26- Onlardan öncekiler, hileli düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.
27- Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (mü'minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" Kendilerine(23) ilim verilenler, dediler ki: "Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kâfirlerin üstünedir."
28- (24) Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında,(25) "Biz hiç bir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir.
29- Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin.(26) Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.
30- (Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde, "Hayır" dediler.(27) Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.

AÇIKLAMA

23. Bu cevap ile biraz önce geçen ve cevabı okuyucuya bırakılan soru arasında bir ilişki vardır. Allah "Şimdi benim ortaklarım nerede?" diye sorduğunda, kıyamet günü mahşer alanında toplanacak olan tüm insanlar ölüm sessizliği içine gireceklerdir. O zaman kâfirlerin ve müşriklerin dili tutulacaktır çünkü, bu soruya bir cevap bulamayacaklardır. İşte o zaman kendilerine ilim verilenler: "Bugün kâfirler için kötü bir gündür" diyerek onların durumunu teyid edeceklerdir.
24. Bu, biraz önce kendilerine ilim verilenlerin söyledikleri söze Allah'ın yaptığı ilavedir, onların sözünün devamı değildir. Burayı bir önceki cümlenin devamı olarak kabul eden tefsirciler bu görüşlerini destekler nitelikte bir delil öne sürememişlerdir.
25. Yani, "Ölüm anında Allah onların canlarını aldığında...."
26. Bu ayet (28) , 32. ayet ve Kur'an'da diğer birçok ayetler ölümden hemen sonra, ruhların Berzah'ta azap veya selameti yaşadığını açıkça göstermektedir. Hadislerde "kabir" (mezar) kelimesi ruhun bu durumu için mecazi anlamda kullanılmaktadır. Bu, ruhun ölümünden hemen sonra başlayan ve kıyamet gününe kadar süren bir hayattır. Hadisleri inkâr edenler, ölümden sonra ruhun kıyamet gününe kadar askıda kalacağını azap veya mükafatla karşılaşmayacağını ve hiç bir şeyin de farkında olmayacağını söylerler. Bunun yanlış bir görüş olduğu açıktır. Çünkü 28. ayete göre öldükten hemen sonra kâfirler kötü ve yanlış bir hayat yaşadıklarını farkedince, melekleri hiç bir kötülük yapmadıklarına inandırmaya çalışacaklardır. Melekler onların bu "cesaret"ine karşı çıkıp azarlayacak ve onlara cehenneme gideceklerini söyleyeceklerdir. Diğer taraftan 32. ayete göre melekler ölümden hemen sonra muttaki insanları selamlayacak ve onları Cennet'le müjdeleyeceklerdir.
Bu ayetlerin yanısıra 97. ayette, Medine'ye hicret etmeyen müslümanlarla -ölümlerinden sonra- meleklerle aralarında geçen bir konuşmaya değinilmektedir. Bunların dışında Mümin: 45-46'da, Firavun ve halkının şedid bir azap içinde oldukları ifade edilmektedir. Yani her sabah ve her akşam Cehennem ateşi onlara gösterilmektedir. Bu, onların kıyamet gününden sonra ebedî azaba çarptırılmalarına dek böyle devam edecek ve sonra ateşe atılacaklardır.
Hem Kur'an, hem de hadisler ruhun, ölümden sonra kıyamet gününe dek bu durumda olacağını vurgular. Ölüm sadece ruh ile bedeni birbirinden ayırır. Ruh, ölümden sonra dünyada iken beden ile birlikte geçirdiği deneyimler, edindiği ahlâkî tutumlar ve yaptığı zihni faaliyetler sonucu oluşan kişiliğin aynısı içinde yaşamaya devam eder. Bu bekleme süresince ruhun deneyimleri, gözlemleri, düşünce ve bilinci aynen bir rüyadaki duruma benzetilebilir. Nasıl ölüm cezasına çarptırılan bir mahkum idam öncesinde vicdanen eziyet çekerse, aynı şekilde melekler de suçluya, sanki bir rüyada imiş gibi sonsuz azabı önceden tatması için azap eder ve onu cehenneme götürürler. Bunun tersine mümin bir ruhu melekler "hoş geldin" diyerek karşılarlar, onu "cennet" ile müjdelerler, onun güzel koku ve meltemini ona ulaştırır ve sadık bir hizmetçinin ödülünü almak üzere efendisinin yanına çağrıldığı an gibi onun mutlu olmasını sağlarlar. Fakat Berzah'taki bu "hayat", Sur'a ikinci kez üflenişiyle son bulacaktır. Günahkâr ruhlar tekrar eski bedenlerine iade edilince mahşerde "Yazıklar olsun bize, bizi uykumuzdan kim uyandırdı?" diye bağıracaklar. Fakat gerçek müminler tam bir huzur içinde: "Bu, Rahman'ın vadettiğidir, Peygamberler de doğruyu söylemişlerdir." (Yasin-52) diyeceklerdir.
Bu olay Rum Suresi'nde daha açık bir şekilde ele alınmıştır.
Günahkârlar, ölümden sonra kabirde bir veya iki satten fazla yaşamadıklarını ve hemen oradan kaldırıldıklarını sanırlar. Kendilerine İlim ve İman verilenler ise: "Andolsun, siz Allah'ın kitabında yazılı süre boyunca, öldükten sonra dirilme gününe kadar yaşadınız. İşte bu da dirilme günüdür. Ancak siz bunu bilmiyordunuz." (Rum: 55-56) derler.
27. Kâfirlerin aksine (24. ayet) , Allah'tan korkan ve doğru sözlü olan insanlar Mekke dışından gelenlere Hz. Peygamber'i (s.a) ve Kur'an'da anlatılanları övüyorlardı. Onlar ne kâfirler gibi insanları kandırıyor, ne de onların kafalarını karıştırıyorlardı. Bu insanlar Hz. Peygamber hakkında doğruyu söylüyorlardı.