme sahip (olmalı grubu)
C- Düşük önem (öncelik) derecesine sahip (olsa da olur olmazsa da grubu)
TV seyretmek , Arkadaşlarla buluşmak , Müzik
dinlemek, Yemek , Uyku , Ders çalışmak
Planlama yapabilmemiz
için kuralımız, A grubu faaliyetleri bitmeden B; B grubu
faaliyetleri bitmeden, C grubu faaliyetlerine geçmemek.
Bizler programlı
çalışarak daha önce belirlediğimiz önceliklere göre
hareket etmiş oluruz. Böylece ilk önce sosyal faaliyetlere
evet, derse hayır demek yerine; ders çalışmaya evet demeyi,
sosyal faaliyetleri de ödül olarak almayı başarabiliriz.
Çalışma programı,
zamanımızı kontrol altına almamız konusunda bize yardım
ederken, aynı zamanda ”hangi dersin hangi konusundan”
çalışmaya başlayacağımızı da tespit eder. Planlamamızı
yapıp, hedeflerimizi belirledikten sonra, bizi hedefimize
ulaştıracak olan çalışma programı hazırlayabiliriz.
“Ders Çalışacağım
“ düşüncesiyle giden bir öğrenci bu dersin hangi
konusundan çalışmaya başlayacağını düşünerek zaman
kaybedecektir. Oysa “Ben bugün Matematik dersinin Sayılar
konusunu çalışacağım.” Derse, daha sağlıklı bir yol
izlemiş olacaktır.
Çalışma programı
denince aklımıza gelen şey “tekrar programı” olmalıdır.
Sadece belirli saatlerde derse oturulan, belirli saatlerde mola
alınan bir çizelge akla gelmemelidir.
Programımız günlük
tekrarı mutlaka içermelidir. Unutmayın ki öğrendiklerimizin
%40’ını ilk 20 dakikada, % 55’ini 1 saatte, %65’ini 9
saatte, %80’ini 24 saatte unuturuz. Günlük yaşamda kontrol
altına alamadığımız durumlarla karşılaşılabileceği
dikkate alınmalıdır.
Programımız günlük ya
da haftalık olarak düşünülmeli, her programın ybir
amacının olması sağlanmalıdır.
Programı derslere
verdiğimiz önemli bir randevu gibi düşünebilir, çalışmaya
daha kolay başlayabiliriz.
Programımızı
oluştururken dikkat edeceğimiz noktalar arasında konuları
bilme oranımız ve amacımıza göre hangi konulara öncelik
vereceğimizin belirlenmesi gerekir.
Programlı çalışma
size bir pusula görevi görecek ve hedefinize ulaşmada size
yardım edecektir.
Günlük çalışma programı,
Öyleyse; Program
Tüm bu sıraladığımız özelliklere dikkat
ederek plan yaptığınız halde kendinizi derse veremiyorsanız;
temel bilgi eksikliği nedeniyle ya da dersi
anlayamadığınızdan çalışmayı istemiyor olabilirsiniz. Bu
durumda “Sosyal Dersleri Çalışırken” ve “Matematik-Fen
Derslerine Çalışırken” bölümlerini inceleyin ve
yazılanları uygulamaya çalışın.
Böyle bir durum
söz konusu değil de güvensizlik, kazanamama korkusu vb.
olumsuz duygu ve düşüncelerle kendinizi derse veremiyorsanız
öncelikle bundan kurtulmaya çalışın. Bu durumda, elinizdeki
kitapçığın “Sınav Kaygısı” bölümünü dikkatlice
okuyun, önerileri uygulamaya çalışın.
3-Belirli
Bir Çalışma Odası yada Köşesi Düzenleyin
Evin değişik
yerlerini değil, belli bir yerini çalışma yeri olarak
hazırlayın. Hep aynı yerde çalışmak, çalışacağınız
yere geldiğinizde kendinizi derse daha kolay vermenizi sağlar.
Çalışma davranışı için uyarıcı bir rol oynar.
En uygun
çalışma ortamı şöyle olmalıdır:
4- Masa Başında Oturarak Çalışın
Uzanarak ya da yatarak
çalışmak yerine masa başında oturarak çalışmak, dikkatin
daha uzun süreli derste kalmasını kolaylaştırır. Uzanarak,
yatarak, masanın üzerine abanarak ya da sandalyede geriye
yaslanarak çalışmak, çalışırken kısa sürede dikkatin
dağılmasına, hemen gevşemeye ve uykuya neden olan
davranışlardır.
Çalışma masanızda,
ders dışı faaliyetlerde (mektup yazmak, kitap okumak, hayal
kurmak, günlük yazmak, şiir yazmak vb.) bulunmayın.
5- Dersi Ezberlemeden Öğrenmeye Çalışın
Öğrenmeye çalıştığınız konuyu
ezberlemekten kaçının. Ezberleyen öğrencide yorum yapma,
bağlantı kurma, sebep-sonuç ilişkisini görme, ana fikir
bulma gibi yetenekler gelişmez. Ayrıca ezberlenen bilgi ile
sınav soruları arasında bağlantı kurmak zor olur. Bu nedenle
mutlaka çalışılan konularla ilgili bol ve değişik soru
örnekleri çözmek gerekir. Çözülemeyen sorular mutlaka
tekrar edilmelidir.
Sosyal
Bilimler Derslerini Çalışırken:
Sosyal dersler,
amaçsız okunduğu zaman, kısa sürede sıkıcı hale gelir,
uyku getirir ve derse istek azalır. Bu nedenle çalışmanız
gereken konuyu, mutlaka hangi amaçla okuduğunuzu, size gerekli
bilgilerin neler olduğunu belirleyerek okuyunuz. Böylece, hem
amacınıza ulaşmak için daha yoğun dikkat harcadığınız
için uyanık kalacaksınız, bu sıkılmanızı önleyecek, hem
de okuduğunuz bölümlerde size gerekli bilgileri ararken,
gereksiz ayrıntıları ezberlemekten uzaklaşacaksınız.
Sosyal
dersleri çalışırken şu sırayı takip edebilirsiniz:
Bu şekilde çalışma, bir konuyu uzun
süre çalışıp zaman kaybetmenizi, ezberlemenizi, gereksiz
ayrıntıları yüklenmenizi önleyecek, aynı zamanda elinizde
konu ile ilgili önemli notların olması da, sınav öncesi
tekrarlarda size zaman kazandıracaktır.
6- Çalışmanızı Değerlendirin
Çalışmanızın sonunda, kendinizi değişik
sorularla, problemlerle değerlendirin.
Cevaplayamadığınız soruların ait olduğu
konuları tekrar ele alın.
Özellikle, ara ve deneme sınavları sonunda,
boş bıraktığınız, yanlış yaptığınız sorular üzerinde
durarak, bu konuları tekrar çalışın. Çalışırken şunlara
dikkat edin.
7- Kaynaklardan Yararlanma
Çalıştığınız
dersle ilgili, anlamakta güçlük çektiğiniz konu olduğunda,
değişik kaynaklardan yararlanın. Elinizin altında test
kitapları, yardımcı kitaplar, ders kitapları, sözlük,
ansiklopedi gibi kaynaklar bulunsun.
8-Zorlandığınız Dersi Bir Kenara
Bırakmayın
Özellikle
Matematik ve bazı Fen derslerinde zorlanan öğrencilerin, o
dersleri tamamen bırakıp hiç çalışmadıklarını
görüyoruz.
Bu
öğrenciler, bu derslerin içinde mutlaka kolay
anlayabilecekleri konular olduğu bilmelidir.
Çok
zorlandığınız bir dersin, tüm konularını öğrenmeye
çalışıp, güveninizi yitirerek dersten uzaklaşmak yerine,
anlayabileceğiniz konulardan çıkabilecek soruları çözerek,
kazanma şansınızı arttırabilirsiniz.
9- Kendinizi Çalışmaya Zorlayın
Yukarıda açıklamaya
çalıştığımız verimli ve etkili ders çalışma
yöntemlerini uygulamak, tamamen bir irade ve iç disiplin
olayıdır.
Ders çalışmak
için iyi bir nedeniniz varsa, kendinizi biraz zorlayarak,
çalışma sırasındaki güçlükleri tek tek ortadan
kaldırmanız zor olmaz. Yeter ki ne istediğinizi bilin,
çalışmak için kendinize iyi bir zemin hazırlayın ve
öğrenmeyi isteyin. Gerisi kendiliğinden gelecektir.
Fizik
Egzersizinin Öğrenmeye Etkisi
Yapılan
araştırmalar, düzenli bir fizik egzersizinin, öğrenme
üzerinde çok olumlu etkiler yaptığını göstermektedir.
Uzmanlar fizik
egzersizinin yararlarını şu şekilde sıralamaktadırlar:
Özellikle yoğun sınav stresi
yaşayan öğrenciler için fizik egzersizlerinin önemi
büyüktür. Gerginlik, damarlarda daralmaya sebep olduğu için,
hücrelerin kanla beslenmesini zorlaştırır. Gerginlik
sırasında vücutta fazla miktarda adrenalin salgılanır ve bu
da öğrenme için gerekli protein zincirinin kurulmasını
güçleştirir. Düzenli fizik egzersiz, adrenalinin
kullanılarak kaygının azalmasına ve rahatlamaya sebep olur. Ayrıca
düzenli fizik egzersizleri sonunda vücutta, serotonin denilen
bir madde salgılanır. Bu madde kişide huzur, rahatlama duygusu
yaratan bir maddedir.
Öğrenmeyi
engelleyen stres, kaygı ve endişelerden kurtulmaya yardımcı
olması bakımından, her sabah 10-15 dakika beden hareketleri
yapmak yararlıdır. Ancak bu hareketleri yaparken aşırıya
kaçmamak gerekir. Yani fizik egzersizleri sonunda kendini daha
yorgun hissetmek, bir yanlışlık yapıldığını gösterir.
Uygulanan egzersiz programı sonucunda kişi kendini dinlenmiş
huzurlu hissetmelidir.
En Etkili
Öğrenme Sınıf İçinde Oluşur
Eğitim-öğretim olayı bir bütün
olarak ele alınır, ayrı ayrı düşünülemez. İleri gitmiş
toplumlarda da devletin denetimi ve gözetimi altında yapılır.
Fert ve toplumu esas alır. Bu nedenle de fert ve toplum için
çok önemlidir. Bilimsel olarak yapılır. Bilimsel olmayan
eğitim-öğretim etkinlikleri fertlere de, topluma da istenen
yararı sağlamaz. Aksine zararlı olabilir.
Eğitim-öğretim
olayının ele alan, bilimsel araştırmalar yapan eğitim
biliminin bulguları sonunda en etkili öğrenmenin sınıf
içinde, karşılıklı tartışarak, öğrencilerin öğrenme
olayının içine aktif olarak girmeleriyle, yaparak ve
yaşayarak oluştuğu ortaya çıkmıştır. Sınıfta
öğretmenin gözetiminde konuların ele alınması, irdelenmesi,
tartışılması, öğrencilerin konu ile ilgili görüşlerini
rahatça söyleyerek düşüncelerini savunabilmeleri, eksik
kalabilecek noktaların çok kişi tarafından daha kolay
sezilebilmesi, sorularla bu eksikliklerin de giderilebileceği
dikkate alındığında öğrenmenin sınıf içinde daha verimli
oluştuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kısaca öğrenme
olayı iki kişinin karşılıklı direkt iletişimi ile değil,
sınıf içinde, doğrular yanlışlar tartışıldığında
dolaylı olarak en iyi biçimde oluşmaktadır.
Öğrenme
Zihinsel Yorgunluk Yaratmaz
İnsan
vücudundaki hücrelerin önemli bir özelliği arka arkaya gelen
uyarılara cevap verme sürelerindeki faklılıktır. Kas
hücrelerinde bu süre, sinir hücresine oranla çok uzundur. Kas
hücresi bir uyaranı aldıktan hemen sonra ikinci bir uyarana
cevap veremez ve bu süreye "cevapsızlık süresi"
denir. Eğer kas hücresine uyarıcılar arka arkaya gelir ve kas
hücresi buna cevap vermezse yorgunluk meydana gelir.
Buna karşılık
sinir hücresinin cevapsızlık süresi, kas hücresine göre
çok daha kısadır. Yani sinir hücresi arka arkaya gelen
uyaranlara cevap verebilir ve kas hücresi gibi yorulmaz. Bu
nedenle "çok öğrendim yoruldum" duygusu
yanlıştır. Yorgunluk varsa kas yorgunluğudur, zihni yorgunluk
değildir. Ancak öğrenme için gerekli protein zincirinin iyi
kurulması için, sürekli değil aralıklı ders çalışmak
gerekir.
(
A.Baltaş - Üstün Başarı)