26- Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardı.(33) Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; onda ebedi olarak kalacaklardır.
27- Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir.(34) Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiç bir koruyucu da yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir.(35) İşte bunlar ateşin halkıdırlar; onda ebedi olarak kalacaklardır.
28- O gün, onların tümünü bir arada toplayacağız, sonra şirk katanlara: "Yerinizden ayrılmayınız; siz de, şirk koştuklarınız da" diyeceğiz. Artık onların arasını açmışızdır.(36) Şirk koştukları derler ki: "Siz bize ibadet ediyor değildiniz."
29- "Bizim ile sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. Gerçekten biz, sizin ibadetinizden habersizlerdik."(37)
30- İşte orada, her nefis önceden yaptıklarıyla imtihana çekilmiş olacak ve onlar asıl-gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülecekler. Yalan yere uydurdukları da, kendilerinden kaybolup uzaklaşacaklar.
31- De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki, siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?"

AÇIKLAMA

33. Yani, Allah lutfuyla salih amel işleyenleri fazlasıyla ödüllendirecektir.
34. Yani, iyilere fazla fazla karşılık verilmesinin aksine kötü amellerde bulunanlar yalnızca işlediği suçun karşılığı oranında cezalandırılacaklar (Daha fazla açıklama için bkz. Neml. an: l09/a)
35. Suçlular yakalandıklarında yüzlerini bir karaltı kaplar da tüm kurtuluş umutlarını yitirirler ya, işte öyle olacak.
36. Bazı müfessirler () ibaresinin asıl anlamı hakkında şu görüşü ileri sürerler: "Biz, kendi aralarında herhangi bir ilişkinin varolduğunu gösteremesinler diye aralarındaki her türlü bağlantı ve münasebeti keseceğiz." Oysa bu, ibarenin Arapça'daki şu anlamına zıttır: 'Onları birbirinden ayıracağız" yahut şu anlamına: "Aralarına bir mesafe koyacağız". İbareyi, "Aralarındaki uzaklık ve yabancılığı kaldıracağız" biçiminde çevirmemizin nedeni budur. Yani, müşrikler ve ilahları birbiri önünde karşılıklı duracak ve böylece birbirlerine olan karşılıklı nisbetin mahiyetini anlayacaklar." Müşrikler taptıkları şeyler hakkındaki tüm gerçeği böylece bilmiş olacaklar ve ilahları da kendilerine tapanlar hakkındaki herşeyi (karşılıklı görerek) öğrenecekler.
37. Yani, "Onların melekler, cinler, ruhlar, atalar, nebiler, azizler, şehidler vs. gibi Allah'a şirk koştukları ve yalnızca Allah'ın olan hakları kendilerine devrettikleri ilahlar, tutup kendilerine tapanlardan ayrılacak şöyle diyecekler: "Sizin bize taptığınızdan haberimiz bile yoktu. Çünkü sizin bize yönelttiğiniz ta'zim, saygı, tebcil, hayranlık, dikkat, prestij, sadakatten hiçbiri, bize sunduğunuz ibadet, başvuru, rica, dilek ve adaktan hiçbiri, adımıza yaptığınız secde, rüku, zikir, dini hizmet, dini tören, toplantılardan hiçbiri bize ulaşmadı."