22- Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çevirenden(34) zalim kimdir? Gerçekten biz, suçlu-günahkârlardan intikam alıcılarız.
23- Andolsun, biz Musa'ya kitabı vermiştik; böylece sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma.(35) Biz onu İsrailoğullarına bir yol gösterici kılmıştık.(36)

AÇIKLAMA

34. "Rabbinin Ayetleri"; tüm ayet çeşitlerini içine alır. Kur'an bu açıdan incelenirse bu ayetlerin aşağıda zikredildiği şekilde beş çeşit olduğu görülür.
1) Yer ve göklerdeki her şeyde bulunan, bir bütün olarak kainat nizamında görülen ayetler.
2) İnsanın kendi yaradılışında, fizyolojik yapı ve teşekkülünde görülen ayetler.
3) İnsanın sezgisinde, bilinçdışı ve bilinçaltında ve de manevî kavrayış biçimlerinde bulunan ayetler.
4) İnsanlık tarihinin sürekli tecrübesinde kendini gösteren ayetler.
5) Ve tüm bunların ötesi ve üzerinde insanın yukarıda zikredilen ayetlerce işaret edilen hakikatleri akılla kavrayabilmesi için peygamberleri aracılığıyla ilettiği vahiyleri.
Tüm bu ayetler ısrar ve açıklıkla şunu vurgulamaktadır: "Ey insan, Allah yalnızca Bir-Tek İlâhtır. O'na kulluk ve itaat dışındaki hayat tarzları sizler için bâtıldır. Siz bu dünyada başıboş, başıbozuk ve sorumsuzca yaşayasınız diye bırakılıvermiş değilsiniz, aksine buradaki hayatî faaliyetiniz sona erdikten sonra Rabbinizin huzuruna çıkmak ve hesap vermeniz, görülecek hesap uyarınca da mükafat ve ceza görmeniz gerekiyor.
Dolayısıyla sizleri başına buyruk bir hayat tarzından kurtarıp eğitmek için rasûl ve kitapları aracılığıyla gönderdiği hidayeti (Kılavuzu) izlemeniz kendi menfaatiniz icabıdır." İmdi, apaçıktır ki, sayısız ayetin ihtarıyla bu denli farklı kanallardan uyarılan; kendisine görmek için göz, işitmek için kulak, düşünmek için akıl verilen, fakat hâlâ tüm bu ayetlere gözünü, kendisine hakkı tavsiye edene kulağını kapayan, aklını yalnızca aptalca ve kör felsefeler üretmeye harcayan bir insan sadece lânetli ve zalim olabilir. Onun hakettiği yegâne şey, bu dünya imtihan döneminde son nefesini vermesinden sonra Allah'ın huzuruna çıkarak isyanına karşılık olarak alacağı cezadır.
35. Hitap, açık şekilde Rasûlulllah'a (s.a) dır. Ancak asıl muhataplar onun risaletinden ve kendisine ilahî kitabın vahyedildiğinden kuşku duyanlardır. Buradan itibaren konu, surenin başlangıcından sözkonusu edilen aynı temaya dönmektedir. (bkz. 2. 3. ayetler) Mekke kâfirleri şöyle diyorlardı: "Muhammed'e Allah'tan kitap falan gelmedi. Kendisi uydurdu onu. Fakat o, Allah tarafından indirildiğini söylüyor." Buna verilen cevabın ilki başlangıç ayetlerinde geçmişti. Bu ise ikinci cevaptır. Bu maksatla ilkin şu söylenmektedir: "Ey Rasûl! Bu cahiller sana bir kitabın indirilmiş olmasını imkânsız sayıyorlar ve başka herkesin de tümüyle reddetmese bile, hiç değilse hakkında şüphe beslemesini istiyorlar. Şu var ki, Allah'tan bir kula bir kitap vahyedilmesi ne bir kurgu, ne de insanlık tarihinde ilk defa bugün vuku bulmuş, yepyeni bir olaydır. Bundan önce nice peygamberlere bu kitaplardan indirdik. Musa Aleyhisselam'a gönderilen kitap bunlar içinde en çok bilineni. Dolayısıyla bunda tuhaf, garipsenecek bir şey yoktur ki insanların aklında şüphe uyandırsın!"
36. Yani, "Bu kitap İsrailoğulları için bir hidayet kılınmıştı ve aynı şekilde bu kitap da sizlere hidayet etsin diye gönderilmektedir." 3. ayette açıklığa kavuştuğu gibi, bu ayetin tam anlamı tarihi arka plân gözönüne alınmaksızın anlaşılamaz. Tarih şahittir ve Mekke kâfirleri de biliyordu ki, İsrailoğulları Mısır'da asırlarca sefil bir hayat yaşamıştı. Böyle bir durumda Allah, kendi aralarından Musa Aleyhisselâm'ı çıkardı ve onları kölelikten kurtardı. Sonra onlara kitap gönderdi ki, bu baskı görmüş, sömürge olmuş halk bir kılavuz edinsin ve dünyanın önde gelen kavmi olsun. Bu tarihi arka plânı hatırlatırcasına Araplar'a şu söylenmektedir: "Tıpkı İsrailoğulları'na hidayet için sözkonusu kitabın gönderilmesi gibi, sizin hidayetiniz için de bu kitap gönderilmektedir."