39- Allah, dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası O'nun katındadır.(58)
40- Onlara (azab olarak) va'dettiklerimizden bir kısmını sana göstersek de, senin hayatına son versek de, sana düşen yalnızca tebliğdir ve hesap da bize aittir.(59)
41- Onlar görmüyorlar mı ki, gerçekten biz arza geliyor ve onu çevresinden eksiltiyoruz.(60) Allah hüküm verir. Onun hükmünün peşine düşecek de yoktur. Ve O, hesabı pek çabuk görendir.
42- Onlardan öncekiler de hileli-düzenler kurmuşlardı;(61) fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, küfre sapanlar pek yakında bileceklerdir.
43- O küfre sapanlar şöyle derler: "Sen gönderilmiş (Allah'ın bir elçisi) değilsin." De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter ve yanlarında kitabın ilmi bulunanlar da (bu gerçeği bilir) ."(62)

AÇIKLAMA

58. Bu ayet, Kur'an'ın vahyedilişine karşı ileri sürülen bir diğer itiraza cevaptır. Müşrikler şöyle demişti: "Daha önce vahyedilmiş kitaplar dururken bu yeni kitaba ne gerek vardı? Size göre önceki kitaplar tahrif edilmiş bu yüzden Allah onları nesh ve iptal etmiş ardında da bu yeni kitaba uyulmasını emretmiştir. Takındığınız bu tutum yanlış, çünkü bir kimse nasıl olur da Allah'ın kitabını tahrif eder? Bir kimsenin Allah'ın kitabını tahrif etmeye nasıl gücü yeter? Niçin Allah bu kitapları böyle şeylerden korumadı? Siz diyorsunuz ki, bu kitab Tevrat ve İncil'i vahyeden aynı Allah tarafından vahyedildi. O halde nasıl oluyor da sizin şeriatınız Tevrat'ınkinden farklı oluyor? Sizler Tevrat'ın gayri şer'i addettiği şeyleri şer'i kabul ediyorsunuz vs." Bu itirazi sorulara diğer surelerde ayrıntılı cevaplar verilmiştir; ancak bu surede onlara yalnızca veciz ve kapsamlı bir cevap verilmektedir.
Arapça "ümm'ül-kitab" kelimesi lugatte "Ana Kitab" (kitab'ın anası) anlamınadır, yani, vahyedilmiş tüm kitabların kaynak ve kökeni...
59. Bu, Rasulullah'a (s.a) bir tesellidir. Şöyle: "Ey Rasul, müşriklerin hakikati inkar etmeleri son bulsun diye kendini hırpalamana gerek yok. Sen sana tevdi edilen görevi gönül rahatlığı içinde sürdür ve layık oldukları cezayı vermeyi Biz'e bırak". Bu ifade her ne kadar ayette Rasulullah'a (s.a) hitab ediyorsa da, aslında Rasulullah'tan uğratılmakla tehdit edildikleri azabı getirmesini isteyen Hakikat düşmanlarına bir uyarı niteliği taşıdığı apaçıktır.
60. "... Biz ülkede ilerlemekteyiz..." Bu ibare çok ince bir üslupla Hakikat düşmanlarını uyarmaktadır: "Mesajımızın Arabistan'da hızla yayılıyor olduğu gerçeği, aslında şu anlama gelir ki, biz sizlere karşı ülkede hızla ilerliyoruz çünkü biz mesajımızı taşıyanlarla beraberiz.
"... Sınırlarını onlara daraltıyoruz...": "Biz İslamın etkisini ülke içinde hızlandırıyoruz ve böylece İslam düşmanlarının etki sahası gittikçe daralıyor. Bunlar, kendilerine yaklaşan felaketin yeteri kadar habercisi değil mi?"
61. Yani, "Hakikat mesajını altetmek için şimdi tertip düzenler, Hakikat'ın sesini boğmak için şirretlik, düzenbazlık ve işkenceyle benzeri tertipler düzenleyen daha önceki kavimlerden pek farklı bir şey yapmamaktadırlar."
62. Yani "İlahi kitapların bilgisine sahip herkes, benim talimatımın daha önceki peygamberlerle getirilenin aynı olduğu gerçeğine şehadet eder."
RA'D SURESİNİN SONU