ANASAYFA
Kültür Sanat Edebiyat Kitap Fuarından...

Tuzla Kitap Günleri/Fuarından İlginç Anekdotlarımız!

Kitap fuarlarına ve imza programımıza gelemeyen birçok insanın merakla iki sorusuna muhatap oluyoruz; ilki, “Hocam fuar nasıl geçti?”
Cevaplayarak gidelim ancak şunu da hemen en başta belirtelim yazdıklarımız bir ‘övünme’ değildir. Çünkü yaşayarak yazıyoruz…
Diğerlerinde olduğu gibi bu kitap fuarımız da coşkulu geçti. Fuarlar bizim bayramımız, okur ve yazar bir sene boyunca bu günleri bekliyor; suyun toprakla buluşması gibi…
Biz sıradan bir yazar değiliz,  Edebiyatla olan yolculuğumuz, Yetişkin Edebiyatında Tarihi Roman ve Çocuk Edebiyatında ise Öykü/Hikâye üzerine. Bu nedenle hitap ettiğimiz ve bizi takip eden belirli bir okur kitlemiz var, daha doğrusu yolumuzu gözleyen… Mesela TÜYAP Kitap Fuarında şöyle bir anekdot yaşadık;
Tarihe Damga Vuran Liderler-1- Tarihi Roman serisinin ilk kitabı Cengiz Han’ı okuyan okurlarımızdan bazıları ertesi gün tekrar fuara geldiklerinde bana uğrayarak;
“Hocam bu serinin 2. Kitabı ne olacak ve ne zaman çıkacak?” diye merakla sordular. Biz de onlara; “Seneye geldiğinizde size … kitabımızı imzalayacağız,” diye müjde verdik, veriyoruz. Dolayısıyla bu tür diyaloglar hem bizi yeni eser yazmaya kamçılıyor, hem de okuru bize bağlıyor…
Ayrıca; biz, diğer yazarlar gibi 1-2 saatlik imza programı düzenleyip eşe dosta kitap imzalamıyoruz. Zaten profesyonellik de buradadır; tanımadıklarınıza imzaladığınız kitap sayısı, tanıdıklarınıza imzaladıklarınızdan daha fazla olmalıdır.

Diğer soru ise şu;
Yüz yüze karşılaştığımızda; 'Hocam, imza gününe gelemedik', 'Ağabey, programlarına katılamıyoruz' gibi söylemlerde bulunan değerli dostlara şunu hatırlatıyoruz;
Davetimize icabet edemeseniz de bir 'Hayırlı olsun' demeniz bizim için kâfidir. (Onu dahi diyemeyipte kıskançlık gösterenler huyunun hayrını görsün, dah ne diyelim...)
Çünkü her türlü davet ve icabet 'İnsanın, insan üzerindeki haklarından biridir.'
Ancak, bizim tanıdık-eş-dosta kitap satma gibi bir derdimiz ve ticari kaygımız yoktur.
Bir yazar eserini çıkartır, duyurusunu yapar, alıp almamakta takdir konusu okura aittir.
Siz gelseniz de gelmeseniz de kitap fuarlarına katılmak profesyonel bir yazar için prestij konusudur.

Sözü fazla uzatmadan katıldığımız Tuzla Kitap Günleri/Fuarında karşılaştığımız diğer ilginç diyalogları paylaşalım şimdi de sizinle;
Fuar standımızın önüne gelen bir öğretmenle aramızda şöyle diyalog geçiyor;
“Hoş geldiniz, öğrencilerinizi böyle fuarda görmek ne kadar güzel!
“Merhaba, öğrencilerin tamamını getirmedik, gelenler kitap okuyanlar!
“Sevgili öğretmenim, keşke diğerlerini de getirseydiniz!
“Onlar daha çok cep telefonu ve internetle ilgililer, engel olmak ne mümkün!”
“Engellemenin zor olduğu bu teknolojik kuşatmaya karşı vereceğiniz enerjiyi, onları kitap fuarlarına getirerek, kitapla ödüllendirerek aşabilirsiniz, aşabiliriz, değil mi!
“Sessizlik”
“Bakın, bizim vergilerimizle onlarca stant kurulup koskoca bir fuar açılmış, bizler eserlerimiz getirip indirimli haliyle hizmete sunmuşuz, hatta Belediye otobüs gönderip sizleri okullarından alıp fuara getiriyor, daha ne olsun…
Nil nehri akıyor, karşı kürek çekmek yerine siz, biz ve ebeveynler de dahil, herkes üzerine düşen görevini yaparsa şikayetçi olduğumuz şeyler kendiliğinden düzelecektir…”

Gıdıkla Bıdık kitabımızı karşıdan görüp, standımıza koşan İlköğretim öğrencileri ile aramızda geçen bir başka diyalog şöyle idi;
“Yazar abiii, bu kitabı sen mi yazdın, çoook güzelll!”
“Eveet, bugün imza günümüzz, ne kadar şanslısınız!..
“Kitabınızın içi ve dışı çok güzel gözüküyor!”
“Sizler iyi ve doğru şeyler okuyasınız diye özen gösterdik!”
“Neyi anlatıyor Gıdıkla Bıdık?”
“Üç yavru kardeş kedinin, köyden şehre geliş macerasının anlatıyor. Yani bu öykü size, doğa sevgisi, hayvan sevgisi ve insan sevgisini öğretecek…”
Arkasından bir başka öğrenciyle şuna evriliyor bu diyalog;
“Yazar abiii, senin gibi iyi yürekli bir abiyi neden fuarın en sonuna koymuşlar?”
“Bakın, o kadar stant ve kitap arasından geçerek gelip bizim kitabımızı aldınız değil mi, yerin ne önemi var, herkes kısmetini yermiş…
“Teşekkürlerrr…”
“Ben de teşekkür ederiiim…”

Bir başka diyaloğumuz gençlerle;
“Hocaam! Koluma imza atar mısın?
Bir başka genç;
“Şu kitaba, defterime imza atar mısın?” diye ısrar eden ah sevgili gençler!..
“Ele, kola, hele hele de başkasının kitabına imza atmayı etik bulmadığımızı…” izahattan sonra;
Biz yine de onları geri çevirmeyerek, kendi kitap ayraçlarımızdan birine, “Sevgiyle…” diye yazıp imzalayarak gönderiyoruz…

Kitabımızı imzaladığımız bir başka okur şöyle sordu;
“Hocam, merak ediyorum, ya bu okuduklarımızdan aklımız da bir şey kalmazsa?”
Biraz zihnimde soruyu hazmettikten sonra şöyle bir tasavvurla yanıtlıyorum;
“İki kişi düşünün. Biri binlerce kitap okumuş olsun, diğeri hiç okumasın. Binlerce kitap okuyan kişi okuduklarının hepsini unutmuş olsa bile hiç okumayan kişiden farklı olacaktır. Çünkü bilim insanlarının söylediğine göre; beyin bilinç dışı da kayıt tutar.”

Şununla bitirelim;
Bugün 28 Kasım 2024 Tuzla Kitap Fuarı saat: 18.15 yaşadığım bu anekdotu tarihe not düşelim;
77 yaşında ve İnşaat Mühendisi olduğunu söyleyen Hasan … ismindeki bir beyefendi, ‘BARDIZ’ Kitabımızı imzalamadan önce, benimle biraz sohbet ettikten sonra, onun neredeyse yarı yaşında olan benim elime sarılarak;
“Hocam elinizden öpmek istiyorum, ne kadar dolu dolu bir yazarsınız, tarihimizle ilgili bizleri fevkalede aydınlattınız. Allah sizin gibi insanların sayısını artırsın, içimde ümit yeşerttiniz… “ deyip gözleri yaşardı. 
“Estağfurullah…” deyip ben de onun eline sarıldım… çok duygusal bir andı…
Yaşayarak yazıyoruz…
Bir de hakkı teslim edilecekler var;
Bu seneki Kitap Fuarını özel firmaya vermeden kendi imkânlarıyla düzenleyen Tuzla Belediyesi ve çalışanlarını tebrik ile emeğe ve emekçiye olan katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz hem bir yazar, hem de yayıncı olalar…