49- (Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Hiç tartışmasız, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür;(38) öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım."(39)
50- "Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz."
51- "Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını ummaktayız."(40)
52- Musa'ya da: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir,(41) çünkü izleneceksiniz"(42) diye vahyettik.

AÇIKLAMA

38. Bu, apaçık bir mucizeye şahit olduktan ve sihirbazların buna şahitlik ettiklerini gördükten sonra bile, hala bunun sihir olduğunda ısrar eden Firavun'un aşırı inadını göstermektedir. Fakat, A'raf Suresi'nde geçtiğine göre, "Bu, şehirde halkını oradan çıkarmak için kurduğunuz bir tuzaktır." (Ayet: 123) diyen Firavun, böylece, sihirbazların mucizeden dolayı değil, siyasal iktidarı ele geçirerek birlikte semeresini görmek için, kendisiyle müsabakaya tutuştukları Hz. Musa (a.s) ile hazırladıkları bir tuzak ve hile nedeniyle Hz. Musa'ya teslim olduklarına halkı inandırmaya çalışıyordu.
39. Firavun, sihirbazların Hz. Musa (a.s) ile gizli bir işbirliğine girdikleri düşüncesini haklı çıkarmak için, böyle korkunç bir tehditte bulunmaktadır. Sihirbazların hayatlarını kurtarmak için işbirliği itirafında bulunacakları ve böylece secdeye kapanıp binlerce izleyicinin önünde Hz. Musa'ya (a.s) inanmalarının doğurduğu etkinin silineceğini düşünüyordu.
40. Yani, "Biz her hal-ü kârda Rabbimize döneceğiz. Bizi şimdi öldürsen, hemen bugün O'nun huzuruna varmış oluruz, dolayısıyle bunda endişe edecek bir şey yoktur. Biz, bu büyük topluluk içinde gerçek belli olur olmaz inanan ilk kişiler olduğumuzdan, günahlarımızın ve hatalarımızın bağışlanacağını umuyoruz."
Sihirbazların bu cevabı, Firavun'un tellallarının topladığı halka şu iki şeyi açıklamaktadır:
1) Firavun, namustan yoksun, inatçı ve aldatıcı birisidir. Bizzat kendisinin düzenlediği bir müsabakada Hz. Musa'nın (a.s) kazandığını görünce, bir tuzak uydurusunda bulunmuş ve tehditle sihirbazları bunu itirafa zorlamıştır. Eğer bu, tuzak olmuş olsaydı; sihirbazlar ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesini ve asılmayı göze alamazlardı. Sihirbazların böylesine korkunç bir tehdit karşısında bile imanlarında direnip kararlı davranmaları, Firavun'a karşı gizli bir tuzak kurulduğu suçlamasını geçersiz ve anlamsız kılmaktadır. Gerçekte sanatlarında uzman olan sihirbazlar, Hz. Musa'nın (a.s) gösterdiğinin sihir değil Alemlerin Rabbı Allah'ın kudretinin bir tezahürü olduğunu kavramışlardı.
2) Ülkenin her tarafında toplanmış olan binlerce kişi, Alemlerin Rabbi'ne inanır inanmaz, sihirbazlarda meydana gelen manevî değişkilğe bizzat şahit olmuştu. Sihirleriyle atalar dinini güçlendirmek ve güvenliğe erdirmek için çağrılan ve daha bir dakika önce mükafat için Firavun'un önünde eğilen aynı sihirbazlar şimdi öylesine cesaretlenmiş ve ruhî bir asalet kazanmışlardı ki, Firavun'un gücüne ve tehditlerine hiç aldırmıyor ve imanları uğrunda ölümü ve en ağır fizikî işkenceleri göze alabiliyorlardı. Böylece, psikolojik açıdan, Mısırlıların şirk dininin ne olduğunu kendi gözleriyle görmeleri ve Hz. Musa'nın (a.s) dininin nasıl gerçek din olduğunun zihinlere nakşolması için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.
41. Burada hicretten söz edilmesi, Hz. Musa (a.s) ve İsrailoğulları'na hemen Mısır'ı terketme emri verildiği anlamına gelmez. Arada geçen dönemin tarihi A'raf: 127-135 ve Yunus 83-89'da, bir kısmı da Mümin: 23-46 ve Zuhruf: 46-56'da anlatılmaktadır. Kıssa burada kısa kesilmekte ve Firavun ile Hz. Musa (a.s) arasındaki mücadelenin yalnızca son bölümü verilmektedir. Amaç, apaçık ayetleri gördükten sonra da inadında direnen Firavun'un trajik sonuyla, getirdiği mesajın arkasında ilâhî desteği bulan Hz. Musa'nın (a.s) nihaî zaferini göstermektir.
42. "İzleneceksiniz" uyarısı, geceleyin yola çıkma emrindeki hikmeti göstermektedir. Amaç, Firavun, ordusuyla peşlerine düşmeden önce, onların yetişemeyeceği kadar bir uzaklığa varmalarıdır. Burada, İsrailoğulları'nın Mısır'a tek bir bölgede yerleşmiş olmayıp çeşitli yerleşim alanlarına dağılmış olduklarını ve özellikle Memfis'le Ramises arasındaki Goşen denilen topraklarda yaşadıklarını hatırlatmalıyız. Mısır'ı terketme emri alınca Hz. Musa'nın (a.s) İsrailoğulları'nın oturdukları yerlere talimatlar gönderip halka hicret için hazırlıklar yapmalarını söylediği ve çıkış için belli bir gece tayin ettiği anlaşılıyor.