166- Onlar, kendisinden sakındırıldıkları 'şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca' onlara: "Aşağılık maymunlar olunuz" dedik.(126)
167- Ve Rabbinin ilan ettiği şu zamanı hatırla ki, hani Rabbin belirtmişti,(127) "Kıyamet gününe kadar İsrailoğullarının üzerine tekrar tekrar onlara şiddetli azablar uygulayacak insanlar gönderelim."(128) Rabbin sonuçlandırması pek çabuktur ve gerçekten O, bağışlayandır, esirgeyendir.
168- Onları yer yüzünde ayrı ayrı topluluklar olarak paramparça dağıttık. Kimileri salih (davranışlarda) bulunuyor, kimileri de bunların dışında olan aşağılıklardır. Umulur ki dönerler diye, onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik.
169- Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya) nın geçici-yararını alıyor ve: "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar.(129) Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı da okudular.(130) (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır.(131) Halâ akıl erdirmeyecek misiniz?

AÇIKLAMA

126. Lütfen bkz. Bakara, an: 83.
127. Arapça"" kelimesi "bildirmek" veya "ilân etmek, duyurmak" anlamlarına gelir.
128. M.Ö. 8. asırdan beri İsrailoğulları'na bu çeşit ikazlar, tekrar tekrar yöneltilmiştir. İşaya, Yeremya ve bunlardan sonra gelen peygamberlerin kitaplarında bu hususlar belirtilmektedir. Daha sonra Hz. İsa, İncillerdeki muhtelif hitabelerinde, aynı şeyi onlara yöneltmişti. İlahî kitapların en sonuncusu olan Kur'an da aynı ikazlarda bulundu. Yahudi topluluğunun aşağılanmaya ve rezil edilmeye başlandığı ilk zamanlardan beri, bunun semavî olarak kabul edilen kitaplarda birkaç kez yinelenmiş olması gerçeği, Kur'an-ı Kerim'in ve o kitapların gerçekten Allah'tan olduğu hususunda da açık bir delildir.
129. Başka bir ifadeyle "Onlar günah olduğunu çok iyi bildikleri halde, nasıl olsa bağışlanacağız zannıyla, gayri meşru mülk gibi bir günah işliyorlar. Onlar, Allah'ın seçilmiş kulları oldukları zannına bel bağlayıp, nasılsa af olunacağız diye bekliyorlar. Günahları nedeniyle ne mahcup oluyorlar, ne de pişmanlık duyuyorlar. Hatta eğer başka bir imkân ellerine geçse, hemen aynı günahı işlemekten kaçınmıyorlar. Ne alçak insanlardır onlar! Kendilerini dünyanın liderleri yapan kitaba varis olmalarına rağmen onlar, bu dünyanın geçici ve değersiz şeylerinin peşine düştüler. Böylece, onlar, adalet ve doğruluğun bayraktarları, fazilet ve ıslahın öncüleri olma yerine, bu dünyanın sefil tapıcıları oldular."
130. Onlar bizzat kitabı incelemişlerdir. Dolayısıyla, İsrailoğulları'nın teklifsiz kurtulmuş oldukları hususunda Tevrat'ta kesin olarak hiçbir işaretin olmadığını bilmektedirler. Allah'ın onlara hiçbir garanti vermediği ve peygamberleri de kurtuluşa erdikleri konusunda onlara herhangi bir teminat vermediği halde, nasıl oluyor da, Allah'ın kendileri için söylediği şeyi O'na isnad ediyorlar? Ayrıca, Allah hakkında yalnız doğruyu söyleyecekleri konusunda yapmış oldukları anlaşmayı bu şekilde bir kere daha bozmaları nedeniyle, suçları daha da bir çirkinleşiyor ve haince bir hareket halini alıyor.
131. Bu ayete iki şekilde anlam verilebilir. Birincisi "Ahiret yurduna iyi insanlar müstahaktır ve orası yalnız Allah'tan korkanlara verilecektir. Orası herhangi bir kişi veya ailenin tekelinde değildir. Biri kalkıp hem cezayı gerektiren fiilleri yapacak, hem de bir Yahudi ve İsrailoğulları olduğu için de ahirette iyi bir yer kazanacak, bu mümkün mü?" Diğer bir anlamı şöyle olabilir: "Ahiret yurdu, ahiretteki iyi hayatı bu dünyadaki zevk ve sefaya tercih edip Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Çünkü bu geçici hayatın zevklerini gelecek ebedi dünyanın zevklerine ve huzuruna, ancak Allah'tan korkmayanlar tercih eder."