39- O'nun ayetlerinden biri de, senin gerçekten yeryüzünü huşû içinde (solmuş, boynu bükülmüş ve kupkuru) görmendir. Ama biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, deprenir ve kabarır. Şüphesiz onu dirilten, ölüleri de elbette dirilticidir.(47) Çünkü O, her şeye güç yetirendir.
40- Onlar(48) Bizim ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar,(49) bize gizli kalmazlar.(50) Öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O, yapmakta olduklarınızı gerçekten görendir.
41- Şüphesiz, kendilerine zikir gelince ona (karşı) küfre sapanlar (ateşin içine bırakılırlar) ; oysa o, aziz (şerefli yüksek, üstün) bir Kitaptır.(51)
42- Batıl, ona önünden de ardından da gelemez.(52) (Çünkü Kur'an,) Hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen (Allah) tan indirilmedir.
43- Sana söylenen şeyler, senden önceki peygamberlere söylenenden başkası değildir. Şüphesiz senin Rabbin, hem elbette mağfiret sahibidir,(53) hem de acı bir azab sahibidir.

AÇIKLAMA

47. İzah için bkz. Nahl an: 53, Hacc an: 8-9, Rum an: 28, Fatır an: 19.
48. Halka, Rasulullah'ın tebliğ ettiği tevhid ve ahiret akidesinin bir gerçek olduğu, bir mantığa dayandığı ve tüm kainat varlığının bu akidenin hakkaniyetine şahadet ettiği anlatıldıktan sonra, hitap, Rasulullah'a (s.a) inat ve ısrarla karşı koyanlara çevrilmiştir.
49. Burada "yulhidûne fi âyâtinâ" (ayetlerimiz hakkında ilhad edenler) ifadesi geçmektedir. "İlhad", inhiraf etmek, doğru yoldan sapmak ve sapıklığa düşmek anlamlarına gelir. Allah'ın ayetleri konusunda ilhad etmek ise, ayetlerin salih anlamlarını terk ederek, ayetlerin gerçek anlamlarıyla hiçbir ilgisi olmayan manalar çıkarmak demektir. Böyle kimseler, sadece kendileri yoldan çıkmakla kalmayıp, başkalarını da sapıklığa düşürürler. Nitekim Mekkeli müşriklerin taktiklerinden biri de, Rasulullah'tan ayetleri dinledikten hemen sonra, ayetleri siyak ve sibak içerisindeki anlam örgüsünden çıkarmak ve tahrif etmek, yanlış yorumlamak suretiyle başkalarını saptırmaktı.
50. "O, yaptıklarınızı görmektedir" ifadesi çok şiddetli bir tehdit taşımaktadır. Yani bu ifadenin içinde, "Onlar, Allah'tan kurtulamayacaklardır" anlamı saklıdır.
51. Yani, kafirlerin, kurdukları tuzaklar sayesinde Rasulullah'ı (s.a) yenilgiye uğratmaları mümkün değildir. Çünkü o, sadakat ve hakka dayanmaktadır. Ayrıca onun ardında Allah'ın kuvvet ve kudreti vardır. Yine bunun yanısıra bu vahyi aktaran kimse, hiçbir yalan, iftira ve hilenin başarı kazanamayacağı derecede yüksek meziyetlere sahiptir.
52. Yani, sizler, Kur'an'ı, ona doğrudan ve dolaylı olarak saldırmak suretiyle yenilgiye uğratmak istiyorsunuz. Ama bunu başaramayacaksınız. Çünkü Kur'an bir hakikattır ve sizler onun açıkladıklarını nakzedici hiçbirşey öne süremezsiniz, Kur'an, insanlara akidevî, ahlâkî, medenî veya siyasî, ekonomik, hangi konuda olursa olsun bir hususu beyan etmiş ise o, mutlak surette doğrudur. İster tecrübeyle, ister müşahede ile, hangi yöntemle ölçmeye çalışırsanız çalışın aksini ispat edemezsiniz. Ayrıca bu ayet, "Muhaliflerin gizli ve açık hiçbir hilesinin işlerine yaramayacağı ve onların tüm düşmanlığına rağmen İslâm'ın yayılacağı" anlamına da gelebilir.
53. Yani, gönderdiği peygamberi yalanlamalarına ve ona eziyet etmelerine rağmen, Allah'ın onlara, yıllarca mühlet tanımış olması bile O'nun Halim ve Gafur olduğunun bir delilidir.