15- Andolsun, biz Davud'a ve Süleyman'a(18) bir ilim verdik: "Bizi inanmış kullarından(19) birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamdolsun" dediler.
16- Süleyman, Davud'a mirasçı oldu(20) ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili(21) öğretildi ve bize her şeyden(22) (bol bir nimet) verildi. Hiç şüphesiz bu, apaçık olan bir üstünlüktür."

AÇIKLAMA

18. Yani Hakikat bilgisi, sahip oldukları şeylerin sadece Allah'ın bir lütfu olduğu konusundaki bilgileri demektir. Yani eşyayı tasarruf hususunda kendilerine verilen hakların, Allah'ın iradesine tam uygun bir şekilde kullanılmasının gerektiği konusundaki bilgi. Çünkü kendilerine ilim verilen kimseler, bu hak ve yetkilerin doğru veya yanlış kullanılmasından dolayı bunların gerçek sahibi (maliki) Allah huzurunda hesaba çekilecektir. İşte bu, bunun şuurunda olanlardaki ilim demektir. Bu ilim ise, Firavun'un içine yuvarlandığı cehaletin zıddıdır. Bu cehalet üzerine inşa edilen karakter tipi, daha önce sunulmuş bulunuyor. Aşağıda gelen ayetlerle şimdi, ilim temeli üzerine yoğrulan şahsiyet tipi anlatılmaktadır. Hakimiyet, servet, güç ve büyüklük gibi hususlar her iki karakter sahiplerinde de müşterek özellikler teşkil ediyordu. Hz. Davud ve Süleyman'a (a.s) verildiği gibi bu imkanlar, Firavun'a da verilmişti. Fakat aralarındaki ilim ve cehalet ayırımı onları, bütünüyle birbirinden ayrı şahsiyetler halinde yoğurmuştur.
19. Yani, "Yeryüzündeki hilafeti şereflendirebilecek daha başka inanan kulları da vardı. Fakat bizim bu durumumuz, bizdeki herhangi bir özelliğimizden dolayı değil, aksine sadece Allah'ın bir lütfudur. Bu mülk üzerine idareci olarak bizi, O, seçmiştir."
20. " Yerine geçmek " demek burada, servet ve mülkün varisi olmak mânâsına gelmez; aksine, peygamberlik ve halifelik konusunda Davud'a (a.s) varis olmak mânâsınadır. Çünkü, intikal etmiş olan servet olmuş olsaydı, sadece Hz. Süleyman'a (a.s) geçmezdi. Zira Davud'un (a.s) daha başka çocukları da vardı.Binaenaleyh bu ayet, Hz. Peygamber'den (s.a) nakledilen hadisi geçersiz kılacak bir mânâda anlaşılamaz. Şöyle ki, Peygamberimiz (s.a) bir hadislerinde: "Biz peygamberlerin, geriye bıraktığı miras olarak paylaştırılamaz, onlar sadakadır" (Buhari) . Yine: " Peygamberlerin hiçbir varisi yoktur. Geride ne bırakırlarsa mutaç ve fakir müslümanlar arasında taksim edilir. " (Ahmet b. Hanbel, Müsned:, Ebû Bekir'den gelen 60. ve 78. no'lu hadisler.)
Hz. Süleyman (a.s) , Hz. Davud'un (a.s) en küçük oğlu idi. İbranîce olan Salomon ismi, akl-ı selim ve nazik mânâlarına gelen Selim ile eş anlamlıdır. O, Hz. Davud'un (a.s) yerine geçti. (M.Ö 965) ve (M.Ö 926) yılına kadar kırk yıl süre ile onun krallığını idare etti. (O'nun hayatı ve icraatları hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. Hicr:7 ve Enbiyâ 74-75. ayetlerin açıklama notları.) Ülkesinin genişliği konusunda tefsircilerimiz abartmalarda bulunmuş ve onun, dünyanın büyük bölümünde hüküm sürdüğünü ileri sürmüşlerdir. Mamafih gerçek olanı şudur: O'nun krallığı, sadece bugünkü Filistin, Ürdün ve Suriye'nin bir kısmını içine alıyordu.
21. Hz. Süleyman'a (a.s) kuş ve hayvan dillerinin öğretilmiş olduğuna dair Kitab-ı Mukaddes'te hiçbir işaret yoktur. Fakat İsrailî kaynaklı eserlerde bilgiler vardır. (Bkz. Yahudi (Jewish) Ansiklopedisi, cild:11,sh:439)
22. Yani " Allah bize, her türlü şeyle ihsanda bulundu." Mamafih bu husus, lügat mânâsı ile anlaşılmamalı; sadece Allah'ın ihsanda bulunduğu servet ve hayat imkanlarının bolluğunu ifade eder. Hz. Süleyman (a.s) bunu, gururlanmak için değil, sadece Allah'ın lütfu, ihsanı ve bereketine karşı şükrünü ifade etmek için söylemiştir.