163- Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik.(204) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik.(205)
164- Ve sana daha önceden gerçekten haberlerini aktarıp-verdiğimiz peygamberler ile sana haberlerini aktarıp vermediğimiz peygamberlere de (vahyettik) . Allah, Musa ile de konuştu. (206)
165- Peygamberler; müjdeciler ve uyarıcı-korkutucular(207) olarak (gönderildi) . Öyleki peygamberlerden sonra insanların Allah'a karşı (savunacak) delilleri olmasın.(208) Allah, üstün ve güçlü olandır, hikmet ve hüküm sahibidir.

AÇIKLAMA

204. Bu, Hz. Muhammed'in (s.a) yeni bir şey getirmediğini, tarihte ilk defa yeni bir şeyi iddia etmediğini vurgulamak, O'nun gerçekte kendisinden önce gelen tüm peygamberlerle aynı kaynaktan vahiy aldığını ve dünyanın her tarafına gelen bütün peygamberlerin getirdiği Hak ve gerçeğin aynısını getirdiğini göstermek içindir.
"Vahiy" sözlükte (1) İşaret etmek, (2) İma ile iletişim kurmak, (3) Gizli bir şekilde ifade etmek, (4) Bir mesaj göndermek anlamlarına gelir.
205. Şu anda elde bulunan Kitab-ı Mukaddes'te, Mezmurlar kitabının sadece bir bölümü, Hz. Davud'un (a.s) Mezmurlarından oluşur ve O'nun adı ile anılır. Diğer bölümler başka insanlar tarafından söylenmiş mezmurlardır ve onların adlarıyla anılırlar. Gerçekte Zebur, yani Hz. Davud'un (a.s) mezmurları incelendiğinde, onun Allah katından gelme bir kitap olduğu kolayca anlaşılır. Aynı şekilde Hz. Süleyman'ın (a.s) meselleri kitabına da eklemeler yapılmıştır ve son iki bölümün ekleme olduğu çok açıktır. Fakat buna rağmen Meseller'in büyük bir kısmı Hakikat ve Hikmet doludur. Aynı şey Hz. Eyyub'un (a.s) kitabı için de geçerlidir. Bu kitap incelendiğinde, hikmet dolu olduğu görülmesine rağmen, kitabın tümünün Hz. Eyyub'a (a.s) atfedilmesi yanlıştır. Kur'an'ın ve Eyyub kitabının giriş bölümlerinin, Hz. Eyyub'un (a.s) gösterdiği sabra şahitlik ediyor olmasına rağmen, bu kitabın son bölümlerinde Hz. Eyyub'un (a.s) Allah'a şikâyette bulunduğu ve arkadaşlarının O'nun Allah'ın adaletsiz olmadığı konusunda yatıştırmaya çalıştıkları yer alır.
Bunun yanısıra, Eski Ahit'teki İsrail peygamberlerinden on yedi kitabın hepsinin büyük bir bölümü gerçek vahiydir. Özellikle Yesu, Yeremya, Hezekiel ve Amos'un kitaplarında vahyin azametini gösteren ve insan gönlüne neşve veren ibareler vardır. Onlardaki yüce ahlâkî öğreti, putperestliğe karşı açılan savaş, Allah'ın birliğini ispatlayan deliller akla uygun tezler ve İsrailoğulları'ndaki bozulmayı eleştiren bölümler gösteriyor ki, bunlar, Hz. İsa'nın (a.s) Yeni Ahit'teki vaazlarıdır ve Kur'an'la aynı kaynaktan gelmektedir.
206. Vahyin, Hz. Musa'ya (a.s) geliş şekli diğer peygamberlere geliş şeklinden farklıydı. Diğer peygamberler ya bir ses duymuşlar, ya da Melek'ten mesaj almışlardır. Fakat Hz. Musa, (a.s) Kur'an'da (Ta-Ha: 11-48) sözü geçen (Allah'la doğrudan konuşma) ayrıcalığına sahip olmuştur. Bu ayrıcalıktan Kitab-ı Mukaddes'te de bahsedilir. "ve Rabbi Musa ile bir kimsenin arkadaşı ile konuşması gibi yüz yüze konuştu" (Çıkış, 33: 11) .
207. Yani, "Bütün peygamberlerin bir tek görevi vardır. Onlar ilâhî mesaja inanan ve ona uygun bir şekilde hallerini düzeltenleri müjdelemiş yanlış düşünce ve hareketleri benimseyenleri de kötü bir akıbetle korkutmuşlardır."
208. Bütün peygamberler, insanların önünde Hak Yol'u teorik ve pratik olarak sergilemekten başka bir amaçla gönderilmemişlerdir, ki kıyamet gününde günahkâr bir kul, Hakk'ı bilmediğini söyleyerek mazeret öne süremesin. İşte bu nedenle Allah, yeryüzünün çeşitli yerlerine çeşitli peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bu peygamberler, hak bilgisini büyük sayıda bir insan topluluğuna ulaştırmışlar ve arkalarında insanlara hidayet rehberi olarak kitaplar bırakmışlardır. Artık buna rağmen yolunu sapıtan kişi, suçu Allah'a ve rasûllerine atamaz. Bundan kendisi sorumludur, çünkü Hakk kendisine geldiğinde onu kabul etmemiştir. Yahut da sorumluluk, Hakk'ı bilen, fakat bunu sapık kişilere tebliğ etmeyen kişidedir.