7- Ona ayetlerimiz okunduğunda, sanki onları işitmiyormuş ve kulaklarında bir ağırlık varmış gibi, büyüklük taslayarak (müstekbirce) sırtını çevirir. Artık sen ona acıklı bir azap ile müjde ver.
8- (Ancak) Gerçekten iman edip salih amellerde bulunanlar ise; onlar için de nimetlerle-donatılmış cennetler vardır.(10)
9- Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah'ın va'di haktır. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.(11)
10- O,(12) gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz.(13) Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı(14) ve orada her canlıdan türetip-yayıverdi. Biz gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan çiftten bir bitki bitirdik.

AÇIKLAMA

10. "Onlar için cennet nimetleri vardır" demek yerine, "Onlar için Naim cennetleri vardır." denilmektedir. Birinci durumda mânâ şöyle olacaktı: "Onlar nimetlerden faydalanır, ama cennet (bahçeler) onların değildir."
Varid olan bu ikinci durumda ise bütün bahçelerin onların eline teslim edileceği, onların nimetlerinden sahipleri kendileri olduğu halde faydalanacakları, yani bir şeyi, kullanma hakkına sahip olup da mülkiyet haklarına sahip olmayan kimse gibi olmayacakları kendiliğinden aşikâr hale gelmektedir."
11. Yani, "Hiçbir şey bu sözünü yerine getirmekten kendisini alıkoyamaz. O her ne yaparsa, kesinlikle hikmet ve adaletin gereklerine göre yapar." "Bu Allah'ın gerçekleşecek olan va'didir" buyurulduktan sonra bu iki sıfatın zikredilmesinin amacı, ne Allah'ın bu va'dinden döneceğini ve ne de O'nu va'dini gerçekleştirmekten alıkoyacak herhangi bir gücün bu kainatta bulunduğunu vurgulamak içindir. Dolayısıyla artık kimse iman ve salih amellere mukabil Allah'ın bir mükafat va'dinde bulunduğundan haberi olmadığını ileri süremez, böyle bir ihtimale artık yer yoktur. Dahası Allah'ın bu mükâfatı vereceğine dair apaçık va'di bütünüyle hikmet ve adalet üzere temellenmiştir. O yanlış hüküm vermez. Lâyık bir kimseyi mükafattan mahrum etsin de, olmayana mükâfat versin; bu ihtimale asla yer yoktur. Hakiki iman ve salih ameller üzere olanlar bu mükâfatı kesinlikle alacaklardır ve Allah onu yalnızca onlara bağışlayacaktır."
12. Yukarıdaki giriş cümlelerinden sona ifade-i meram şimdi asıl konuya, yani şirki redd, tevhide davet konusuna yönelmektedir artık.
13. Metinde geçen "Biğayriamedinteravneta" kelimeleri iki anlama gelebilir: a) Onların direksiz durduğunu bizzat görebilirsiniz. b) Onlar sizin göremeyeceğiniz direkler üzerinde durmaktadırlar. İbn Abbas ve Mücahid, ikinci anlamı daha uygun bulmuş; diğer birçok müfessir ise ilk anlamı tercih etmişlerdir. Eğer anlam bu günün tabiat ilimleri açısından izah edilirse gökteki sayısız yıldız ve gezegenin görünür herhangi bir destek ve dayanağa sahip olmaksızın yerlerinde durdukları; onları birbirine bağlayan hiçbir tel ve sicimin bulunmadığı; birinin diğeri üzerine düşmesini engelleyen hiçbir demir çubuğun varolmadığı söylenebilir. Bu, sistemi ayakta tutan çekim kanunudur. Bu tefsir, bu günün bilgisine göredir. Yarın bu günkü bilgimize, hakikatı daha iyi tefsir etmemize yarayacak bir takım yeni ilaveler olabilir.
14. Açıklama için bkz. Nahl an: 12