72- Kaynar suyun içinde; sonra ateşte tutuşturulacaklar.(101)
73- Sonra onlara denilecek: "Sizin şirk koştuklarınız nerede?"(102)
74- "Allah'ın dışında (olan ortaklarınız) ." Dediler ki: "Bizi bırakıp-kayboluverdiler. Hayır, biz önceleri (meğer) hiç bir şeye tapar değilmişiz."(103) İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtıp-saptırır.
75- İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır.(104)
76- İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.
77- Şu halde sen sabret,(105) hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Sonunda ya onlara va'dettiğimiz (azab) in bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz.(106) Nihayet onlar bize döndürülecekler.
78- Andolsun, biz senden önce peygamberler gönderdik;(107) onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve onlardan kimini de sana aktarmayıp-anlatmadık. Herhangi bir peygambere, Allah'ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir.(108) Allah'ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır.(109)

AÇIKLAMA

101. Yani, susadıklarında zorunlu olarak su isteyecekler ve zincirlere bağlı oldukları halde, melekler onları sürükleyerek kaynar sular akan çeşmelere götüreceklerdir. Kaynar suları içtikten sonra tekrar ateşe atılacaklardır.
102. Yani, sizleri kötü günlerde kurtarmaları için ibadet ettikleriniz gerçekten Allah'ın ortakları iseler, şimdi sizi niçin kurtarmıyorlar?
103. Bu ifade, "Biz dünyada iken müşrik değildik" anlamına gelmez. Bunun anlamı sadece "İbadet ettiklerimizin aslında bir hiç olduklarını gördük" demektir.
104. Yani, sizler çok ileri giderek hakkı inkar etmekle kalmadınız, küfür üzerinde gururla ısrar ettiniz.
105. Yani, seninle boş münakaşalar yapmalarına ve adice hareketlerde bulunarak saldırmalarına sabret.
106. Yani, seni mağlup ettikleri takdirde, onları bu dünyada hemen cezalandırmamız gerekmez. Fakat onlar ceza görmekten kurtulamayacak ve sonunda bana döneceklerdir.
107. Burada başka bir konuya geçiliyor. Çünkü, Mekke'li müşrikler Hz. Peygamber'e (s.a) "Senin peygamberliğini mucize gösterdiğin takdirde kabul edeceğiz" diyorlardı. Onlara, bu sözleri nakledilmeden cevap verilmiştir. Mucizenin niteliği hakkında bkz. Hud an: 13, Hicr an: 4-5, İsra an: 105-106, Furkan an: 33.
108. Yani, hiçbir peygamber kendiliğinden mucize göstermemiş olduğu gibi, buna kadir de değildir. Peygamberler mucizeyi ancak Allah'ın kudreti sayesinde ve inkarcı toplumlara hüccet olmak üzere göstermişlerdir. Bu, kafirlere, Hz. Peygamber'den (s.a) mucize göstermesi için bulundukları talep karşılığında verilen ilk cevaptır.
109.Yani, mucize bir oyun olmayıp son fırsattır. Mucize gösterildikten sonra, o toplum tekrar küfür üzerinde ısrar ederse şayet, onların sonu gelmiş demektir ve artık Allah'ın azabından kurtulamazlar. Sizler, bu hususu hafife alarak mucize istemekle ilâhî azabı kendinize davet etmiş oluyorsunuz. Bu, kafirlerin mucize talebinde bulunmaları karşılığında verilen ikinci cevaptır. Sözkonusu meselenin ayrıntıları, Kur'an'ın pekçok yerinde zikredilmiştir. Bkz. Hicr an: 5 ve 30, İsra an: 68-69, Enbiya an: 7-8, Furkan an: 33, Şuara an: 49.