103- Sen şiddetle arzu(72) etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.
104- Oysaki sen buna karşı onlardan bir ücret te istemiyorsun. O, alemler için yalnızca bir 'öğüt ve hatırlatmadır'.(73)
105- Göklerde(74) ve yerde nice ayetler vardır ki, üzerinden geçerler de, onlar ona sırtlarını çevirip giderler.(75)
106- Onların çoğu Allah'a iman etmezler de ancak şirk katıp durmaktalar(76) onlar.

AÇIKLAMA

72. Bu ayetteki uyarının önemini tam anlamıyla kavrayabilmek için bu sure için yazılan girişte zikredilen arka planı gözönünde bulundurmamız gerekir. Kureyş gerçek bir peygamber olup olmadığını güya sınamak için Rasulullah'ı bir toplantıya çağırmıştı. Rasulullah (s.a) oraya vardığında bir ön açıklama getirmeden şu soruyu ortaya attılar: İsrailoğulları Mısır'a niçin gitti? Buna cevaben Rasulullah (s.a) da bu sureyi okudu. Kureyş madem ki bu sorunun çok ani olacağını ve cevap vermek için hazırlık yapılacamayacağını biliyordu; bu durumda verilen cevap karşısında onun Allah Rasulü olduğuna inanması beklenirdi. Fakat o kadar inatçıydılar ki, buna rağmen inanmadılar. Allah onların niyetlerini bildiğinden mealen şöyle diyerek elçisini uyarıyordu: "Her ne kadar seni bizzat tabi tuttukları imtihanı başardıysan da, çoğu
inanmayacak; zira hakikatı bulma endişelerinde samimi değiller. Bu surenin vahyedilişi, Kur'an'ın senin uydurman değil, Allah'ın mesajı olduğunu sonunda ispatlasa bile yine inanmayacaklar. Çünkü gerçek kasıt ve niyetleri öyle veya böyle senin Risaletini reddetmektir. Şimdi küfürleri için başka mazeretler icad edecekler."
73. Bu uyarı Rasulullah'ın (s.a) düçar olduğu bir hatayı düzeltmek amacıyla değil, yalnızca soru soranlara, Allah'ın gerçek niyetlerini bildiğine dair dolaylı bir uyarıdır. Şöyle: "Ey inatçılar güruhu, bu sure sizlere bir ayna olsun diye önünüze kondu. Rasulümüzden Kur'an'ı uydurmadığına dair delil istiyorsunuz. Eğer siz ma'kul ve samimi insanlar olsaydınız, bizzat kendi sınamanızın sonucuna binaen hakikatı kabul ederdiniz. Fakat sizler inatçı insanlarsınız ve hala Kur'an'ı inkar ediyorsunuz?"
74. Hz. Yusuf (a.s) kıssasının sona ermiş bulunduğu esnada Kur'an bu fırsatı değerlendiriyor ve temel mesajı iletiyor; zira bu kitapta kıssalar sırf hikaye anlatmış olmak için zikredilmemektedir. Böylece Rasulullah'ı (s.a) bizzat davet eden ve kıssayı dikkatle dinleyen müşriklere mesajın özü birkaç kısa cümleyle iletilmiş olmaktaydı. (l05-lll. ayetler) .
75. Bu, Allah'ın tüm yeri ve gökleri kaplayan ayetlerini gözardı edip görmezlikten gelenlerin kayıtsızlığına karşı bir uyarıdır ve böylelerine sağlam gözlemler yaparak hakikatı araştırmayı tavsiye etmektedir. Zira eşya (nesneler) yalnızca birer "şey" değil, Hakk'a işarette bulunan birer ayettir de; şu halde araştırmacı, bu ayetlere hayvanlardan farklı biçimde bakmalıdır. Böyle olmalıdır çünkü ağacı, dağı, suyu... bir hayvan da görmektedir, fakat onlar için sadece ağaç, dağ ve su olmaktan ibarettir ve duyuları aracılığıyla onlardan ihtiyaçları yolunda faydalanır. Fakat Allah insana eşya (nesneler) üzerinde derin derin düşünebilsin ve bu ayetleri aracılığıyla hakikatı araştırsın diye, onların maddi ve fiziki görünümlerinin ötesini kavrayabilmesini sağlayacak bir akıl ihsan etmiştir. İnsanların hakikatı keşfedememesinin ve dalalete düşmesinin nedeni eşyayı "ayetler" olarak mütalaa etmemeleri ve eşyanın bu vechesinden yüz çevirmeleridir. Eğer onlar peygamberlerin mesajına bile bile zihinlerini kapamasalardı, bu mesajı kavramaları onu kendilerine rehber edinmeleri hiç de zor olmayacaktı.
76. Başka ilahları Allah'a eş koşmalarının nedeni Allah'ın Sırat-ı Müstakim'e giden yolu gösteren işaret levhaları mesabesindeki ayetlerinden yüz çevirmeleridir. Böylece yoldan sapmakta ve dikenli çalılar arasında yitip gitmektedirler. Gerçi çoğu hakikatı bütünüyle gözden kaçırmamıştır ve Allah'ı bir yaratıcı, bir Rabb olarak inkar etmemekte ancak O'na şirk koşmaktadır. Yani, Allah'ın varlığını inkar etmemekte fakat, O'nun zatına, sıfatlarına, kudret ve haklarına ortak olan başka ilahlara da inanmaktadır. Eğer gökler ve yerdeki ayetleri bu bakış açısıyla müşahade etselerdi hiçbir zaman şirke düşmezlerdi, zira her yer ve şeydeki bu ayetlerin, Allah'ın birliğinin birer delili olduğunu keşfedeceklerdi.