36- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
37- Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;(34)
38- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsizin?(35)
39- İşte o gün, ne insana, ne de cinne günahından sorulmaz.(36)
40- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini (37) yalanlayabilirsiniz?
41- (Çünkü o gün) Suçlu-günahkârlar, simalarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından yakalanıverir.
42- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

AÇIKLAMA

34. Burada, Kıyamet gününde göğün kapılarının açılacağı ve hiçbir mania kalmayıp tüm kainat nizamının bozulacağı zikredilmektedir. Ayrıca gökyüzünün kıpkırmızı bir deri gibi olacağı vurgulanmıştır. Yani, büyük felaket günü gökyüzüne bakıldığında, gök ateşle tutulmuş gibi görünecektir.
35. Sizler şimdi kıyametin vuku bulmasını mümkün görmüyorsunuz. Yani sizlere göre, Allah buna muktedir değildir. Oysa kıyamet vuku bulduğunda bunu kendi gözleriniz görecek ve sonra bakalım bunu yalanlayabilecek misiniz?
36. Suçluların, yüzlerinden nasıl belli olacakları hususunun açıklaması ileride yapılacaktır. Yani o kadar insan içerisinde, öncekiler ve sonrakiler toplanacak ama buna rağmen, "suçlu kim?" diye sorulmayacaktır. Çünkü suçlular, zaten korku içinde olacaklarından kendilerini belli edeceklerdir.
Nitekim güvenlik kuvvetlerinin yakaladığı bir grup içinde de çoğu zaman suçsuz ve günahsız insanlar bulunabilir. Ancak suçlular genellikle yüzlerinden anlaşılır. Çünkü korku içinde davranırlar. Ancak dünyada bu kural her zaman geçerli değildir. Hatta polis suçlulardan daha çok, suçsuz, günahsız insanlara eziyet eder. Dolayısıyla böyle bir olayda, suçsuzların yüzlerinde de korku ifadesi vardır. Ancak Allah katında, O'nun adaletinden kuşku duyulmayacağı için, suçsuzlar kendilerinden emin ve güvende olacaklarından, suçlular kendilerini yüzlerinden belli edeceklerdir.
37. Kur'an'a göre, insanoğlunun en ağır suçu, insanın gece gündüz yararlandığı nimetlerin sahibi Allah'ı tanımaması veya bu nimetlerin Allah katından değil de kendiliğinden geldiğini kabul etmesi ya da bir başkasının veya kendi becerisinin sonucu olduğunu sanmasıdır. Dolayısıyla bu tür insanlar o nimetlerin üzerinde, Allah'ın hakkının olmadığı düşüncesindedirler. Bir insanın, bu nimetleri Allah'ın kendiliğinden değil başka birinin şefaatıyla ona verdiğini kabul etmesi de, büyük bir suçtur. sonuç olarak bu tür insanlar, yanlış inanç ve düşüncelere dayanarak Allah'ın talimatlarına kulak asmaz ve Allah'ın yasaklarından kaçınmazlar. Böylece bu kimselerin işlediği her günah, Allah'ın nimetini inkar etmek demektir. Lisanen inkar sözkonusu olmasa bile, hatta aksi iddia edilse de değişen birşey olmaz. Ancak kalbinin derinliğinde Allah'ın nimetlerine inanan ve teyid eden, ama beşeri zaaf dolayısıyla, bir günah işleyen kimse, yaptığından pişman olarak, Allah'dan af dilerse, o Allah'ın nimetlerini yalanlamış sayılmaz. Dolayısıyla bu kimselerin dışındakilerin Allah'ın nimetini yalanlayan suçlular olduğu bildirilmiştir. Onlar huzura geldiğinde, kendilerine Allah'ın hangi nimetini yalanladıkları sorulacaktır. Nitekim Tekasür Suresi'nde (8) , "Sonra o gün o nimetten sorulacaksınız" denilmiştir. Yani onlara "bu nimetleri sizlere biz vermemiş miydik? Sizler ise bu nimetleri size verene karşı nasıl davrandınız ve bu nimetleri nasıl kullandınız?" diye sorulacaktır.