Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

1- Hâ, Mîm.
2- Apaçık olan Kitaba andolsun;
3- Gerçekten biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten biz uyarıp-korkutanlarız.(1)
4- Ki onda (O gecede) her hikmetli iş ayrılır,(2)
5- Katımızdan bir emir (3) ile; doğrusu biz, (insanlara elçi) gönderenleriz,
6- Rabbinden bir rahmet olarak.(4) Şüphesiz O, işitendir, bilendir.(5)

AÇIKLAMA

1. Kur'an üzerine yemin edilmesiyle ilgili açıklama, Zuhruf Suresi'nin 1. açıklama notunda yapılmıştı. Burada ise, "Bu sözü Muhammed uydurmamıştır, onu indiren Allah'tır" diye yemin edilmiştir. Yani, bunun böyle olduğunu anlamak için başka bir yere bakmaya gerek yoktur. Zaten bu kitabın bizzat kendisi, Allah tarafından nazil olduğunun apaçık bir delilidir. Ayrıca bu kitabın "Çok hayırlı ve bereketli" bir gecede nazil olduğu beyan olunmuştur. Yani, kendilerine yapılan bu iyilikten habersiz olan bu akılsızlar, bu kitabı bir musibet olarak değerlendirmekte ve ondan kaçmaya çalışmaktadırlar. Oysa, gaflete dalmış insanlar için bir uyarı niteliğinde olan bu kitabın, indirildiği ve indirilmesinin kararlaştırıldığı vakit çok mübarektir.
"Mübarek bir gece" ifadesiyle, bazı müfessirler Kur'an'ın nüzulünün başladığı gecenin kastedildiği görüşündedirler. Bazıları ise bu gece ile, Kur'an'ın Ümmü'l-Kitab'dan alınarak vahiy taşıyıcısı meleklere tümüyle devredildiği gecenin kastedildiği görüşündedirler ki, daha sonra zaman ve mekan uygunluğu gözetlenerek 23 yıl içerisinde, gerektikçe Hz. Muhammed'e indirilmiştir. Doğrusunu ise Allah bilir.
"Şüphesiz biz Kur'an'ı mübarek bir gecede indirdik" ayetinde geçen "mübarek gece" ifadesi ile Kadir gecesi kastolunmaktadır.
Nitekim Kadir Suresi'nde de "Şüphesiz biz Kur'an'ı Kadir gecesinde indirdik" diye buyurulmaktadır. Bu gecenin Ramazan ayının bir gecesi olduğu da Bakara Suresi'nin 185. ayetinde belirtilmiştir: "Şüphesiz ki Kur'an Ramazan ayında indirilmiştir."
2. "Emrin Hakim" (hikmetli iş) ifadesi iki anlama gelir. Birincisi, "Bu emir hikmete dayanır ve onda hiçbir yanlışlığın olması mümkün değildir." İkincisi "Bu kesin bir emirdir ve onun vukubulmasını hiçkimse değiştiremez."
3. Kadir Suresi'nde aynı husus şu şekilde açıklanmıştır: "Melekler ve Ruh, o gece Rablerinin izniyle her iş için iner." Bu ifadeden bu gecenin, Allah'ın her fert, kavim ve ülkenin kaderini tayin ettiği, meleklere kendi takdirini ilettiği ve böylece onların aldıkları emirleri uygulamaya başladıkları bir gece olduğu anlaşılmaktadır. Bazı müfessirler, bilhassa İkrime, bu gecenin, Şaban ayının yarısına tekabül eden gece olduğu görüşündedir. Nitekim bazı rivayetlerde, nasiplerin takdir edileceği gece olarak Şaban ayı gösterilmektedir. Ancak İbni Abbas, İbn Ömer, Mücahid, Katade, Hasan Basri, Said b. Cübeyr, İbn Zeyd, Ebu Malik, Dahhak ve daha birçok müfessirler, bu gecenin Ramazan ayının Kadir gecesi olduğu görüşünde ittifak halindedirler. Çünkü, Kur'an'ın bizzat kendisi bu hususu böyle izah etmektedir. Dolayısıyla, Kur'an'ın haberine rağmen, başka haberlere dayanmaya gerek yoktur. İbn Kesir, "Osman b. Muhammed'in İmam Zühri'den, Şaban ayında kader ve kısmetler hakkında karar verilir" şeklindeki rivayetinin mürsel olduğu ve bu gibi rivayetlerin açık nass karşısında delil olamayacağını"' söylüyor. Kadı Ebubekir İbnu'l-Arabi ise, "Şaban ayının yarısı ile şaban ayının fazileti hakkındaki hadislerin itibara şayan olmadıklarını belirtir. (Ahkamu'l Kur'an)
4. Yani, bu kitabın gönderilmesi sadece bir hikmetin gereği değil, aynı zamanda Allah'ın rahmetinin de gereğidir. Çünkü alemlerin Rabbi olan Allah, kullarının bedenî ihtiyaçları için herşeyi yarattığı gibi onların karanlık içinde kalmamaları, doğru yolu görebilmeleri için hak ve batılın ne olduğunu kendilerine bildirecek bir bilgiye de ihtiyaçları olduğunu bildiğinden dolayı onlara Kitab'ı göndermiştir.
5. Bu ayeti siyak ve sibak içerisinde mütalaa edersek, Allah'ın bu iki sıfatının birlikte anılmasıyla, Allah'ın herşeyi bilen ve duyan olmasının, gerçek bilginin ancak O'ndan gelebileceği anlamını tazammun ettiğinin vurgulanmak istendiğini görürüz. Yani değil bir kimse, tüm insanlar bir araya gelip yol göstermeye çalışsalar dahi bu, onların gösterdikleri yolun doğru olduğu anlamına gelmez. Çünkü tüm insanların bir araya gelmesi onları, semî ve basîr (herşeyi duyan ve gören) kılmaz. İnsanların tüm gerçekleri topluca ihata etmeleri taibatıyla mümkün değildir. Dolayısıyla Semî ve Basîr olan Allah, insanlara doğru yolu gösterebilir ve yine O ancak hakkın ve batılın, hayır ve şerrin ne olduğunu hakkıyla bilir.