77- İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu?(64) Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir.(65)
78- Kendi yaratılışını unutarak(66) bize bir örnek verdi;(67) dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?"
79- De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir."
80- Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır;(68) siz de ondan yakıyorsunuz.
81- Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini de yaratmağa kadir değil mi? Hiç tartışmasız (öyledir) ; O, yaratandır, bilendir.
82- Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri, ona yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
83- Her şeyin melekûtu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Ve siz O'na döndürüleceksiniz.

AÇIKLAMA

64. Kafirlerin sorusuna, delil ile karşılık veriliyor. Bu hususu 48. ayette nakletmiştik. Onlar, "Kendisiyle tehdit ettiğiniz kıyamet ne zaman gelecek?" diye soruyorlardı, ama asıl gayeleri kıyametin vaktini öğrenmek değildi. Bilakis ölümden sonra insanın diriltilmesinin mümkün olmadığını ve bunun akla aykırı düştüğünü kabul ediyorlardı. Bu nedenden ötürü sözkonusu soruya ahiret hakkında deliller serdedilerek cevap verilmiştir.
İbn Abbas, Katade ve Said bin Cübeyr'den rivayet edildiğine göre, Mekke'nin ileri gelenlerinden bir şahıs çürümüş bir kemik getirerek, onu Rasûlullah'ın (s.a.) karşısında ufalamış ve havaya savurduktan sonra, "Ey Muhammed" demiş. Bu ölüyü kim diriltecek ve bu çürümüş kemiklere kim can verecek? Bu soruya cevap olarak, sözkonusu ayeti kerime nazil olmuştur.
65. Yani, insan başlangıçta bir hücreydi. Daha sonra biz onun bedensel özelliklerini, tıpkı diğer hayvanlar gibi geliştirdik. İnsanlarda hayvanlar gibi yerler, içerler ama onlardan farklı olarak insanlara akıl, şuur ve düşünme, hitab etme v.s. yetenekleri verilmiştir. Tüm bunlara rağmen insanoğlu yine de yaratıcısına karşı gelmekte, nankörlük etmektedir.
66. Yani, bizi de diğer mahlukat gibi aciz sanmaktadırlar. Bir insan bir ölüyü nasıl diriltemezse, bizim de diriltemeyeceğimizi sanmayın.
67. Yani, insan kendisine cansız bir maddeden, bir hücreden hayat verdiğimizi unutmakta ve bu hücreden geliştirdiğimiz insanoğlu bize karşı gelmektedir.
68. Bu ayetin diğer bir anlamı da şöyledir: "Biz bu yeşil ağaçlara, kendilerinden ateş elde edebilme özelliği verdik. Böylece siz bu ağaçlardan odun keserek ateş elde ediyorsunuz. "Veya", bu ağaçlar, "Marh ve Afar" isimli iki ağaçtır. Onların yeşil dallarını birbirine sürterek ateş elde edersiniz." şeklinde de anlaşılabilir. Nitekim Araplar bu ağaçlardan ateş elde ediyorlardı. Arapların bugün de muhtemelen kullandıkları bu ağaçlar çakmak vazifesi görüyorlardı.
YASİN SURESİNİN SONU