14- Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; dilediğine mağfiret eder, dilediğini azablandırır. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.(26)
15- Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim."(27) Onlar, Allah'ın kelâmını değiştirmek istiyorlar.(28) De ki: "Siz, kesin olarak bizim izimizden gelmezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu."(29) Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayanlardır.

AÇIKLAMA

26. Yukarıdaki ağır suçlamadan sonra Allah'ın çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olduğunun zikredilmesinde latif bir kinaye vardır. Bu ilahi buyruktan şu kastedilmektedir: Eğer samimi olmayan, ihlassız tutumunuzu terkedip samimiyet ve dürüstlük yolunu seçerseniz, Allah'ın sizi bağışlayan ve size merhamet eden olduğunu göreceksiniz. O, sizin geçmiş günahlarınızı affedecek ve gelecekte de ihlas ve samimiyetinize uygun olarak size muamele edecektir.
27. Yani çok yakında o vakit gelecek. Bugün tehlikeli bir yolculukta seninle gitmeye cesaret edemeyenler, senin pekçok ganimet malları ele geçirdiğini, kolaylıkla zafere doğru gittiğini gördüklerinde, kendiliklerinden bizi de beraberinde götür diye koşarak gelecekler. Bu olay Hudeybiye barışından üç ay sonra Hz. Peygamber (s.a) Hayber'i kuşatıp kolaylıkla fethettiği zaman meydana gelmişti.
İşte o zaman herkes Kureyş'le yapılan bu barış antlaşmasından sonra sadece Hayber değil, Teyma, Fedek, Va'di el-Kura' ve Kuzey Hicaz'ın diğer yahudileri bile müslümanların karşısına çıkılamayacağını ve bütün bu yerlerin olgun bir meyve gibi İslam idaresinin kucağına düşeceğini açıkca görebiliyordu.
Bu bakımdan Allah Hz. Peygamber'e bu ayetlerle Medine civarının bu menfaatperest insanlarının bu çeşit kolay zaferlerin meydana geldiğini gördükçe, "Onlara biz de katılalım" diye Peygamber'in yanına koşarak gelip dikileceklerini ön bir haber olarak vermişti. Ama Ey Peygamber! Sen onlara açıkça "Bu fetihlere katılmanıza asla izin verilmeyecek, bu ancak tehlikeler karşısında başlarını ortaya koyup ileri atılan yiğit insanların hakkıdır" diye cevap ver.
28.Allah'ın emrinden maksat: Hayber seferine Peygamber (s.a) ile birlikte sadece Hudeybiye seferinde onun yanında olup Rıdvan biatına katılanlara izin verileceğini belirten ilahi emirdir. Allah Hayber'in ganimet mallarını onlara mahsus kılmıştı. Nitekim 18. ayette de bu açıkça belirtilmiştir.
29. "Allah daha önceden böyle buyurmuştur", ifadesini, bu ayetin gelmesinden önce bu konuya ait herhangi bir hüküm ve karar gelmiş olmalıdır ve burada işte ona işaret edilmiştir, şeklinde tefsir edenlerin düşüncesi yanlış bir anlamanın sonucudur. Bu surede bu konuya ait bu ayetten önce hiç bir hüküm bulunmadığı için de, Kur'an-ı Kerim'in başka yerlerinde bunu aramaya kalkışmışlardır. Hatta Tevbe Suresi'nin 84. ayetinin bu aradıkları ayet olduğunu ileri sürmüşlerdir. Fakat gerçekte o ayet buna uygun düşmemektedir. Bu ayet Tebuk Savaşı sırasında nazil olmuştur, bu savaş ise Fetih Suresi'nin indirildiği dönemden 3 sene sonradır.
Konunun aslı şudur: Bu ayetin işareti yine bizzat bu surenin 18 -19. ayetlerine yönelik olmalıdır. Ve "Allah önceden emir buyurmuştur." ifadesinden kasıt bu ayetten önce buyurmuş olması değil, bilakis muhallefin (harbe katılmayıp geri kalanlar) ile yapılan bu konuşmadan önce buyurmuş olmasıdır. Muhallefinle yapılan bu konuşma -ki onunla ilgili olarak burada Hz. Peygamber (s.a) önceden ikaz edilmiştir- Hayber'in fethine gidildiği sırada yapılmıştı ve tümüyle bu sure, içinde 18-19. ayetler de dahil olmak üzere Hayber'in fethinden 3 ay önce Hudeybiye'den dönerken yolda nazil olmuştur.
İfadelerin sırasını dikkatlice incelerseniz göreceksiniz ki burada Allah Hz. Peygamber'e, Medine'ye geri döndüklerinde savaşa katılmayıp geride kalanların gelerek özür dileyip mazeretler sıralamalarına karşı vereceği cevabı önceden kendisine bildiriyor. Ve Hayber'in fethine gidileceği sırada da onların savaşa katılma arzularına vereceği cevabın da bu olması gerektiğini tembihliyor.