27- "Geceyi gündüzü bağlayıp-katarsın, gündüzü de geceye bağlayıp-katarsın; diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin."(24)
28- Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah'tan hiç bir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka.(25) Allah, sizi kendisiyle sakındırır. Varış Allah'adır.(26)
29- De ki: "Sinelerinizde olanı gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da bilir. Allah, her şeye güç yetirendir."

AÇIKLAMA

24. 26. ve 27. ayetler kendilerinden önceki ve hemen sonraki ayetlerle güzel bir uyum teşkil eder. 19. ayetten itibaren İslâm düşmanlarına bir uyarı ve tehdit yer alır ve 25. ayette müslümanlar düşmanlarının ceza gününde yaptıklarının karşılığını göreceği konusunda temin edilirler.
Allah bu ayetlerde onları tekrar temin etmek için müminler ve Allah'a itaat eden kullar, açlık ve zorluklar çekerken, kâfirlerin ve Allah'a isyan edenlerin dünyada bolluk içinde yaşadığı görüldüğünde, insanın aklına gelen, fakat henüz sorulmamış olan bir soruyu cevaplandırıyor. Soru şöyledir: İki grubun bu zenginlik ve yoksulluğu arasındaki dengesizliğin altında yatan hikmet nedir? Bu bölümün nazil olduğu dönemde (H.3) Hz. Peygamber (s.a.) ve ashabı her taraftan o kadar baskıya maruz kalıyorlardı ki insanların zihninde bu soru oluşuyordu. Sorunun cevabını bu ayetler ihtiva eder; tüm otorite, güç, zenginlik ve servetin sahibi olan Allah, bunlardan bir kısmını istediği kişilere verir. Onlar, bu dengesizlikten tedirgin olmazlar. Çünkü O, Hakim'dir (Hikmet sahibi) ve Alim'dir (her şeyi bilendir) . Bundan başka Allah serveti dilediğine verir, dolayısıyla zenginlik bir şeref ve dostluk kriteri değildir. Bu nedenle bunu takip eden ayetlerde müslümanların zengin kâfirlerle dostluk kurmaları yasaklanmaktadır.
25. Yani, "Eğer bir mümin, İslâm düşmanlarının eline düşer ve kötü davranılmaktan, tahakküm altına alınmaktan korkarsa, imanını gizleyip onlardan biriymiş gibi, onlarla birlikte yaşayabilir. Veya kâfirler onun mümin olduğunu anlarlarsa, hayatını kurtarmak için onlara dostluk gösterebilir. Aşırı korku anında, eğer onların baskısına katlanacak gücü olmadığını hissederse inandığını inkâr etmesine bile izin verilmiştir.
26. Bu bir tavsiyedir: İnsanlardan korku duymanız, kalplerinizden Allah korkusunu silecek kadar size hükmetmesin. İnsanların size yapabilecekleri en büyük kötülük bile bu dünya hayatı ile sınırlıdır. Oysa Allah size ebedi bir azap yükleme gücüne sahiptir. Bu nedenle, eğer aşırı bir durumda hayatınız tehlikeye düşer de imanınızı gizlemek zorunda kalırsanız, İslâm davasına, İslâm toplumuna ve hiçbir müslümanın mal ve canına zarar vermediğiniz sürece malınızı ve canınızı kurtarabilirsiniz. Aynı zamanda kâfirlerin elinde âlet olup İslâm'ın karşısındaki kötü güçleri desteklememek ve kâfirlerin müslümanlar üzerinde baskı uygulamalarını sağlayacak hiçbir konuda onlara hizmette bulunmamak için her an tetikte olmalısınız. Eğer hayatınızı kurtarmak için Allah'ın dinine, müminler topluluğuna veya bir tek mümine herhangi bir zarar verirseniz, veya Allah'a asi olanlara herhangi bir gerçek hizmette bulunursanız en sonunda Allah'a döndürüldüğünüzde, hesap günü'nde kendinizi kurtaramayacağınızı aklınızdan çıkarmayın.