Dostoyevski mi, Tolstoy mu?

Biz tarihi romancılara sıkca sorulanlardan biri de şudur:
Dostoyevski mi, Tolstoy mu?

Bir anekdotla başlayalım;
Lev Nikolicevic Tolstoy, Savaş ve Barış romanını yazmadan önce Napolyon'un yaptığı Moskova yakınlarındaki savaş alanına giderek, iki ay boyunca at sırtında mekân gözlemlemesi yaptıktan sonra kitabını yazmaya başlamıştır.
Bu örnek benim her yazmadan önceki ilk basamağımdır…
Biz tarihi romancılar için Zaman, Mekân ve Lehçe kavramları olmazsa olmazımızdır...
Aynı zamanda hayat ve zaman ile beraber, felsefi açıdan da aşk ve sevgi üzerine ele aldığı önemli sözleri vardır…

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, psikolojik romancılığın başlangıcı sayılır. Okuyucuda derin duygular bırakır ve gel-gitler yaşatır... İnsanı şaşırtır... genellikle kurguları gerçekçidir...
Dostoyevski'nin dini inancı, Ortodoks Hristiyan olarak biliniyordu. Tanrı'dan, ateizmden, kötülükten, özgürlükten söz eden roman karakterleri yazdı.

Tolstoy ise tarihi romancılığın başlangıcı sayılır.
Tolstoy efsanesi Homeros’un devamı sayılır... Okuyucuyu tarihin içinde sürükler... Kurguları gerçekler üzerine kuruludur...

Her iki usta da Dünya Klasiklerindendir. Eserlerini okurken insana haz verir, defalarca okumak istersiniz...
Tolstoy, Dostoyevski’ye göre daha çok tarihi panoramik görüntü verir...
Tolstoy derin bir okyanus, Dostoyevski ise gürül gürül akan bir şelaledir…
Tolstoy’la aşkın bütünlüğünü sorgularsınız, Dostoyevski de ise hayatınızda ilk âşık olmak gibidir…
Hani vardır ya, “Issız adaya gitsen, hangi kitabı götürürsün?” diye.
Ben ikisini de götürürdüm; Gündüzleri Tolstoy, gece yarısı kitabım da Dostoyevski olurdu…
Zemheri…yazarmehmetballi@gmail.com
Not! Bu yazı izinsiz kullanılamaz...