İlahi
Görevler
Her akıl sahibi ve baliğ kimse, Allah Tealâ Hazretlerini bilip
ona kullukta bulunmakla yükümlüdür. Bir insan için bu kulluktan daha büyük
bir nimet ve şeref olamaz. Biz önce büyük yaratanımızın
varlığını, birliğini, kudret ve azametini, kutsal
emirlerini ve yasaklarını bilir ve doğrularız. Bunlar bizim
inançla ilgili görevlerimizdir. Sonra da, namaz, oruç, zekât ve hac gibi sırf
bedenî veya sırf malî veya hem bedenî ve hem de malî olan ibadetlerle yükümlü
bulunduğumuzu bilir ve bunları seve seve yaparız, bunlardan feyiz
alır, büyük zevk duyarız. Bunlar da bizim birer amelî görevimizdir.
İslâm yurdunu koruma ve savunma da İlâhî bir görev demektir.
Cihad, İslâm yurdunu koruma görevi bazan farz-ı kifaye, bazan da
farz-ı ayın olur. Kesin bir zaruret bulunmadıgı halde,
İslâm ordusuna katılmakla cihada, islâm yurdunu korumaya gönüllü
olarak katılmak İlâhî ve vatanî bir ahlâk görevidir.
Dine ve İslâm varlığına hizmetten daha büyük ne
olabilir? Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla
ve dillerinizle cihad edin."
Onun için Allah yolunda cihad, beden ile olacağı gibi para ve
dil ile de olur.
Diğer bir hadis-i şerifde de şöyle buyurulmuştur:
"Cennetin kapıları, kılıçların gölgesi
altındadır."
İşte bütün bunlar, İslâmda askerliğin, dine ve
İslâm yurduna hizmetin ne kadar kıymetli olduğunu göstermeye
yeterlidir. Ne mutlu İslâm askerlerine, İslâm'ın kahramanı
mücahidlerine!..
Nefs ile mücadele de büyük bir cihaddır. Bundan dolayı çok
önemli İlâhî bir görevdir. İslâmiyetin verdiği bir terbiye içerisinde
nefsini korumayan kimse, ne kendisine ne de İslâm yurduna gereği gibi
hizmet edemez. Yüksek fedakârlıklar, yüksek bir İslâm terbiyesi
sayesinde meydana gelir. Buna dünya tarihi şahiddir. Bunun içindir ki,
Peygamber Efendimiz bir savaştan döndükleri zaman ashab-ı kirama
şöyle buyurmuşlardı: "Biz şimdi küçük bir cihaddan
büyük bir cihada dönmüş bulunmaktayız." Bununla nefisle mücahedeye
işaret buyurmuşlardı.
Bir kısım nafile ibadetler de birer İlâhî görevdir. Örnek:
Biz, Yüce Allah'ın rızasını kazanmak için nafile namaz kılar,
oruç tutarız. Kalblerimizin nurlanması için zaman zaman Kur'an-ı
Kerim okuruz. İmanımızın nurunu artırmak için her
şeyde yüce olan yaratıcımızın kutsal isimlerini anarız
(zikrederiz). Anlayışlı ve uyanık bir ruha sahib olmak için
büyük yaratıcımızın yüce kudretini ve eserlerindeki yüksekliği
derin derin düşünürüz. İşte bütün bunlar, birer İlâhî
görevdir.