153- Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor, kimseye dönüp bakmıyordunuz. Peygamber de sürekli sizi arkadan çağırıyordu.(110) (Allah) Elinizden kaçırdıklarınıza ve size isabet edene üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı.(111) Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
154- Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki,(112) içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Eğer evlerinizde de olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı) . Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.
155- İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır.

AÇIKLAMA

110. Hz. Peygamber'in (s.a) cesareti ve sabrı, düşmanın hem önden, hem de arkadan saldırmasıyla ortaya çıkan karışıklığın apaçık bir felâkete dönüşmesini önledi. Bazı müslümanlar Medine tarafına, bazıları da Uhud'a doğru kaçışırken Hz. Peygamber (s.a) olduğu yerde kaldı ve imtihanı başarıyla geçen birkaç arkadaşıyla birlikte mevkiini korudu. O sırada kaçanlara şöyle bağırıyordu: "Ey Allah'ın kulları, bana gelin."
111. Zaferin yenilgiye dönüşmesi, Hz. Peygamber'in (s.a) şehit olduğu söylentisinin yayılması, ashabdan bir çoğunun şehit olması, yaralıların acıklı durumu, vatanlarının tehlikede oluşu ve Medine'nin toplam nüfusundan bile fazla olan Kureyş ordusunun şehre girip yağma edeceği korkusu gibi kaygılar, üzüntünün artmasına neden olmuştu.
112. Bu, savaşta cesaretlerin kaybetmeyen müslümanlara bir yardım ve destekti. Bu kimseler öyle bir güven duygusu yaşamışlardı ki, acı içinde olmalarına rağmen kendilerini emin hissediyorlardı. Savaşta rol alan Hz. Ebu Talha (r.a) kendilerini, kılıçlarını ellerinden bırakacak kadar güven içinde ve emin hissetiklerini anlatmıştır.