ANASAYFA
Edebice Yazılar  

Küçürek Hikaye/Minimal Öykü Nedir?

Oturduğumuz mekânlardan tutun da bindiğimiz arabalar kadar, birçok şeyimizin küçüldüğüne şahit oluyoruz. Günümüz hayatının birçok alanda sadeleştirmenin yanı sıra, o alanın içinin boşaltılması, kolay tüketilir hale gelmesine sık sık rastlar olduk ne yazık ki!
Kültür Sanat ve Edebiyatta da böyle…
Öyle yazılar geliyor ki şimdilerde biz dergi editörlerine; şiir mi, deneme mi, hikâye mi, ayırt edemiyoruz! Bugün iç içe geçmiş duyguları kuytudan çıkartacak yeni bir edebi akıma ihtiyaç var sanki!..
1970’lerden itibaren sinemanın hayatımıza girmesi ile kalemin yerini kamera; yazının yerini görsellik aldı. Edebiyat da bu minvalde postmodernizme girdi. Dolayısıyla yüzlerce sayfalık romanların yerini artık daha kısa hikâyeler almak zorunda kaldı.
Bunun ilk farkına varan Ernest Hemingway oldu, “Satılık: bebek ayakkabıları, hiç giyilmemiş…”  kısa bir cümlelik hikâyesi ile…
İnsanlar o günden sonra otobüste, yolda, işte hayatın hızlı akışına paralel hikâyeleri okumaya başladı ve Edebiyat yazınları da bu paralelde hızlandı…
Artık kısa hikayeler edebiyatın gündemine oturdu. Cümle olarak kısa, ancak anlam olarak çok derin ifadeler içeren ve bunun adına da “Küçürek Hikaye” denilen bir edebi tür ortaya çıktı.
En kısa cümlede, arı-duru ama duygu yoğunluğu ile kurgusal bir derinlikte anlatılan hikâyeye ‘Küçürek Hikâye’ ya da günümüz modern anlatımıyla ‘Minimal Öykü’ diyoruz.
Ben ‘öykü’ değil ‘hikaye’ demeyi yeğliyorum, kadim kültürümüz açısından…
Küçürek Hikâye; o bildiğiniz özlü söz, aforizma, şiirsel ya da fıkra değildir.
Küçürek Hikâye’ye, aslında kısa tarifle ‘aklın zıplaması’ diyebiliriz.
Daha geniş ifadeyle Küçürek Hikâye; insanın zihninde birçok ihtimal uyandıran, biraz duygusal, aynı hikâyeden birkaç ihtimal çıkabilen, tek doğrunun olmadığı, isteyenin istediği şekilde anlam verebildiği, ucu açık hikâyelerdir.
Küçürek hikaye yazarı sıradan, ama yoğun ve özgün yaşantıları daha çok simgesel düzeyde okuyucusuna yansıtır.
Daha çok 20.yy’ın son çeyreğine yakın bir zamandan itibaren yoğun bir şekilde öne çıkan Küçürek Hikâye/Minimal Öykü, dünya edebiyatında, geleneksel hikâyecilerden Hintli Beydaba, Yunan Ezop, İranlı Sadi Şirazi ve bizde Mevlâna’nın eserlerinde bu tür kısa özlü hikâyeleri görebiliyoruz.
Günümüz modern ögelerinde ise ‘Minimal Öykü’ olarak evirilmiş ve  Ernest Hemingway, Borges, Dino Buzzati … gibi isimlerle ön plana çıkmışlardır.
Türk yazarlarımızdan ise çok azı bu alanda eser veren olmuştur...

Uzun zamandır benim de kafamı meşgul eden ve ara ara aklıma geldikçe not ettiğim, ya da tırnak içinde alıntı yaptığım Küçürek Hikâyeler artık bir kitap basacak seviyeye ulaşınca, bu 12 senelik emeğimizi okuyucularımızın istifadesine sunalım istedik ve böylece ‘R A B A R B A’ adıyla Küçürek Hikaye kitabımız çıkmış oldu. Kıymetli okurlarımıza hayırlı olsun...
Küçürek öykülerimizden bazılarını zaman zaman sosyal medyadan paylaştıklarımız oldu. Bu bağlamda Rabarba'da ki bazı hikayelerin okuyucuya tanıdık gelmesi yadırganmamalı, zira yine bu hikayeler  bizden dağılmıştır, sabırsızlığımızdan…
Batı’nın ve onun taklitçilerinin bel altı yazıları ile toplumda yatak odasına tuttukları edebiyatın aynasını, biz sokağa çevirdik. Yani sosyal hayatın ta kendisine…
Rabarba’nın arka kapağına not düştüğümüz:
“Tıpkı bir heykeltıraşın yonttuğu heykelin evreleri gibi; Edebiyat’ ta da düz bir yazının merhalelerden geçerek edebi bir kıvama gelmesiyle oluşan Küçürek Hikâye; en kısa cümleyle, yoğun duyguların arı-duru kelimelerle kurgusal bir derinlikte anlatılarak, okuyucunun zihninde birkaç ihtimal çıkartmasını sağlayan edebiyatın gürbüz çocuğudur.”
“Çizmelerimi çıkartayım mı, ambulansın sedyesi kirlenmesin!..” Bu bir cümlelik Küçürek Hikaye'yi anımsayanlarınız olacaktır...
Mana itibariyle ‘uğultu’ anlamına gelen ve edebiyatta sanatsal bir derinliği olan 'Rabarba' kelimesini kitabımıza ad olarak koyup Türk Dil Kurumuna resmi talepte bulunduk, TDK’nın teşekkür yazısı ile Türkçeye bir kelime de biz kazandırmış olduk.
RABARBA kitabımız, iki yüzden fazla özgün Küçürek Hikayenin yer aldığı ve uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olup, Türk Edebiyatı adına ve kıymetli okurlarımıza hayırlı uğurlu olsun… Yazar Mehmet Ballı yazarmehmetballi@gmail.com
Not:bu yazı izinsiz yayımlanamaz...