Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

1- Hâ, Mîm.
2- Ayn, Sîn, Kâf.
3- O, Aziz ve Hakim olan Allah, sana ve senden öncekilere böyle vahyetmektedir.(1)

AÇIKLAMA

1. Surenin açılışından da anlaşılacağı gibi, Rasulullah'ın daveti ve Kur'an hakkında, Mekke'deki her yerde, her toplantıda, her cadde ve sokakta yorumlar yapılmaktaydı. Buna binaen şöyle buyurulmuştur: Sizler, bu şahsın acaip şeyler iddia ettiğini söylüyor ve diyorsunuz ki, "O halde atalarımızın takip ettikleri yol yanlış mıydı? Muhammed şimdi çıkmış asırlar boyu inandığımız şeyleri reddediyor ve ayrıca kendisine Allah tarafından vahyolunduğunu iddia ediyor. Belki, söylediklerinin kendine ait olduğunu kabul etse makul karşılanabilir ama o, Allah tarafından kendisine vahyolunduğunda ısrar ediyor. Bizler onun Allah'la konuştuğuna nasıl inanabiliriz." Burada Rasulullah'a (s.a) hitap edilerek kendisinin ve dolaylı olarak kafirlerin sözkonusu endişlerine karşılık verilmiştir: "Aziz ve Hakim olan Allah, daha önceki peygamberlere nasıl vahyetmişse, sana da öylece vahyeder."
Vahiy, lügatte "Ancak muhatabların anlayabileceği ve başkalarının anlayamayacağı derecede gizli ve hızlı işaret" anlamına gelir. Deyim olarak, "huden" (yol gösterici) karşılığında kullanılır. Elektrik akımı insana nasıl aniden geçerse, işte Allah'da kullarına bu şekilde vahiy gönderir. Bu bağlamda Allah şu hususun anlaşılmasını murad etmektedir: "Allah'ın bir kuluyla haberleşmesi için bizzat konuşması gerekmez. Çünkü O'nun kullarıyla irtibat kurması hiç de güç değildir. O, Aziz ve Hakim'dir. O, irade ettiği takdirde hiçbir şey O'na mani olamaz. O, yol göstermek üzere vahyini gönderir." Aynı konu surenin sonunda daha ayrıntılı bir biçimde beyan edilmiştir.
Daha sonra, kafirlerin "Muhammed'e vahyolunması ne acaib birşey" şeklindeki düşünceleri reddedilerek şöyle buyuruluyor: "Muhammed'e vahyolunmasında hayret edilecek birşey yoktur. Ondan önceki peygamberlere de aynı şekilde vahyedilmişti."