59- Ki onlar, sabredenler(97) ve Rablerine tevekkül edenlerdir.(98)
60- Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki, onu da, sizi de Allah rızıklandırmaktadır. O, işitendir, bilendir.(99)
61- Andolsun, onlara:(100) "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amede kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?
62- Allah, kullarından dilediğine rızkı yayıp-genişletir, onu kısar da. Hiç şüphe yok Allah, her şeyi bilendir.

AÇIKLAMA

97. "Onlar ki sabrederler": Onlar zorluklar, zararlar, işkence ve belalar karşısında bile imanlarında sebat ederler, onlar, iman etmelerinin sonuçlarına katlanırlar ve geri dönmezler. Onlar, imandan dönerlerse elde edecekleri fayda ve çıkarların farkındadırlar. Fakat bunlara aldanmazlar. Onlar, kafirlerin ve doğru yoldan sapanların bu dünyada elde ettikleri zenginlikleri görürler, bu dünyada elde ettikleri zenginliklerine tesadüfen bile bakıp imrenmezler.
98. "Onlar Rablerine tevekkül ederler": Onlar servetlerine, ticaretlerine ve kabilelerine değil, Rablerine güvenip dayanırlar. Onlar sadece Rablerine tevekkül ettikleri için dünyevi imkanlarına bakmaksızın imanları uğrunda her güçle savaşmaya, her tehlikeye göğüs germeye ve imanları gerektirirse yurtlarını bile terketmeye hazırdırlar. Onlar Rablerinin, imanlarının, işledikleri salih amellerinin mükafatını boşa çıkarmayacağından emindirler ve O'nun bu dünyada da kendisine inananlara ve salih kullara yardım edeceğine, ahirette ise onlara en güzel mükafatları bahşedeceğine inanırlar.
99. Yani, hicret ederken ne hayatınızın emniyeti ne de rızkınız konusunda endişe etmemelisiniz. Çünkü çevrenizde karada ve denizde gördüğünüz nice hayvan, kuş kendi rızıklarını beraberlerinde taşımazlar. Allah onlara rızık veriyor: Onlar nereye gitseler, Allah'ın lütfuyla rızıklarını bulurlar. Bu yüzden, imanınız nedeniyle yurtlarınızdan ayrılmak zorunda kaldığınızda yiyecek bir şey bulamayacağınız gibi, bir endişe ile cesaretinizi yitirmeyin. Allah sayısız yaratığa rızkını verdiği gibi, aynı kaynaktan sizi de rızıklandırır.
Aynı şeyleri Hz. İsa'da (a.s) havarilerine öğretip tebliğ etmiştir:
"Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez; çünkü ya birinden nefret eder ve ötekini sever, ya da birini tutar ötekini hor görür. Siz Allah'a ve mammona (zenginlik-çev. notu) kulluk edemezsiniz, bunun için size diyorum; ne yiyeceksiniz yahut ne içeceksiniz diye hayatınız için, ne giyeceksiniz diye bedeniniz için kaygı çekmeyin. Hayat yiyecekten ve giyecekten daha üstün değil midir? Göğün kuşlarına bakın, onlar ne ekerler, ne biçerler, ne ambarlara toplarlar ve semavî babanız onları besler. Siz onlardan daha değerli değil misiniz? Ve sizden kim kaygı çekmekle boyunun ölçüsüne bir arşın katabilir? Niçin esvabtan ötürü kaygı çekiyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdüklerine iyi bakın, ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. Size derim ki: Süleyman bile bütün izzetinde bunlar gibi giyinmiş değildi. Fakat bugün mevcut olup yarın fırına atılan kır otunu Allah böyle giydirirse, sizi daha çok giydirmez mi, ey az imanlılar! Şimdi: Ne yiyeceğiz? Yahut ne içeceğiz? Yahut ne giyeceğiz diye kaygı çekmeyin. (Çünkü İsrail kavminden gayri bütün milletler bütün bu şeyleri ararlar.) Çünkü semavî babanız bütün bu şeylere muhtaç olduğunuzu bilir. Fakat önce onun melekütunu ve salahını arayın, ve bütün bu şeyler size arttırılacaktır. Bundan dolayı yarın için kaygı çekmeyin, zira yarınki gün kendisi için kaygı çekecektir. Kendi derdi bugün yeter." (Matta, 6: 24-34)
Kur'an'da ve İncil'de yeralan bu bölümlerin arka-planı aynıdır. Hakkın tebliğ edilmesi sırasında her zaman hak yolcusunun, maddi dünyanın imkânlarını hiç gözönünde bulundurmaksızın, hayatını sadece Allah'a emanet edip tevekkül edeceği bir an gelir. Bu şartlarda, gelecekteki imkânları hesaplayan, hayat teminatı ve rızık garantisi arayan kimseler hiçbir şey yapamazlar. Bu şartlar ancak, her tehlikeye korkusuzca göğüs geren, hatta hayatlarını bile tehlikeye atmaya hazır olan kimselerin güç ve çabalarıyla değişebilir. İşte bu fedakârlıklar sonucunda Allah'ın kelamı yücelir ve diğer tüm kelam ve akideler onun önünde boyun eğer.
100. Buradan itibaren yeralan bölüm yine Mekkeli müşriklere hitap etmektedir.