7- Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız.(3)
8- Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse,
9- Ve en güzel olanı da yalan sayarsa,(4)

AÇIKLAMA

3. Bu çeşit çalışmanın sonucu budur. "Kolay yol" dan kasıt, insanın fıtratına uygun olan yoldur. O yol, insanı ve kainatı yaratanın rızasına uygundur. Bu yolda yürüyen insanın vicdanına ters olmadığı için ona zor gelmez. Bu yol onun fıtratına göredir. İnsan bu yolu izlerken kendi vicdanına ters düşmek ve çelişki dolu bir hayat sürmek yerine, sulh içinde ve cemiytte de emin bir yol izleyerek kişilik kazanır. Açıktır ki, bir kimse malını insanların iyiliği için sarfetse, herkese iyilikle davransa, hayatı fısk, fücur ve kötü ahlâktan temiz ise, alışverişte doğru ve dürüstse, kaypaklıktan uzak durur ve söz verdikten sonra caymazsa, sözüne sadık ve vefalıysa, ihanet, zulüm ve haksızlık yapmazsa, herkese iyi ahlâk ile muamele ederse, parmakla gösterilecek bir ahlâka sahipse, bu gibi kişiler ahlâken kötü durumdaki hangi cemiyette olursa olsunlar, insanlar onlara saygı gösterirler ve kalben de sevgi beslerler. Bu ahlâklı kişilerin ise kalpleri mutmain olur. Cemiyetteki makamları da kötü ahlâklı insanların sahip olamayacağı yerlerdedir. Aynı konu Nahl suresinde şöyle ifade edilmiştir: "Erkek ve kadından her kim inanmış olarak iyi bir iş yaparsa, onu hoş bir hayatla yaşatırız. (Ahirette ise) onların ücretini yaptıklarının en güzeliyle veririz" (Nahl 97) . Meryem suresinde ise şöyle buyurulmuştur: "İnanıp faydalı işler yapanlar için Rahman bir sevgi yaratacaktır (Meryem 96) . ayrıca aynı yol dünyadan ahirete kadar insan için rahat ve mutmain olacaktır. Bunun neticeleri geçici değil, ebedidir.
Bu konuda Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: "Biz bu yolda yürüyen için kolaylaştırırız." Bu ifadenin manası: İyiliği tasdik ederek, bu yol bana layıktır ve kötü yol benim için değildir diye karar verdiği zaman; bunun yanısıra, fiilen de malî fedakârlık göstererek ve takva ile yaşayarak ispat ettiğinde, onun gerçekten hakkı tasdik ettiği ortaya çıkar.
Bu durumda Allah (c.c.) o kişinin bu yolda yürümesini kolaylaştırır. O zaman günah işlemesi zorlaşacak ve iyilik etmesi kolay olacaktır. Önüne haram mal gelirse onu fayda değil, noksanlık bilecek ve ateşten elini sakınır gibi bu maldan sakınacaktır. Zina yapmaya ve ondan lezzet kazanmaya şans bulsa da, ondan, cehennem ateşinden kaçar gibi kaçacaktır. Namaz kılmak onun için zor değildir. Tersine, namazı zamanında kılmamışsa rahatsız olur. Zekat vermek kalbini daraltmaz. Tersine, zekat verdiğinde malını pislikten temizlediğini hisseder. Eğer zekât vermemişse, malını, temiz olmayan mal olarak bilir. Kısaca, Allah (c.c.) ona bu yolda yürümeyi nasib eder ve onu teyid eder. Şartları ona kolaylaştırır ve ona yardımcı olur.
Bundan önce Beled suresinde "zor geçit" olarak nitelendirilmiş bulunan bu yol, şimdi "kolay yol" olarak zikredilmiştir. Bu ikisinin tatbikinin nasıl mümkün olabileceği sorulabilir. Cevabı şudur: Bu yolu takip etmeye karar vermeden önce insana gerçekten çok zor gelir. Bu yola girdiği zaman nefsi hevesleri, dünyaperest ailesi, akraba, dost ve ahbabları ile, üstelik şeytanla mücadele gerekir. Çünkü bunların herbiri, bu yola girmesine karşıdır ve bu yolu korkunç olarak gösterirler. Ama ne zaman insan iyiliği tasdik ederek o yolda yürümeye azmederse ve malını Allah (c.c.) yolunda harcayarak takva yolunu kabul ederse, fiilen de bu azmi sağlamlaşırsa, o zaman bu geçit onun için kolaylaşır. Ahlâki alçaklığa düşmek ise onun için zorlaşır.
4. Bu insani çalışmanın ikinci kısmıdır. Her bakımdan birinci türden farklıdır. "Bahil"dan kasıt genellikle bir kimsenin para biriktirmesi, ne kendine ne de çoluk çocuğuna sarfetmemesi için kullandığımız cimrilik ile sınırlı değildir. Bu kelime aynı zamanda, iyilik ve hayır için Allah (c.c.) yolunda mal sarfetmemek anlamına da gelir. Bu bakımdan, kendi rahatı, eş ve çocuklarının eğlencesi için çok cömertçe mal sarfeden, ama hayırlı bir iş için cebinden beş kuruş bile çıkmayan kişi de "bahil"dir, cimridir. Bu kişi hayırlı bir iş için para verse bile, bunun karşılığında meşhur olacağını, menfaat sağlayacağını, bulunduğu yerdeki insanların gözüne gireceğini düşünür.
Burada "istiğna"dan kasıt şudur: İnsan dünyadaki maddi menfaat için uğraşır durur. Bütün gayretini bu maksat için sarfeder. Allah'tan müstağni kalır. Allah'ın hoşnut olup olmayacağına aldırmaz. Şimdi, iyiliği yalanlamak, iyiliğe bütün ayrıntısıyla inanmaya zıttır. Bunu açıklamaya ihtiyaç yoktur. Çünkü iyiliği tasdik etmenin anlamını açıkladık.