117- De ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı."(85)
118- "Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."(86)
119- Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık.(87)
120- Sonra bunun ardından geride kalanları da suda-boğduk.
121- Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
122- Ve hiç şüphe yok senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
123- Âd (kavmi) de gönderilen (peygamber) leri yalanladı.(88)
124- Hani onlara kardeşleri Hûd: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
125- "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
126- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
127- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."(89)

AÇIKLAMA

85. Yani, "Beni kesinkes ve bütünüyle reddettiler ve artık mümin olmaları ümidi kalmadı." Burada, hemen Hz. Nuh (a.s) ile kavminin ileri gelenleri arasındaki bu konuşmadan ve mesajının reddedilmesinden sonra, Rasûl'ün, kavminin kendisini reddettiğini Allah'a arzettiği ve aralarındaki hesabı görmesini Allah'tan istediği şeklinde yanlış bir anlayışa kapılmamalıdır. Kur'an, değişik yerlerde, Hz. Nuh (a.s) ile küfürde direnen kavmi arasında yüzyıllarca süren uzun mücadelenin ayrıntılarına değinir. Ankebut Suresi'nin 14. ayetine göre bu mücadele 950 yıl sürmüştür: "Aralarında elli yıl hariç bin yıl kaldı." Bu uzun zaman süresince Hz. Nuh (a.s) nesillerce gösterdikleri davranışları ve takındıkları tavrı inceledi ve kimsede gerçeği kabul etme eğilimi görmeyip gelecek nesillerde de iman edecek bir kişinin çıkması ümidinin bulunmadığı sonucuna vardı: "Sen onları bırakacak olursan, kullarını saptırırlar ve ancak facir, alabildiğine kafir doğururlar." (Nuh: 27) . Bizzat Allah, Hz. Nuh'un (a.s) bu fikrini tasdik etmektedir: Nuh'a vahyolundu ki, kavminden, iman etmiş olanlardan başka kimse inanmayacak; dolayısıyle onların yaptıklarına üzülme." (Hud: 36) .
86. "Benimle, müminlerden beraberindekileri kurtar": "Yalnızca kimin doğruda, kimin yanlışta olduğu konusunda hüküm verme; öyle bir hüküm ver ki, Hakikat'in izleyicileri kurtulsun, yalanın ve sahtenin izleyicileri bütünüyle yeryüzünden silinsin."
87. "Yüklü Gemi", çünkü Gemi müminler ve her türden çift çift hayvanla dolu idi. Ayrıntı için bkz. Hud: 40.
88. Lütfen karşılaştırın: A'raf: 65-72, Hud: 50-60, kıssanın ayrıntıları için ise bkz. Fussilet: 13-16, Ahkaf: 21-26, Zariyat: 41-45, Kamer: 18-22, Hakka: 4-8, Fecr: 6-8.
89. Hz. Hud'un bu hitabesini bütünüyle kavrayabilmek için, Ad kavmi hakkında Kur'an'ın verdiği ayrıntıları göz önünde bulundurmak gerekir:
1) Nuh kavminin helâk edilmesinden sonra, Ad'a yeryüzünde iktidar ve üstünlük verilmişti: "Düşünüp ibret alın ki, Allah sizi Nuh'un kavminden sonra halifeler yaptı..." (A'raf: 69)
2) Güçlü kuvvetli insanlardı: "... Ve yaratılışta sizin güç ve kuvvetinizi artırdı." (A'raf: 69) .
3) Yeryüzünde onların dengi bir başka kavim yoktu. "Beldeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı." (Fecr: 8) .
4) Medeni idiler ve dünyada yüksek sütunlu muhteşem binalar yapma sanat ve hünerleriyle tanınmışlardı: "Görmedin mi Rabbin nasıl yaptı Ad'a? Yüksek sütunlu İrem'e?" (Fecr: 6-7)
5) Bu maddi refah ve güç onları mağrur ve kibirli yapmıştı: "Ad'a gelince: Yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve "Bizden daha kuvvetli kim var?" dediler." (Fussilet: 15) .
6) Siyasal iktidar, karşılarında kimsenin ses çıkaramadığı birkaç despotun ellerinde idi: "...Ve her inatçı zorbanın emrine uydular." (Hud: 59) .
7) Allah'ın varlığına inanmıyor değillerdi, fakat şirk içinde idiler. Başkasına değil, yalnızca Allah'a ibadet etmeyi reddediyorlardı: "Bize, yalnızca Allah'a ibadet edelim ve babalarımızın ibadet ettiklerini bırakalım diye mi geldin" dediler." (A'raf: 70) .