11- De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, sizin hayatınıza son verecek, sonra da Rabbinize döndürülmüş olacaksınız."(21)
12- Suçlu-günahkârları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen.(22)
13- Eğer biz dilemiş olsaydık, her bir nefse kendi hidayetini verirdik.(23) Fakat benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: "Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan (küfre sapanlarla) tamamiyle dolduracağım".(24)
14- Öyleyse bu (azab gününüzle karşılaşmayı) unutmanıza(25) karşılık olarak azab tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yapmakta olduklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.
15- Bizim ayetlerimize, ancak onlarla kendilerine hatırlatıldığı zaman, hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayan(26) (müstekbir olmayan) lar iman eder.

AÇIKLAMA

21. Yani, sizin 'ben'iniz toz toprak olmayacak, fakat vadesi dolar dolmaz Allah'ın ölüm meleği gelecek ve onu bedenden çıkararak ona tamamen vaziyet edip vekil olacak. Tevkif edilerek öylece Rabbinin huzuruna çıkarılacak.
Şimdi bu kısa ayette ortaya konan gerçekleri biraz teferruatıyla mütalaa edelim:
1) Ayetten anlaşıldığına göre ölüm yeniden kurulması gerekli bir saatin aniden duruvermesi gibi vuku bulmaz. Aksine Allah bu amaçla, tıpkı resmî bir mutemedin bir şeyi vekâleten uhdesine alması tarzında canı almaya gelen özel bir melek tayin etmiştir. Kur'an'ın başka yerlerinde zikredilen teferruattan açıkça anlaşıldığına göre baş ölüm meleği maiyeti altında ölüme sebebiyet vermek, canı almak ve teminat altında tutmak gibi çeşitli görevleri icra eden bir memur melekleri kadrosu bulundurmaktadır. Dahası onların günahkâr nefislere yaptığı muamele, mümin ve muttaki nefislere yaptığı muameleden çok farklıdır. (Ayrıntı için bkz. Nisa: 97, En'am: 93, Nahl: 28, Vakıa: 83-94)
2) Ayet şunu da göstermektedir ki, insanın varlığına ölümden sonra halel gelmez. Nefs yaşamaya devam eder. Kur'an'ın kelimeleri aynı gerçeğe delâlet eder: "Ölüm meleği size bütünüyle vekil olacak." Çünkü bir şey yoksa vekâleten uhdeye alınamaz. Bir şeyin vekâleten uhdeye alınabilmiş olması için, müvekkilin elinde bir varlık arzetmesi gerekir.
3) Ayet aynı zamanda şunu da işaret etmektedir ki, ölüm meleğinin vekâleten aldığı şey insanın biyolojik hayatı değil, canı "ben", "biz" ve "siz" gibi kelimelerle ifade edilen egosudur. Bu ego dünyadaki hayati faaliyeti esnasında ne tür bir şahsiyet geliştirmiş olursa olsun, bu özelliğinden hiçbir şey eksiltmeksizin ya da ona bir şey katmaksızın öylece alınıp Rabbine döndürülür. Aynı şahsiyete ahirette yeni bir doğuş, yeni bir cesed verilir. Mahkemeye çıkarılacak, hesaba çekilecek, ceza ve mükâfat alacak olan aynı şahsiyettir.
22. Bu, Rabbine döndükten sonra O'nun huzurunda hesap verecek olan insan "ego"sunun, nefsin manzarasıdır.
23. Yani, "Eğer, kendilerine hakikat gösterildikten sonra insanlara hidayet vermeyi murad etseydik, sizleri dünyadaki bu sıkı imtihana tabi tuttuktan sonra buraya getirmemiz gereksiz olurdu. Zira size böyle bir hidayeti peşin peşin verirdik. Fakat biz sizler için başından beri farklı bir tasavvura sahiptik. Bizim muradımız, hakikati göz ve duyularınızdan gizleyip onun enfüs ve âfaktaki göstergelerini müşahede ettikten sonra aklınızla hakikati anlayıp anlamayacağınızı; size rasûller ve kitaplarımızla hakikatı anlamanız için sağladığımız desteği değerlendirip değerlendirmeyeceğinizi; hakikatı öğrendikten sonra nefsinize hâkim olup olamayacağınızı ve kendinizi şehvet ve arzularınızın esiri olmaktan kurtarıp da hakikata iman ederek ona uygun biçimde davranıp davranmayacağınızı sınamaktı. Siz bu sınavı kaybettiniz. Şimdi aynı sınava tabi tutulmanız yararsız olacaktır. Eğer ikinci bir sınava, burada görüp işittiğiniz herşeyi hatırladığınız şartlarda tabi tutulursanız bu gerçek bir sınav olmaz. Ve eğer, bundan önceki gibi size dünyada yeni bir hayat bahşedilse ve siz hiçbir şey hatırlamasanız da hakikat size yeniden gizli tutulsa ve bu şartlarda yeniden sınava tabi tutulsanız, sonuç öncekinden hiç de farklı olmayacaktır." (Daha fazla açıklama için bkz. Bakara: 210, En'am: 7-8, 27-28, 158, Yunus: 19, Muminun: 99-100)
24.Buradaki telmih, Adem'in yaradılışında Allah'ın şeytan'a hitaben verdiği sözedir. Sâd Suresi'nin 69-88. ayetlerinde bu olayın nasıl cereyan ettiği bütünüyle hikaye edilmektedir. Şeytan Adem'in önünde secde etmeyi reddettiği ve insanlığı yoldan çıkarmak üzere kıyamete kadar mühlet istediği zaman Allah şu cevabı vermişti: "İşte bu doğru ve ben doğruyu söylüyorum ki, cehennemi topyekün sen ve sana uyanlarla dolduracağım." (Sad: 84-85)
Bu ayette geçen "ecmaîn" (topyekün) kelimesi "bütün" insan ve cinlerin cehenneme tıkılacaklarına değil, şeytanlar ve ona uyan insanların "hep birden" cehenneme atılacaklarına delalet eder.
25. Yani; "siz dünya hayatında o kadar zevk ve sefaya daldınız ki, bu günde Rabbinizle karşılaşacağınızı tamamen unuttunuz."
26. Diğer deyimle onlar bâtıl inançlardan vazgeçmeye gururlarını zedeleyici bir şey gözüyle bakmazlar. Allah'ın vahiylerine inanıp ona kulluk ve itaatı benimserler. Gururları onları hakikati kabul edip Rablerine itaat etmekten alıkoymaz.