62- İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O'nun dışında onların kendilerine tapmakta oldukları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir.(109) Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür.
63- Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı.(110) Şüphesiz Allah, lütfedicidir, her şeyden haberdardır.(111)
64- Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Şüphesiz Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan (Gani) dır, övülmeye layık olandır.(112)
65- Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp gitmekte olan gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmaksızın, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoymaktadır.(113) Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir.
66- Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan pek nankördür.(114)

AÇIKLAMA

109. Aslında evrenin hâkimi Allah olduğu için, O'na ibadet edenler gerçek başarıya ulaşacaklar, sahte ilâhlara tapanlar ise apaçık bir yenilgiye uğrayacaklardır.
110. Gerçi bu ayette sadece Allah'ın gökten yağmur indirip yeryüzünü yeşertme gücüne sahip olduğu söylenmektedir. Fakat ayetin daha derin ve gizli bir anlamı da vardır. Bu da, bereketli vahy yağmurunun, yakın gelecekte, Arabistan'ın kısır toprağını bir bilgi ve ahlâk yuvası haline getireceği, büyük ve adil bir medeniyet ortaya çıkaracağı gerçeğidir.
111. Metindeki Latîf kelimesinin tam bir karşılığı yoktur. "gizli ve ince" kelimeleri kötü çağrışımları nedeniyle özellikle kullanılmamıştır. Latîf, Allah'ın planladığı işleri, bu işler gerçekleşinceye ve gözle görülünceye kadar hiç kimsenin bunları anlayamayacağı şekilde gizlilik ve incelikle yaptığı anlamına gelir. Sözgelimi Hz. İbrahim'in dünyanın dörtte üçünün rûhânî atası olacağını kim bilebilirdi? Yine kim bilebilirdi ki, Cengiz, Asya ve Avrupa'yı alt üst edecekti. mikroskop henüz icad edilmeden önce, atom ve hidrojen bombalarının icad edilebileceğini kim bilebilirdi? Kristof Kolomb'un sefere çıkışının ABD'nin başlangıcı olduğunu kim bilebilirdi? Kısaca Allah'ın planları o kadar gizlidir ki, sonucun ne olduğunu hiç kimse bilemez.
O herşeyden haberdar olduğu için, mülkünü nasıl idare edeceğini de bilir.
112. Sadece O, "müstağni"dir ve hiç bir şekilde hiç kimseye muhtaç olmaz. "O hamde layıktır" çünkü bir kimse O'na hamdetse de etmese de bütün hamdler O'na ait ve O'na mahsustur.
113. Burada "gök", yeryüzünün her tarafında var olan ve herşeyin yerli yerinde (kendi olması gerektiği yerde) durduğu bütün evren için kullanılmıştır.
114. Yani, "İnsan, peygamberlerin sunduğu gerçeği gördüğü halde, onu reddeder."