74- Artık Allah'a benzerler aramağa kalkışmayın;(65) çünkü Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
75- Allah, hiç bir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi;(66) bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah'ındır;(67) fakat onların çoğu bilmezler.(68)
76- Allah şu örneği de verdir: İki kişi; bunlardan birisi dilsiz, hiç bir şeye gücü yetmez ve her şeyiyle efendisinin üstünde (bir yük) , o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi?(69)

AÇIKLAMA

65. "Allah'a benzerler koşup durmayın." Allah'ı başkaları ile karşılaştırmayın ve O'nu, kendilerine hizmetçiler, kapıcılar olmaksızın ulaşılmayan dünya kralları ve yöneticileri gibi kabul etmeyin. Allah, melekler, veliler, seçilmiş kimseler, vs. ile çevrili olmadığı için herkes hiç bir aracıya ihtiyaç duymaksızın doğrudan O'na yönelebilir.
66. Bir önceki ayette müşriklere, hiç bir şey O'na benzemediği için Allah'la O'nun yaratıkları arasında benzerlikler koşmaya çalışmamaları söylenmektedir. Bu benzetmelerin temeli yanlış olduğu için, sonuçları da yanıltıcıdır. Bu ayetle onları gerçeğe ulaştırmak için uygun örnekler ve doğru benzerlikler anlatılmaktadır.
67. Son soru ile "Hamd Allah'a mahsustur" cümlesi arasında, bu cümle yardımı ile doldurulması gereken bir boşluk vardır. Ayetteki soru yöneltildiğinde müşrikler elbette iki insanın eşit olduğu cevabını veremeyeceklerdir. Bu nedenle bazıları bu ikisinin eşit olamayacağını söyleyecekler, bazıları ise bunu kabul ettiklerinde, şirki reddetmek zorunda kalacaklarını düşünerek susacaklardır. Bu nedenle "Hamd Allah'a mahsustur" sözü Peygamber tarafından her iki gruba da yöneltilecek bir cevaptır. Birinci gruba yöneltildiğinde: "Elhamdülillah! Hiç olmazsa bu kadarını kabul ettiniz", anlamına gelir. İkinci gruba yöneltildiğinde: "Elhamdülillah! Tüm inatçılığınıza rağmen sesinizi çıkarmadınız ve her ikisinin eşit olduğunu söyleyecek cüreti ve küstahlığı göstermediniz," anlamına gelir.
68. "İnsanların çoğu (bu basit gerçeği) anlamazlar." Güç sahibi olanlar ve olmayanlar arasındaki farkı hissettikleri ve dikkatle gözettikleri halde, yaratıcı ile yaratılanlar arasındaki büyük farkı ne hissedip ne de gözetiyorlar. Bu nedenle sıfat ve güçlerinde yaratıkları Yaratıcı'ya ortak koşuyorlar ve sadece Yaratıcı'nın hakkı olan bağlılığı yaratıklara gösteriyorlar. Ne yazık ki günlük hayatlarında bir ricada bulunacakları zaman evin hizmetçisine değil efendisine başvuruyorlar, fakat bunun aksine ihtiyaçları için Allah'a değil, O'nun kullarına yalvarıyorlar.
69. Birinci örnekte belli güçlere sahip olma veya olmama konusunda Allah ile diğer bâtıl ilâhlar arasındaki fark açığa çıkarılmıştı. İkincisinde ise bu güçlerin kullanılması vurgulanmaktadır. Allah sadece herşeye kadir olan değil, aynı zamanda duaları işiten ve ihtiyaçları giderendir, oysa bir kulun bunlara gücü yetmez. O yakarışları işitmez, işitemez; ne onlara cevap verebilir ne de bir şey yapmaya gücü yeter. Kul tamamen efendisine bağlıdır ve yalnız başına bir şey yapamaz. Diğer taraftan efendi, herşeye gücü yetendir. Hüküm ve hikmet sahibidir. O dünyada adaleti uygular: O'nun her yaptığı doğru ve kesindir. Onlara sor: "O halde bu efendi ile kulu eşit görmenin bir anlamı var mı?"