ANASAYFA
Hayata Dokunan Deneme Öyküleri

Dünyayı Sırtlamış Garip Bir Güzel Çocuk!

Ufak tefekti boyu ancak bir dünyayı vurmuş gibi kocamandı sırtındaki yükü. Yaşı da küçüktü, ancak yaptığı işe bakılırsa aklı akranlarından yetkindi… Saf ve temiz bakışlarıyla canı erken pişenlerdendi sanki…
Bugün on sekiz ocak ayazlı bir günün sabahında, Kadıköy’de Metrobüs’ten inip ofisime doğru yürürken bir kâğıt toplayıcısıyla dar köşe başında bir anda karşıkarşıya geldik. Ben bir refleksle ‘zıng’ diye olduğum yere ayaklarımı çiviledim. O ise bana çarpmamak için bir kıvraklıkla çektiği koca arabayı 'pat' diye devirmeden yola indirip devam ediyordu ki çocukluğum geldi aklıma ve aynı göz hizasında ona seslendim:
-Koçum bir dakika…
Bu ani çıkışıma hiç şaşırmadan, bir nefes alacakmışçasına çektiği arabasını durdurdu. Bir metre boyu var yok, kilosu deseniz kırk civarında, elleri ve ayakları küçük ve kirli, pandemi maskesi çenesinde, suratı kavruk, kamburu çıkık, dizleri zayıf, giydikleri üzerinde çuval gibi duran ve püskül püskül, kırışık yüzlü zavallı bir çocuk gibi duruyordu karşımda. Ağır aksak yerinden doğruldu ve belli belirsiz gözlerle bana baktı. Bende İstanbul'a o yaşlarda gelmiştim ve onun bu bakışlarının kahır yüklü olduğunun farkındaydım ve hemen diyaloğa geçtim:
- Adın ne sinin?
- Abdülkerim.
- Kolay gelsin Abdülkerim, yaşın kaç?
- On iki!
- Koçum daha çok küçüksün! Bu işi niye yapıyorsun?
- … Sessizce omuz çekti, gözlerimin içine batan acı dolu bakışlarla…
- Nerelisin, nerede oturuyorsun?
- Afganistan, hurdacıda arkadaşlarımla kalıyorum.
O an, “Eskiden memleketinden kalkıp iş bulmak ümidiyle gelerek, İstanbul’un sokak çöplerinden eski-hurdaları toplayarak nasiplenen Anadolu’nun gariban çocuklarını görürdük bu arabalarla. Şimdi ise bu iş garip bir şekilde yabancı çocuk işçilerin eline düşmüş!..” diye iç geçirirken, o an “Dot, dot!” diye çalan bir korna sesiyle irkiliyoruz ikimiz de!.. Meğer birkaç saniyeliğine yaptığımız bu sohbetle trafiği tıkamışız. Bunu farkeden bu garip; bir kağnı yükü sığdıracak kadar büyük çuvala, çöp konteynırlarından topladığı kâğıt ve plastik atıklarla doldurmuş, seyyar iki tekerlekli demir arabasının boyunu aşan uzunca demir kollarını tutabilmek için zıpladığı gibi aşağı indirerek, başını öne eğip dişlerini sıkarak, boyunduruk vurulmuş bir beygir gücünde dizlerine yüklenip yırtık postallarıyla asfaltı tırmalayarak, sağından solundan akıp giden otomobillerin arasından bir cambaz kıvraklığında arabasını yürütüp, caddenin kalabalıkları arasında kayboldu, bense derin bir çekip, "Ben de o yaşlarda okul harçlığımı çıkarmak için hafta sonları inşaatta iki büklüm çalışırdım. Sen ne güzel bir çocuksun, helalinden ekmek parası kazanmak için dünyayı vurmuşsun sırtına bu yaşta..." diye mırıldanarak bakakaldım arkasından burkulan yüreğimle… Mehmet Ballı

 

Diğer, Hayata Dokunan Deneme Öykülerini okumak için tıla...