9- O gün gök, sarsılıp çalkalanır.(7)
10- Ve dağlar bir yürüyüş(le yerlerinden oynayıp) yürür.(8)
11- İşte o gün, yalanlayanların vay haline.
12- Ki onlar, 'daldıkları saçma bir uğraşı' içinde oynayıp-oyalananlardır.(9)
13- Cehennem ateşine, 'küçültücü bir sürüklenme ile' sürüklenecekleri gün;
14- (Onlara şöyle denir:) "İşte sizin yalanlamakta olduğunuz ateş budur."
15- "Bu da bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz."(10)
16- "Girin ona; artık ister sabredip-dayanın, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz."
17- Hiç şüphesiz muttakiler,(11) cennetlerde ve nimet içindedirler;
18- Rablerinin kendilerine verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar.' Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından korumuştur.(12)

AÇIKLAMA

7. Ayet içinde "Temuru's-Semau mevran" kelimesi geçmektedir. "Mevran" Arapça'da dolaşmak, heyecanlanmak, coşmak, salınarak yürümek, gezinmek ve tekrar tekrar ileri geri hareket etmek için kullanılır.
Kıyamet günü gökyüzünün alacağı durum bu kelimelerle açıklanarak, o gün kainatın bütün düzeninin alt üst olacağı ve gökyüzüne bakanların o her zaman aynı biçimde gözüken bir atlas gibi olan gökyüzünün bozulduğunu ve her tarafta bir kaynaşmanın koptuğunu görecekleri hatırlatılıyor.
8. Diğer kelimelerde dağları sapasağlam tutan yeryüzünün o tutuşu gevşeyecek, dağlar da köklerinden sökülerek uçuşup giden dağınık bulutlar gibi fezada uçuşmaya başlayacaklardır.
9. Belirtilmek istenen şudur: "Hz. Peygamber'den (s.a) kıyamet, ahiret, cennet ve cehenneme ait haberleri işitip onları alay konusu yapıyorlar. Saygı ile onları inceleme yerine, sırf eğlenmek için bu konular üzerine söz ebeliği ediyorlar. Ahiretle ilgili onların konuşmalarının gayesi hakikati anlamaya çalışmak değil, bilakis gönül eğlendirdikleri bir oyundur. Ve onlar gerçekten hangi akibete uğrayacaklarını hiç düşünmüyorlar.
10. Yani, dünyada peygamber sizi bu cehnenem azabı ile korkuttuğunda siz; "Bu sırf kelime oyunudur, sözle büyülemedir, bunlarla bizi ahmak yerine koyuyor" diyordunuz. Şimdi söyleyin! Önünüzdeki şu cehennem o sihrin bir görüntüsü müdür, yoksa size haber verilmiş olan, hakikaten hakettiğiniz bu cehennemi, hâlâ göremiyor musunuz?
11. Yani, peygamberlerin verdiği habere iman ederek dünyada kendini kurtaran ve insanı cehenneme layık kılan düşünce ve hareketlerden sakınan o kimseler.
12. Bir kimsenin cennete gireceğini belirttikten sonra tekrar onun cehennem azabından kurtarıldığını belirtmeye görünüşte hiçbir ihtiyaç yoktur. Ama Kur'an-ı Kerim'in çeşitli yerlerinde bu iki söz ayrı ayrı olarak kişinin cehennem azabından kurtulması kendi başına büyük bir nimet olduğu için anlatılmıştır. Ve "Allah (c.c) onları cehennem azabından kurtardı" buyruğunda, aslında kişinin cehennemden kurtulması Allah'ın fazlı ve keremiyle mümkündür. Yoksa "Beşeri eksiklikler her kişinin amelinde öyle kusurlar meydana getirir ki, Allah merhametinden dolayı göz ardı etmeseydi de şiddetli bir hesaba çekseydi hiç kimse yakalanmaktan kurtulamazdı" hakikatine işaret vardır. Bundan dolayı cennete girmek ne kadar büyük bir nimetse, insanoğlunun şu cehennemden kurtulması da ondan daha az bir nimet değildir.