47- Dedi ki: "Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum."(51)
48- "Ey Nuh" denildi. "Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine bizden selâm ve bereketlerle (gemiden) in.(52) (Sizden türeyecek diğer kâfir) Ümmetleri de yararlandıracağız, sonra onlara bizden acıklı bir azab dokunacaktır."

AÇIKLAMA

5l. Kur'an Hz. Nuh'un (a.s) oğlunun boğulması kıssasını, Allah'ın emrinin mutlak anlamda kesin ve nihai olduğunu insanlara hatırlatmak için anlatmaktadır.
Bu, aynı zamanda Hz. İbrahim'in (a.s) halefleri oldukları, şefaatçı olarak birçok ilah ve ilahelere sahip bulundukları için Allah'ın azabına karşı bağışıklı olduklarını düşünen Kureyş'e de bir uyarı mesabesindedir. Aynı şekilde bu uyarı böyle inançları beslemiş ve hala da beslemekte bulunan Yahudi ve Hıristiyanlar, hatta hatta, aziz atalarının ve kutsi mertebelere sahip kimselerin kendilerini ilahi adaletin sonuçlarından koruyacağına akılsızca inanan bir takım müslümanlar için de vaidtir. Zira burada ortaya konan trajik manzara, kategorik olarak bu tür umut ve inançları reddetmektedir: "Ey akılsızlar! Niye böyle batıl itikatlar beslemektesiniz? Elçimiz Nuh, gözleri önünde boğulan oğlunu kurtaramadığına, oğlu için ettiği dua reddedildiğine ve hatta bu duasından dolayı azarlandığına göre, siz nasıl oluyor da Rasul'den çok daha aşağı seviyede olan birilerinin, sizleri ilahi adaletten kurtarabileceğini bekleyebiliyorsunuz?"
52. Yani, "... Gemi'nin oturduğu dağdan aşağı inin."