6- Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar;(14) oysaki onlardan önce nice örnekler gelip-geçmiştir. Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin, cezası çok şiddetli olandır.
7- Küfre sapanlar derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya."(15) Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.(16)
8- Allah, her dişinin neyi yüklendiğini (neye hamile kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir.(17) O'nun katında her şey bir miktar (ölçü) iledir.
9- O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir.
10- Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da, geceleyin gözlenen de ve gündüzün ortalıkta gezen de (O'nun katında bilme bakımından) birdir.

AÇIKLAMA

14. Bu ifade Kureyş'in Rasulullah'tan (s.a) isteğiyle ilgilidir: "Eğer sen Allah Rasulü isen, bize tehdit ettiğin azabı, biz seni yalanlayıp durmaktayken, çabuklaştır da görelim!" Bu tavırlarını farklı şekillerde izhar ettiler. Bazan haşa Allah'ı alaya almaya yeltendiler. "Ey Rabb, hesabımızı şimdi gör de ceza gününe birşey kalmasın!" Bazan şunu demeye cüret ettiler: "Rabbimiz, eğer Muhammed Hakikat'ı söylüyorsa ve Sendense o zaman üzerimize gökten taş yağdır ya da bir azap indir veyahut da üzerimize acıklı bir azab gönder." İşte bu ayette kafirlerin bu arsızca soru ve isteklerine karşılık vermektedir. Böyle saçma sapan taleplerden çekinmeleri, kendilerine tanınan mühleti iyi kullanmaları ve yollarını değiştirmeleri konusunda böylece uyarılmaktadırlar; aksi takdirde isyankar tavrı benimsemeleri yüzünden Allah'ın gazabına maruz kalacaklardır.
15. Bu onların zihniyetlerini gösterir. Bu kafirlere göre, Hz. Muhammed'in (s.a) gerçek bir peygamber olup olmadığını anlamanın yegane kriteri, onun bir mucize gösterip göstermeyeceği idi. Böyleydi çünkü onun mesajını aklî delilerle bir türlü anlayamıyorlardı. Ne onun yüksek karakterinden, ne mesajıyla ashabı arasında gerçekleştirdiği manevi inkılaptan bir ders çıkarabiliyordu. Ayrıca Kur'an'da, cahiliye hurafelerinin ve mensub oldukları şirk dininin ne denli batıl olduğunu göstermek üzere ortaya konan akli delilleri dikkatle müzakere etmeye de niyetleri yoktu.
16. Her ne kadar doğrudan kafirlere değil de Hz. Peygamber'e (s.a) hitap ediyorsa da, bu onların isteklerine verilmiş kısa bir cevaptır. Yani şöyle: "Ey Rasul, ikna etmek için bu kavme gösterebileceğin birkaç mucize için endişelenip durma. Çünkü bu senin görevinin bir parçası değil. Senin görevin insanları yüz çevirmelerinden ötürü ve batıl yollarının kötü sonuçlarından dolayı uyarmaktır: yalnızca uyarmak... Ve bu amaçla biz her kavme bir kılavuz göndermişizdir. Şimdi sen de bu görevi ifa etmelisin. Bu görev onların gözlerini açmak ve mesajının vazettiği hakikatle hükmetmektedir." Bu veciz cevabı verdikten sonra Allah, onların isteklerine daha değinmiyor, fakat müteakip ayetlerde onları şöyle uyarıyor: Analarınızın karnında olduğunuzdan bu yana hakkınızda vukubulan herşeyi bilen ve yaptığınız her şeyi gözeten Alim Allah'tan bir yere kaçamazsınız. Bu yüzden kaderlerinize, neye layıksanız onunla hükmedilecektir; göklerde ve yerde olan hiçbir kudret O'nun son karar ve hükmüne etkide bulunamaz.
17. Bu ayet açıklanırsa, şu anlama gelir: "Allah, anasının rahmine yerleşmiş olan çocuğun adım adım tüm gelişimini bilir. Ve organlarında, kabiliyetinde, kuvvet ve kudretinde ne azalmakta, ne çoğalmakta hepsini yakinen görür.