22- Sizden, fazileti ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksuklara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.20
23- Namus sahibi, bir şeyden habersiz, mü'min kadınlara (zina suçu) atanlar, dünyada ve ahirette (21) lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azab vardır.
24- O gün, kendi dilleri, elleri ve ayakları aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.(21/a)
25- O gün, Allah onlara hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir.

AÇIKLAMA

20. Hz. Aişe'den gelen bir rivayete göre, kendisini temize çıkaran 11-21'inci ayetler vahyedildikten sonra, Hz. Ebu Bekir Mistah b. Usase'ye bir daha yardım etmemeye yemin etmişti.
Bunun nedeni de, Mistah'ın ne yakınlığa, ne de Ebu Bekir'in kendisine ve ailesine yapageldiği yardımlara bir itibar etmemiş olmasıydı. Sonra bu 22'inci ayet indi ve Hz. Ebu Bekir bunu duyunca derhal, "Vallahi, biz Allah'ın bizi bağışlamasını arzu ederiz" dedi. Ardından, Mistah'a öncekinden daha cömertce yardımlara yeniden başladı. Abdullah İbn Abbas'a göre, Hz. Ebu Bekir'in yanısıra, daha bazı sahabeler de, iftirada faal rol oynayanlara daha fazla yardımda bulunmamaya yemin etmişlerdi. Bu ayetin inmesinden sonra hepsi yeminlerini geri aldılar ve şerrin meydan verdiği bu tür kötü kararlar da yok oldu.
Burada, bir şey için yemin eden, fakat ardından yemininde hayr olmadığını görerek, daha iyi ve daha faziletli bir yolu benimseyen bir kişinin yeminini bozmasıyla üzerine keffaret gerekip gerekmediği sorulabilir. Bir grup fakih, bizzat faziletli yola girmenin keffaret olduğu ve ayrıca başka bir şey gerekmediği görüşündedir. Delilleri bu ayette Allah'ın Hz. Ebu Bekir'e yemini geri almasını emrettiği, fakat karşılığında keffaret istemediğidir. Ayrıca, görüşlerini ispat sadedinde şu hadis-i şerifi de anarlar: "Eğer bir kimse, bir şey için yemin eder ve sonra da daha iyi bir yol bulur ve ona girerse, onun daha iyi yola girmesi yeminini bozmasına keffarettir."
Diğer grup, Kur'an'da yeminleri bozmakla ilgili açık hüküm bulunduğu (Bakara: 225, Maide: 89) ve bu hükmün hiçbir zaman neshedilmeyip, baki kaldığı görüşündedir. Evet, Allah, Hz.Ebu Bekir'e yeminini geri almasını emretmiş, fakat keffaretin gerekmediğini belirtmemiştir. İlgili hadis-i şerif ise, yanlış bir şey için yapılan yeminin günahının, doğru yola girildiğinde silineceği anlamında olup, kişiyi yemininin keffaretinden kurtarmaya yönelik değildir. Nitekim, bir başka hadis-i şerif bu durumu açıklar: "Kim bir şey için yemin eder ve sonra yemin ettiğinden daha iyi bir yol görürse, bu daha iyi yolu benimser ve yemini için keffaret öder." Görülüyor ki, yemin keffaretiyle, iyi olanı yapmama günahının keffareti farklı farklı şeylerdir. İkincisinin keffareti doğru olanı yapmakken, birincisinin keffareti Kur'an'da konan hüküm üzeredir. (Daha fazla açıklama için bkz. Sad Suresi an: 46) .
21. Ayette kullanılan "ğafilât" kelimesi, basit, yapmacıklık bilmeyen, safdil ruhlu, temiz kalbli ve hiçbir ahlâksızlık fikri taşımayan kadınlar demektir. Bunlar, isimlerinin herhangi bir iftiraya karışabileceğini tasavvur bile etmezler. Hz. Peygamber (s.a) bu konuda, "iffetli kadınlara iftira atmak yedi "ölümcül" günahtan biridir" buyurmuşlardır. Yine, Taberanî'nin Hz. Huzeyfe'den rivayet ettiği bir hadiste, "Takva sahibi bir kadına iftira atmak, yüz yıllık salih ameli yok etmeye yeter" buyurulmaktadır.
21/a. Açıklama için bkz. Ya Sin an: 55 ve Fussilet an: 25.