47- De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem, artık o sizin olsun.(68) Benim ecrim (ücretim) , yalnızca Allah'a aittir. O, her şeye şahid olandır."(68)
48- De ki: "Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar.(70) O, gaybleri bilendir.
49- De ki: "Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne de geri getirebilir."
50- De ki: "Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir. Hiç şüphe yok O, işitendir, yakın olandır.(71)
51- Sen onları korkuya kapıldıklarında bir görsen. Artık hiç bir kaçış yoktur ve yakın bir yerden yakalanıvermişlerdir.(72)
52- "Biz O'na iman ettik"(73) derler; ancak onlara uzak bir yerden (ahiretten imana) el uzatmak nerede?(74)

AÇIKLAMA

68. Bu cümle şu anlama da gelebilir: "Ben sizin kurtuluşunuzdan başka hiçbir şey istemiyorum, benim ücretim sizin ıslah olmanızdır." Bu nokta başka bir yerde şöyle ifade edilmiştir: "Ey Peygamber de ki: "Ben sizden buna karşılık, Rabbine bir yol edinmek dileyenden başka bir ücret istemiyorum." (Furkan: 57)
69. Yani, "Suçlayan kimseler herşeyi söyleyebilirler, fakat Allah her şeyi bilir. Benim çıkarcı bir kimse olmadığıma ve görevi kişisel çıkarlar için yapmadığıma Allah şahittir."
70. "yagzifübilhaggi" sözleri iki anlama gelir: 1) "O, bana vahy yoluyla hak ilmini (gerçek bilgiyi) bildirir." 2) "O, hakkı açıklıyor, O, batılın başına hakkı vuruyor, hakkı galip getiriyor.
71. Bu ayetten yola çıkarak çağımızda yaşayan bazı kimseler şu iddiada bulunmuşlardır: "Bu ayete göre Hz. Peygamber'de (s.a) sapabilir, hatta saptığı da olmuştur. İşte bu nedenle Allah, Peygamber'ine şöyle demesini emretmiştir: "Eğer ben saparsam, bu benim aleyhimedir, bundan ben mesulüm. Ve ben ancak Rabbim bana vahyederse (yani Kur'an ayetlerini indirirse) doğru yolda olabilirim." Bu yanlış yorumla bu kimseler aslında, Hz. Peygamber'in (s.a) hayatının -Allah korusun- hidayetle sapıklığın bir karışımı olduğunu ve Allah'ın ona, hiç kimsenin kendisini tamamen doğru yolda zannederek her konuda ona itaati seçmesi için kafirler önünde bu itirafta bulunmasını emrettiğini ispatlamaya çalışmaktadırlar. Fakat gerçek şu ki, konunun akışını gözönünde bulunduran herkes burada "Eğer ben saparsam" sözlerinin Hz. Peygamber'in (s.a) gerçekten sapmış olduğu anlamına gelmediğini, bilakis şu anlama geldiğini görecektir: "Eğer sizin iddia ettiğiniz gibi ben sapmışsam ve sizin dediğiniz gibi benim peygamberlik iddiam ve tevhide çağrım bu sapıklığımın bir sonucu ise, bu sapıklığın vebali sadece benim üzerimedir, siz bundan mesul değilsiniz. Fakat eğer ben doğru yoldaysam, -ki öyleyim- bu Rabbimden vahy aldığım içindir. Sayesinde hak bilgisine muttali olduğum Rabbim en yakındır ve her şeyi işitendir. O, benim doğru yolda mı yoksa sapıklık içinde mi olduğumu bilir."
72. Yani, "Kıyamet gününde her günahkar, sanki yakın bir yerde gizleniyormuşçasına yakalanacaktır. Kaçmaya çalıştığında aniden yakalanacaktır."
73. "Ona inandık": "Dünyada iken peygamberin bizi davet ettiği mesaja inandık."
74. Yani, "Dünyada yaşarken inanmalıydılar, şimdi ondan çok uzaklaştılar. Öte dünyaya vardıklarına göre, nasıl pişman olup inanma şansına sahip olabilirler?"