NAMAZ VAKİTLERİ

Soru: Kaç vakit namaz farz kılınmıştır?
Cevap: Hergün beş defa namaz kılınması emrolundu. Bu beş vakit namazın şartlarından biri de vaktin girmiş olmasıdır.
Hadîs-i Şerîfte buyuruldu ki:
(Cebrâîl aleyhisselâm Kâ'be kapısı yanında iki gün bana imâm oldu. İkimiz, fecir doğarken sabah namazını, güneş tepeden ayrılırken öğleyi, herşeyin gölgesi kendi boyu kadar uzayınca ikindiyi, güneş batarken [üst kenarı kaybolunca] akşamı ve şafak kararınca yatsıyı kıldık. İkinci günü de, sabah namazını, hava aydınlanınca; öğleyi, herşeyin gölgesi kendi boyunun iki katı uzayınca; ikindiyi, bundan hemen sonra, akşamı oruç bozulduğu zaman, yatsıyı gecenin üçte biri olunca kıldık. Sonra, bana, "senin ve geçmiş peygamberlerin namaz vakitleri budur. Ümmetin, beş vakit namazın herbirini, bu kıldığımız iki vaktin arasında kılsınlar" dedi.)

Başlangıç ve bitiş vakitleri

Soru: Namazların başlangıç ve bitiş vakitleri nasıldır?
Cevap: Beş vakit namazın başlangıç ve bitiş vakitleri şöyledir:
Sabah namazının vakti: Fecrin doğmasından, ya'nî doğuda beyazlık başlamasından itibâren başlar, güneş doğuncaya kadar devam eder.
Öğle namazının vakti: Gölgeler kısalıp, uzamaya başladığı zamandan itibâren başlar ve gölge bir misli veya iki misli uzayıncaya kadar devam eder. Birinci kavil iki imâma, ya'nî İmâm-ı Ebû Yûsüf ile İmâm-ı Muhammed'e göre, ikincisi ise, İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe'ye göredir.
İkindi namazının vakti: Öğle vakti bitince başlar, akşama kadar devam eder. Bu da:
1- İmâm-ı Ebû Yûsüf ve İmâm-ı Muhammed'e göre, gölge kendisini meydana getiren cisim kadar uzarsa başlar ve güneş kayboluncaya kadar devam eder.
2- İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe'ye göre ise; gölge kendisini meydana getiren cismin iki misli olunca başlar, güneş kayboluncaya kadar devam eder.
Akşam namazının vakti: Güneş kaybolduktan sonra başlayıp, kırmızılık kayboluncaya kadar devam eder.
Yatsı namazının vakti: Akşam namazı vaktinin çıkmasından itibaren başlar, fecrin ağarmasına kadar devam eder. İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe'ye göre, yatsının vakti, gökteki beyazlık kaybolunca başlar. Yatsı namazını özürsüz, gece yarısından sonraya bırakmak mekrûhtur.

Müstehab vakitler

Soru: Beş vakit namazın kılınması en uygun olan vakitler nedir?
Cevap: Sabah namazını, cemâ'atle kılmak için her mevsimde ortalık aydınlanınca kılmak müstehabdır. Yalnız kılmak mecburiyetinde kalanlar, sabah vakti girer girmez kılmalıdır!
Öğle namazını, cemâ'at ile yazın sıcakta geç, kış günleri ise, erken kılmak müstehabdır.
İkindi namazını, vakit girer girmez kılmak iyi olur.
Akşam namazını, her zaman erken kılmak müstehabdır.
Yatsı namazını, Şer'î gecenin, ya'nî gurûbdan, güneşin batışından fecre kadar olan zamanın, üçte biri oluncaya kadar geç kılmak müstehabdır. Gecenin yarısından sonraya bırakmak tahrîmen mekrûhtur.
Bu geciktirmeler, hep cemâ'at ile kılanlar içindir. Evinde yalnız kılan, her namazı vakti girer girmez kılmalıdır.

Mekrûh vakitler

Soru: Namaz kılması mekrûh olan vakitler hangileridir?
Cevap: Namaz kılması tahrîmen mekrûh, ya'nî harâm olan vakitler üçtür. Bu üç vakitte başlanan farzlar sahîh olmaz. Bu üç vakit, güneş doğarken, batarken ve güneş tepede olduğu vakittir. Bu üç vakitte, cenâze namazı, secde-i tilâvet ve secde-i sehiv de câiz değildir. Fakat, ikindi namazını kılmamış ise, güneş batıncaya kadar da kılmak lâzımdır.
Yalnız nâfile kılmak mekrûh olan iki vakit vardır. Sabah namazının farzını kıldıktan sonra, güneş doğuncaya kadar. İkindi farzını kıldıktan sonra, akşama kadar. Akşamın farzından önce de nâfile kılmak mekrûhtur.

Kutuplarda namaz

Soru: Namaz vakitlerinin ba'zılarının olmadığı yerlerde, meselâ kutuplarda namaz nasıl kılınır?
Cevap: Her memleketin namaz vakti, o memleketin Ekvatordan uzaklığı ve mevsimlere göre değişir:
67 dereceden geçen kuzey kutup dairesinin kuzeyinde bulunan soğuk memleketlerde, güneşin meyli çok olduğu zamanlarda, şafak kaybolmadan fecir başlar. Bunun için Baltık Denizinin kuzey ucunda, yazın gece olmayıp, yatsı ve sabah namazlarının vakti başlamaz.
Hanefî mezhebinde vakit, namazın şartı değil, sebebidir. Sebep bulunmazsa, namaz farz olmaz. Fakat ba'zı âlimlere göre ise, arz dereceleri bunlara yakın olan yerlerdeki vakitlerinde kılmak farz olur. Ya'nî bu iki namaz vaktinin başlamadığı zamanlarda, vakitlerinin başladığı en son günün vakitlerinde kılmak iyi olur.

Namazı vaktinde kılmak

Soru: Bir namazı vaktinden önce kılmak câiz olur mu?
Cevap: Bir namaz, vakti gelmeden önce meselâ beş dakika önce kılınırsa, sahîh olmaz. Hem de, büyük günâh olur.
Namazın sahîh olması için, vaktinde kılmak lâzım olduğu gibi, vaktinde kıldığını bilmek, şüphe etmemek de farzdır. Hadîs-i Şerîfte, (Namaz vakitlerinin bir evveli vardır. Bir de sonu vardır) buyuruldu.
Sabah namazı kılarken, güneş doğmaya başlarsa, bu namaz sahîh, geçerli olmaz. Sadece ikindiyi kılarken güneş batarsa, bu namaz sahîh olur.
Ba'zı mezheplerde ba'zı hâllerde namazlar, öğle ile ikindi, akşam ile yatsı, cem' ya'nî birleştirilebiliyor. Hanefî mezhebinde, yalnız Arafât meydanında ve Müzdelife'de hacıların iki namazı cem' etmeleri lâzımdır.

Başka mezhebi taklid

Hanbelî mezhebinde, yolculukta, hastalıkta, abdesti bozan özürlerde, abdest ve teyemmüm için meşakkat çekenlerde, a'mâ ve yer altında çalışan gibi, namaz vaktini anlamaktan âciz olanın ve canından, malından ve nâmûsundan korkanın ve geçimine zarar gelecek olanın, iki namazı cem' etmeleri, birlikte kılmaları câiz olur.
Namazı kılmak için işlerinden ayrılmaları mümkün olmıyanların, bu namazlarını kazâya bırakmaları, Hanefî mezhebinde câiz değildir.
Bunların, yalnız böyle günlerde, Hanbelî mezhebini taklîd ederek, kılmaları câiz olur. Çünkü, Hanbelî mezhebinde, mukîm olan kimse de sıkıntı olduğunda namazları birleştirebilir.

Farz ve müfsitler

Yolculukta meşakkat, sıkıntı olduğunda ise, Hanefîler, Mâlikî veya Şâfiî mezhebini taklîd ederek namazları cem' edebilirler. Çünkü Mâlikî'de ve Şafiî'de seferde cem' etmek câizdir.
Namazları birleştirerek kılarken öğleyi ikindiden ve akşamı yatsıdan önce kılmak, birinci namaza dururken, cem' etmeyi niyet etmek, birinci namazı kıldıktan hemen sonra ikincisini kılmak ve taklîd ettiği mezhebin abdest, gusül ve namazdaki farzlarına ve müfsidlerine uymak lâzımdır.

NAMAZ NASIL KILINIR?

Soru: İki rek'atlık bir namaz nasıl kılınır?
Cevap: İki rek'atlık sabah namazının farzını veya sünnetini kılabilmek için, kalbden niyet edilir. Meselâ, "Niyet ettim Allah rızâsı için sabah namazının farzını kılmaya" denir. Eller kulaklara kaldırılıp, (Allahü ekber) diyerek tekbîr getirilip eller göbek altına başlanır. Sonra, Sübhâneke okunur ve E'ûzü Besmele çekilerek Fâtiha,arkasından da zamm-ı sûre okunur.
Kırâatten, ya'nî okumadan sonra, Allahü ekber diyerek rükü'a gidilir. Üç kere (Sübhâne rabbiyel azîm) denir. Rükü'dan kalkarken, (Semi'allahü limen hamideh) ve doğrulduktan sonra, (Rabbenâ lekelhamd) denir. Sonra secdeye gidilir. Secdede de üç defa, (Sübhâne rabbiyel a'lâ) denir. Her rek'atte iki secde yapılır. Birinci secdeden kalktıktan sonra bir miktar durulur, sonra ikinci secdeye gidilir.
Ayağa kalkınca, ikinci rek'atta Besmele çekilerek Fâtiha ve bir zamm-y sûre okunur. Bundan sonra, birinci rek'attaki gibi, rükü' ve secdeler yapılır ve oturulur. Ettehiyyatü, salli, bârik ve Rabbenâ... okunarak selâm verilir. Böylece iki rek'at kılınmış olur.

Dört rek'atli sünnetin kılınışı

Dört rek'atli sünnet namazlardan öğlenin ilk sünneti müekked sünnettir. Üçüncü ve dördüncü rek'atlerinde kıyâmda iken, Fâtiha sûresinden sonra, zamm-ı sûre de okunur. İlk oturuşta da Ettehiyyâtü okunur.
İkindi ve yatsının farzından önce kılınan dört rek'at ise gayrı müekked sünnet olup, ilk oturuşta Ettehiyyâtüden sonra Allahümme salli ve bârik de okunur. Üçüncü rek'ate kalkınca Sübhâneke ile başlanır.
Üç rek'atlık akşam namazında ise, ilk iki rek'ati iki rek'atlık namaz gibi kılınır. Üçüncü rek'ate kalkınca, yalnız Fâtiha okunur. Rükü ve secdeler yapılır ve oturulup diğer duâlar okunarak selâm verilir.

Kunut duâsını bilmeyen

Yatsı namazından sonra kılınan vitir namazının üçüncü rek'atinde ayakta iken, zamm-ı sûreden sonra rükü'a gidilmeyip, eller kulaklara kaldırılarak tekbîr alınır. Eller başlanır ve Kunût duâları okunduktan sonra rükü' ve secdeler yapılarak oturulur ve namaz tamamlanır. Kunût duâsını bilmiyen, öğreninceye kadar, onun yerine üç kere istigfâr okur. Meselâ, (Allahümmagfirli) veya (Rabbenâ âtina...) yı sonuna kadar okur.
Namazda az da olsa iyi bilinen sûre ve duâları okumalıdır. Namaza yeni başlıyan, önce kısa sûreleri ezberleyip diğerlerini öğrenene kadar bunlarla kılar. Meselâ, sadece Fatihâ, innâ a'tayna ve Kulhüvallahü ile ettehyiyâtü'yü ezberleyen bunlarla namazını kılabilir. Çok sûre bilmiyorum diye namaz terk edilmemelidir.

Namazın hükmü

Soru: Namaz kılmanın hükmü nedir?
Cevap: Namaz kılmak, îmânın şartı değil ise de, namazın farz olduğuna inanmak, îmânın şartıdır.
Mükellef ya'nî âkıl ve bâlig olan her müslümanın, hergün beş vakit namazı kılması farz-ı ayndır.
Farz olduğu, Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde, açıkça bildirilmiştir. Namaz kılmamak çok büyük günâhtır.
Yedi yaşındaki çocuğa, namaz kılmasını emretmek, on yaşında kılmaz ise, el ile dövmek lâzımdır.
Çocuklara, başka ibâdetleri de öğretmek ve yapmaya alıştırmak, günâhlardan sakındırmak lâzımdır.

Namaza niyet

Soru: Namaza niyet nasıl yapılır?
Cevap: Namazın şartlarından biri de niyet etmektir. Niyet iftitâh tekbîri söylerken edilir. Daha önce de edilebilir.
Cemâ'at ile namaz kılmak için niyet edip evinden çıkan kimse, ayrıca niyet etmeden hemen imâma uysa, câiz olur. Fakat yolda, namazı bozan şeylerden birini yapmamak lâzımdır. İftitâh tekbîrinden sonra edilen niyet, sahîh olmaz.
Namaza niyet etmek demek, namazın ismini, vaktini, kıbleyi, imâma uymayı irâde etmek, kalbinden geçirip, kılmayı tercîh etmek demektir. Yalnız ilim, ya'nî ne yapacağını bilmek niyet olmaz.

Dil ile niyet

İbâdetler yapılırken, yalnız ağız ile söylemeye niyet denmez. Kalb ile niyet edilmezse, dört mezhebde de namaz sahîh olmaz.
Kalb ile niyet edenin, şüpheden, vesveseden kurtulmak için, söz ile de niyet etmesi câiz olur.
Farzlarda ve vâciblerde niyet ederken, hangi farz ve hangi vâcib olduğunu bilmek lâzımdır.
Bayram ve vitir namazlarını kılarken, bunların vâcib olduklarını ve isimlerini düşünmek lâzımdır. Rek'at sayısını niyet lâzım değildir.
Sünnet kılarken namaza niyet etmek kâfîdir. Cenâze namazına, Allahü teâlâ için namaza, meyyit için duâya diye niyet edilir.

İmâmın niyeti

İmâmın, erkeklere imâm olmaya niyet etmesi lâzım değildir. Fakat, cemâ'at ile kılmak sevâbına kavuşamaz. İmâm olmaya niyet ederse, bu sevâba da kavuşur. Yalnız kılan kimseye, sonra başkasının gelip uyması câizdir.
Cemâ'atin uydum hâzır olan imâma diye de, niyet etmesi lâzımdır. Cemâ'atin imâmı tanıması, bilmesi şart değildir. İmâm tekbîr söylerken, ona uymaya niyet etmeli ve hemen namaza durmalıdır.
İmâm, yerinde durunca, ona uymaya niyet edip, namaza berâber başlamak da iyidir.
İmâmın, kadınlara imâm olmaya niyet etmesi lâzımdır. Niyet etmezse, erkeklerin namazı sahîh olur, kadınlarınki sahîh olmaz.

İftitâh tekbiri

Soru: İftitâh tekbîri nedir?
Cevap: Namazın şartlarından biri de tahrîme ya'nî iftitâh tekbîridir: Bu tekbîr namaza başlarken, "Allahü ekber" demek olup, farzdır. Namaz içindeki tekbîrler ise sünnettir. Başka kelime söylemekle olmaz. Bu iftitâh tekbîri, namazın şartlarındandır. Rükün değildir.
Namaza başlarken, erkekler iki eli kaldırır. Baş parmak uçları kulak yumuşağına değer. Avuç içleri kıbleye döndürülmüş olmalıdır. Eller, kulaktan ayrılırken Allahü ekber demeye başlanıp, göbek altına başlarken bitirilir.
Kadınlar, iki ellerini, omuz hizâsına kaldırır ve iftitâh tekbîrini getirir. Sonra, sağ eli, sol elin üstünde olarak, göğüse kor. Bilek kavramazlar.

Kadının namazı

Soru: Kadının, erkeğe göre, namazda farklı olduğu yerler nelerdir?
Cevap: Kadın, namaza dururken, ellerini, kulaklara değil, omuzlarına kadar kaldırır.
Ellerini kol ağzından dışarı çıkarmaz. Sağ el parmaklarını sol bilek üzerine halka yapmaz. Sağ avucu, sol el üzerinde olarak göğüs üstüne kor. Rükü'a eğilirken ayaklarını birleştirmez.
Rükü'da az eğilir, belini başı ile düz tutmaz, dizlerini büker. Ellerini dizleri üstüne kor, dizlerini kavramaz ve parmaklarını açmaz.
Secdede kollarını, karnına yakın olarak yere serer. Karnını uyluklarına bitiştirir.
Teşehhüdde, ayaklarını sağa çıkararak yere oturur. Parmakları birbirine yapışık olur.
Duâ ederken ellerini ileri uzatmaz, yüzüne karşı eğik tutar.
Sabah namazını geç kılması müstehab değildir. Vakit girer girmez kılmaları iyi olur.
Namazlarda yüksek sesle okumaz. Kurban bayramında farz namazlardan sonra teşrîk tekbîrini sessiz okur.

Kıyâm

Soru: Kıyâm nedir?
Cevap: Kıyâm, ayakta durmak demek olup, namazın beş rüknünden birincisidir.
Sağlam bir kimsenin gemide, trende, hareket hâlinde, farzları oturarak kılması, İmâm-ı a'zama göre câizdir. İmâm ise, özürsüz câiz görmedi. Fetvâ da böyledir.
Ayakta iken, iki ayak birbirinden dört parmak eni kadar açık olmalıdır. Ayakta duramıyan hasta, ayakta başı dönen, başı, dişi, gözü veya başka yeri çok ağrıyan, idrâr, yel kaçıran, yarası akan, ayakta düşman korkusu, malın çalınmak tehlikesi olan, ayakta kılınca orucu veya okuması bozulacak veya avret yeri açılacak olan kimseler, oturarak kılar.
Sandalyede oturarak namaz kılınmaz. Bu şekilde namaz kılmak hıristiyanlara benzemek olur. Hıristiyanlar, kilisede sandalyede oturarak âyin yaparlar. Ayrıca, sandalyede oturmak için zarûret yoktur.

Sandalyede namaz

Sandalyede oturarak namaz kılabilen, yerde oturarak da namaz kılabilir. Hasta veya ayakta duramıyan, rahat durabileceği şekilde oturur, namazını böyle kılar. Oturamıyan, yatarak kılar. Yatarken, başın altına yastık koyup başı kıbleye çevirmelidir. Veya kıbleye karşı sağ veya sol yanı üzerine yatar. Rükü ve secdeleri îmâ ile kılar.
Her halükârda namaz kılmamız şartır. Kişinin şuuru yerinde ise, en azından başı hareket edebiliyorsa namazını kılmak zorundadır. Ba'zıları îmâyı göz ile olur zannediyor. Göz ile namaz kılınmaz. Mutlaka boyun veya beden hareketi lâzımdır. Az veya çok, hareket etmeden namaz olmaz.

Kıraât

Soru: Kırâat nedir?
Cevap: Kırâat, okumak demektir. Namazın farz olan beş rüknünden biridir.
Kendi kulakları işitecek kadar sesli okumaya, hafif okumak denir. Namaz kılanın kendi işitecek kadar sesli okuması şarttır. Yanında olan kimselerin de işitecekleri kadar sesli okumaya, cehrî ya'nî yüksek sesle okumak denir.
Sünnetlerin ve vitrin her rek'atinde ve farzların ilk iki rek'atinde, ayakta, Kur'ân-ı kerîmden bir âyet okumak farzdır. Kısa sûre okumak daha sevâbdır. Buralarda, kırâat olarak Fâtiha okumak ve Fâtiha'dan başka bir de, sûre veya üç âyet okumak, vâcibdir.
Farzlarda Fâtihayı ve sûreyi ilk iki rek'atte okumak ve ayrıca Fâtiha'yı sûreden önce okumak vâcibdir. Fâtihayı sünnetlerin her rek'atinde bir defa okumak da vâcibdir. Bu beş vâcibden biri unutulursa, secde-i sehv yapmak lâzım gelir.
Sırayla okumak vâcibdir
İmâmın, birinci rek'atte, ikinci rek'atte okuduğunun iki misli uzun okuması sünnettir. Yalnız kılan, her rek'atte aynı miktarda okuyabilir. Her namazda, ikinci rek'atte, birinciden üç âyet uzun okumak mekrûhtur.
Birinci rek'atte okuduğunu, ikinci rek'atte de okumak tenzîhen mekrûhtur. Birincide Kul'e'ûzü bi-Rabbin-nâs okursa, ikincide tekrar okur.
İkincide, birincideki âyetin devamını okumak efdaldir, daha iyidir. İkincide, birinci rek'atte okuduğundan sonraki bir kısa sûreyi atlıyarak, daha sonrakini okumak mekrûhtur.
İkincide, birincide okuduğundan önceki âyetleri veya sûreleri okumak mekrûhtur. Kur'ân-ı kerîmi mushaftaki sıra ile okumak, her zaman vâcibdir.

Rükü

Soru: Rükü' nedir?
Cevap: Namazın farz olan beş rüknünden biridir. Rükü'da, en az, üç kere (Sübhâne rabbiyel-azîm) denir. Rükü'da, bacaklar ve kollar dik tutulur. Sırt ve baş düz tutulur. Rükü'dan kalkarken, (Semi'allahü limen hamideh) denir. Cemâ'at bunu söylemez. Bunun arkasından, yalnız kılan ve cemâ'at, hemen (Rabbenâ lekel-hamd) der ve dik durulur ve (Allahü ekber) diyerek secdeye varılır.

Secde

Soru: Secde nedir ve nasıl yapılır?
Cevap: Namazın farz olan beş rüknünden biri olup, rükü'dan doğrulduktan sonra, Allahü ekber denilerek alnı, burnu, el ayalarını, dizleri ve ayak parmaklarını yere koymaktır.
Secdede el parmakları, birbirine bitişik, kıbleye karşı, kulaklar hizâsında, baş iki el arasında olmalıdır. Alnı temiz yere koymak farz olup, burnu da beraber koymak vâcibdir.
Secdede en az üç kere, (Sübhâne rabbiyel-a'lâ) denir.

Ka'de-i ahire

Soru: Ka'de-i ahîre nedir?
Cevap: Namazın farz olan beş rüknünden sonuncusu olup, son rek'atte, ettehiyyâtü okuyacak kadar oturmak demektir.
Son oturuşta Ettehiyyâtüyü okumak vâcib, salli-bârik ve Rabbenâ duâlarını okumak sünnettir. Bunlar okunduktan sonra selâm verilir.
Farzdan sonra, hemen son sünnete kalkmak, arada birşey okumamak sünnettir. Peygamberimiz farzı kılınca, Allahümme entesselâm ve minkesselâm tebârekte yâ zelcelâli velikrâm diyecek kadar oturup, fazla oturmaz, hemen son sünneti kılardı. Âyet-el-kürsî ile tesbîhleri, farzla sünnet arasında okumazdı. Bunları, son sünnetten sonra okumak, farzdan sonra okumak sevâbını hâsıl eder.
Farzdan önceki sünnetler de, böyle olup, farz ile sünnet arasında birşey okunursa, namazın sevâbı azalır.

Namazdan sonra duâ

Soru: Namazdan sonra duâ nasıl yapılır?
Cevap: Selâm verince üç defa (Estagfirullah) denir. Hadîs-i Şerîfte, (Her namazdan sonra, üç kerre, Estagfirullahel'azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv el-hayyel-kayyûme ve etûbü ileyh okuyanın, bütün günâhları affolur) buyuruldu. Bunları yüksek sesle okumak bid'attir.
İstigfârdan sonra, Âyet-el-kürsî ve tesbîhleri okumak ve duâ etmek de müstehabdır. Hadîs-i Şerîfte, (Beş vakit farz namazdan sonra yapılan duâ kabûl olur) buyuruldu
Duâ, uyanık kalb ile ve sessiz yapılmalıdır. Duâyı yalnız namazlardan sonra veya belli zamanlarda yapmak ve belli şeyleri ezberleyip, şiir okur gibi duâ etmek mekrûhtur.
Duâya Allahü teâlâya hamd ve senâ ve Peygamber efendimize salevât ile başlamak ve duâ bitince, Sübhâne Rabbike âyetini okumak ve avuçları yüze sürmek sünnettir.
Cemâ'atin imâm ile birlikte, sessizce duâ etmeleri efdaldir, iyidir. Ayrı ayrı duâ yapmaları ve duâ etmeden kalkıp gitmeleri de câizdir.

Duâdan sonra

Duâdan sonra, onbir İhlâs ve bir kerre iki Kul-e'ûzü okunur. Bundan sonra 67 kere de yalnız (Estagfirullah), sonra on kere (Sübhânallah ve bîhamdihi sübhânallahil'azîm), en sonra da (Sübhâne Rabbike....) âyeti okunur.
Cenâze olduğu zaman, tesbîhleri terk etmemelidir. Cemâ'atin bunları okumalarına mâni' olanlar, Cehennemde şiddetli azâb görecekleri bildirilenlerin arasında bulunmaktan, çok korkmalıdırlar.

EZÂN VE İKÂMET

Soru: Ezân okumanın hükmü nedir?
Cevap: Erkeklerin ezân okuması sünnet-i müekkededir. Kadınların ezân ve ikâmet okuması mekrûhtur. Çünkü, seslerini yükseltmeleri câiz değildir.
Vitir, bayram, terâvîh ve cenâze namazları için ezân ve ikâmet okunmaz.
Ezânı vaktinden önce okumak sahîh değildir ve büyük günâhtır. Vakit girmeden önce okunan ezân ve ikâmet, vakit girince tekrâr okunur.

Soru: İkâmet nedir?
Cevap: Erkeklerin farz namaza başlamadan önce okuması sünnet olan, ezâna benzer sözlere ikâmet veya kâmet denir. Ezândan farkı fazla olarak Hayye alel felâh'tan sonra iki defa namaz başladı ma'nâsına olan Kad kâmet-is-salâtü denir.
Ezan yüksekte okunur
İkâmet, ezândan daha efdaldir. Ezân ve ikâmet, kıbleye karşı okunur. Ezânı erkeklerin, mescidin dışında yüksek yere çıkıp okumaları müekked sünnettir. Müezzin yüksek sesle okuyarak, komşulara duyurması lâzımdır. Fazla bağırması câiz değildir. Ekber derken son harfi cezm ederek durulur veya üstün okunarak vasl edilir. Ötre okumaz.
"Hayye ales-salât" derken yüzünü sağa ve felâh derken sola çevirmesi sünnettir. Ayakları ve göğsü kıbleden ayırmaz. Parmakları kulaklarına koyar. Ezânı oturarak okumak tahrîmen mekrûhtur. Okurken konuşulmaz ve selâma cevap verilmez. Konuşursa, her ikisi de tekrar okunur.
Evinde kazâ kılan, şâhidleri çoğaltmak için, ezân ve ikâmeti, odada işitilecek kadar, yüksek sesle kıbleye karşı okur.

Kimler ezân okur?

Soru: Ezânı kimler okuyabilir?
Cevap: Ezânın sahîh olması için, müezzin, müslüman ve akıllı olmalı ve namaz vakitlerini bilmeli ve sözüne inanılan âdil bir kimse olmalıdır.
Akıllı çocuğun, a'mânın, vakitleri ve ezân okumasını bilen câhil köylünün ezân okuması câizdir, mekrûh olmaz. Kadının, fâsığın, aklı ermiyen çocuğun ezân okumaları ve oturarak ezân okumak tahrîmen mekrûhtur.

Hangi hâllerde ezân okunur

Soru: Hangi hâllerde ezân ve ikâmet okunur?
Cevap: Aşağıdaki hâllerde ezân ve ikâmet okunur:
1- Kırda, yalnız veya cemâ'at ile farz kılarken, erkeklerin ezânı ve ikâmeti yüksek sesle okumaları sünnettir. Birkaç kazâyı bir arada kılan, ezân ve ikâmet okur. Sonraki kazâları kılarken, hepsine ikâmet okur, ezân okumasa da olur.
2- Evinde yalnız veya cemâ'at ile vakit namazı kılan, ezân ve ikâmet okumaz. Çünkü, câmi'de okunan ezân ve ikâmet evlerde de okunmuş sayılır. Fakat, okumaları iyi olur. Müezzinin sesini evden duymak şart değildir. Câmi'de ezân okunmazsa veya şartlarına uygun okunmaz ise, evde yalnız kılan ezân ve ikâmet okur.
3- Misâfir olanlar, kendi aralarındaki cemâ'at ile de, yalnız kılarken de, ezân ve ikâmet okur. Seferî olan kimse, bir evde yalnız kılarken de, ezân ve ikâmet okur. Çünkü, câmi'de okunan, onun namazı için sayılmaz. Seferî olanlardan ba'zısı, evde ezân okursa, sonra kılanlar okumaz.

Ezân ve kâmet

Soru: Cemâ'ati belli olan mahalle câmilerinde ezân ve ikâmet tekrar okunur mu?
Cevap: Mahalle câmi'inde ve cemâ'ati belli kimseler olan her câmi'de, vakit namazı, cemâ'at ile kılındıktan sonra, yalnız kılan kimse, ezân ve ikâmet okumaz. Böyle câmi'lerde, vakit namazları, imâm mihrâbda olarak, cemâ'at ile kılındıktan sonra, tekrâr cemâ'atler yapılabilir. Sonraki cemâ'atlerde de, imâm mihrâbda bulunursa, ezân ve ikâmet okunmaz. İmâmları mihrâbda durmazsa, ezânı ve ikâmeti, cemâ'at duyacak kadar yavaş sesle okurlar.
Yollarda bulunan veya imâmı ve müezzini bulunmıyan ve cemâ'ati belli kimseler olmıyan câmi'lerde, çeşitli zamanlarda gelenler, bir vaktin namazı için, çeşitli cemâ'atler yaparlar. Her cemâ'at için, ezân ve ikâmet okunur. Böyle câmi'de, yalnız kılan da, ezân ve ikâmeti kendi işiteceği kadar yavaş sesle okur.

Ezâna saygı

Soru: Ezânı işiten kimse ne yapar?
Cevap: Sünnete uygun olarak okunan ezânı duyan kimse, işittiğini yavaşça söylemesi sünnettir. (Hayye alâ)larda bunları söylemeyip (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) der. Ezândan sonra, salevât getirilir. Sonra ezân duâsı okunur. İkâmette böyle yapılmaz.
Ezânı işiten erkeklerin işini bırakıp, cemâ'ate gitmesi vâcibdir. Evinde âilesiyle de cemâ'at yapabilir. Fakat, câmi'de sâlih imâm varsa câmi'e gitmelidir!
Ezân sünnete uygun okunmuyorsa, meselâ ba'zı kelimeleri değiştirilmiş ise ve ba'zı yerinde tegannî ederek ya'nî musikîye uydurarak okuyorsa veya ezân sesi, teyp ve benzeri âletlerden geliyorsa, bunu işiten, hiçbir parçasını tekrar etmez. Fakat, hürmetsizlik de edilmez.
İkâmet okunurken câmiye giren kimse, oturur, ayakta beklemez.

YOLCULUKTA NAMAZ

Soru: Seferî kime denir? Bir kimse ne zaman seferî olur?
Cevap: Seferî olana, yolcuya misâfir denir. 3 günlük yere gitmek niyeti ile yola çıkan kimse, konakladığı bir yerden 3 günlük yola gitmeye niyet ederek ayrılırsa, gideceği yolun iki tarafındaki evlerin hizâsından ayrılınca misâfir olur.
Niyet etmez ise, bütün dünyayı dolağsa bile, misâfir olmaz. Düşmanı arayan askerlerin hâli böyledir. Fakat, geri dönüşte misâfir olur.
İki günlük uzaklykta olan bir yere gitmeye niyet eden kimse, yolda iken veya o yere varınca, iki günlük yere daha gitmeye niyet etse, o dört günlük yere giderken misâfir olmaz.

Seferîliğin başlaması

Büyük şehirlerde kenar evler kalmamıştır. Bu bakımdan kasabaya veya şehire yakın mezarlık, fabrika, okul ve kışla ve kasabadakilerin harman yerleri, eğlence yerleri şehirden sayılır. Ya'nî, buralary geçince seferîlik başlar.
İstanbul'da, Fâtih'ten otobüs ile sefere çıkan, bugün için, Edirnekapı kabristânını geçince, Aksaray'dan çıkan, Topkapı kabristânını, sâhil yolundan ise, Yedikule kapısını geçince, Üsküdar'dan çıkan, Selimiye kışlası ile Karaca Ahmed kabristânı arasından geçince, İstanbul'da Rumeli sâhilinde oturanlardan Anadolu'da 104 kilometreye gitmeye niyet edenler, boğazın karşı sâhiline geçince seferî olurlar.

Seferilik mesâfesi

Soru: Üç günlük mesâfe ne kadardır?
Cevap: Âlimlerin çoğunluğu, üç günlük yolu, 18 fersâh olarak bildirdiler. Bu da yaklaşık yüzdört [103,680] kilometre olmaktadır. Sefer mesâfesinin, tam bu kadar kilometre olması şart değildir. Meşhûr olan veya zann-ı gâlib ile anlaşılan mesâfe kâfîdir.

Mâlikide seferilik müddeti

Soru: Şâfiî ve Mâlikî'de sefer mesâfesi ve müddeti ne kadardır?
Cevap: Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî'de, 80,640 kilometre mesâfeye gidip, giriş ve çıkış günleri hariç, 4 günden az kalan seferî olur. 4 veya daha fazla gün kalan mukîm olur. Sefere çıkan kimse, sabah ezânları okunurken bir şehire girse, o gün sayılmaz.
Ezânlar okunurken o şehirden çıksa çıktığı gün de sayılmaz. 3 gün kalınca 3 sabah namazı kılar, bir girişte, bir de çıkışta sabah namazı kılınmış olur ki, hepsi 5 sabah namazı eder. Demek ki, 3 sabah namazı değil, en fazla 5 sabah namazı kılan bile seferî oluyor, mukîm olmuyor. Şer'î gün, imsâk vakti girince başlar.

Süratli vâsıta ile gidilirse

Soru: Üç günlük yola süratli bir vâsıta ile giden seferî olur mu?
Cevap: 3 günlük yola, sür'atli bir vâsyta ile, meselâ trenle daha az zamanda giden de seferî olur. Keşfedilecek yeni bir vâsıta ile, bir saniyede, bir ânda Amerika'ya giden de seferî olur. Kerâmetle bir ânda başka ülkelere giden evliyâ da seferî olarak namazlarını kılar.
Bir yere 2 başka yoldan gidilse, biri kısa, öteki uzun olsa, uzun yol, 3 günlük yürüyüş ise, bu yoldan her vâsıta ile giden seferî olur.

Misâfirin namazı

Soru: Seferî olan, namazları nasıl kılar?
Cevap: Misâfir dört rek'atlık farzları, iki rek'at olarak kılar. Üç rek'atları aynen kılar. Müekked sünnetler, gayrı müekked sünnet hâline gelir. Misâfir zuhr-i âhiri iki rek'at olarak kılar.
Hanefî mezhebinde seferde, 4 rek'at olan farz namazları 2 rek'at kılmak vâcibdir. 4 rek'at kılmak mekrûhtur, günâh olur. Hadîs-i Şerîfte, (Seferde namazı tamam kılan, hazarda eksik kılan gibidir) buyuruldu.
Mâlikî'de, meşrû seferde 4 rek'at farzları 2 kılmak sünnet, Şâfiî'de, meşrû seferde, 2 veya 4 kılmak da câizdir. İki kılmak evlâdır, iyidir. Hanbelî'de ise seferde 2 veya 4 kılmak Şâfiî'deki gibidir.
Seferî olanın, mukîm olan imâma uyması Hanefî'de, edâ ederken câiz, Şâfiî'de hem edâ, hem kazâ ederken câiz, Mâlikî'de ikisinde de mekrûhtur. Mest üzerine, üç gün üç gece mesh edebilir. Orucunu bozabilir. Kurban kesmesi vâcib olmaz. Misâfir rahat ise, orucunu bozmamalıdır.

Seferde ezân ve ikâmet

Seferî olan, câmide veya evde yalnız veya cemâ'atle namaz kılarken ezân okur. Çünkü câmide, okunan ezân, onun namazı için sayılmaz.
Misâfir farzı dört rek'at kılarsa, son iki rek'atı nâfile olur. Emri dinlemediği için ve nâfilenin iftitâh tekbîrini ve farzın selâmını terk ettiği için ve nâfileyi farz ile karıştırdığı için, günâh olur. Tevbe etmezse Cehenneme gidebilir. Unutarak dört rek'at kılan kimse secde-i sehv yapar.

Misâfir imama uymak

Misâfir olan imâm, yanılarak dört rek'at kılarsa, buna uymuş olan mukîmin namazı fâsid olur. İkinci rek'atte oturmazsa, farzı kabûl olmaz. Üçüncü rek'atin secdesini yapmadan, o şehirde 15 gün kalmaya niyet ederse, o farzı dört rek'at kılması lâzım olur. Fakat, üçüncü rek'atin kıyâmını ve rükü'unu tekrarlaması lâzım olur. Çünkü, bu ikisini nâfile olarak yapmıştı. Nâfile olarak yapılan ibâdet farz yerine geçemez.
Misâfir sûreleri kısa okur. Tesbîhleri üçten az yapmaz. Yolda iken, ya'nî sıkıntılı zamanynda, sabah namazından başka sünnetleri terk edebilir. Sünnetleri özür ile terk etmek câizdir.
Seferde, yatsı namazını kerâhet vaktine bırakmak câizdir.

Seferîliğe niyet

Soru: Sefer için niyete lüzûm var mıdır?
Cevap: Evet vardır. Sefere niyet olmıyarak vatanından ayrılan kimse, dünyayı dolaşsa misâfir sayılmaz. Bir kimse 60 km.lik mesâfeye gitmek için bir otobüse binse, otobüste uyuyup 150-200 km.lik mesafeye gitse bile yine seferî olmaz. Çünkü buraya gelmeye niyet etmemiştir.
15 günden fazla kalmak niyetiyle Ankara'dan Fatih'e giden kimse, Fatih'e gelince 15 günden fazla kalmamaya karar verse, 15 günden az kalmaya karar verdiği andan itibaren seferî olur.
Seferî olduğundan şüphe eden, mukîmdir. Namazlarını 4 rek'at olarak kılması lâzımdır. Tahmininde yanılsa bile kasten 4 kılmadığı için ma'zur sayılır. Fakat seferî değilken 2 kılarsa, kıldığı namazları kazâ etmesi lâzım olur. İhtiyatlı hareket etmelidir.

Şoförlerin seferiliği

Soru: Vatan-ı aslîm Konya'dır. Vazîfe icâbı Fatih'te oturuyorum. Fakat işyerim Fatih'ten 120 km. uzaklıktadır. Cumartesi pazar hariç, her gün işime gidip akşama eve dönüyorum. Fatih'te ve işyerimin bulunduğu yerde seferî sayılır mıyım?
Cevap: Evet, hem işyerinde, hem de Fatih'te seferîsiniz. Vaziyet hiç değişmezse ömür boyu hep seferî olursunuz. Fatih vatan-ı aslîniz olursa, Fatih'te bulunduğunuz müddetçe seferî olmazsınız. Fatih'ten çıkıp, işyerinden tekrar Fatih'e dönünceye kadar seferî olursunuz. Şehirlerarası şöförlük yapanların durumu da böyledir.

Soru: Seferde kazâya kalan namazı, mukîmken, kaç rek'at olarak kılmak lâzımdır?
Cevap: Seferde kazâya kalan öğle, ikindi ve yatsının farzları mukîm iken de yine 2 rek'at olarak kazâ edilir. Sabah, akşam ve vitir aynen kazâ edilir.
Seferde mesh

Soru: Mestli kimse, abdestli olarak sefere çıksa, 3 günlük mesh müddeti ne zaman başlar?
Cevap: Seferde abdest bozulduğu anda başlar. 3 gün devam eder.

Soru: Namaz vaktinin sonunda sefere çıkan veya vaktin sonunda vatanına gelen o vakitlerin namazlarını kılmamış ise kaç rek'at kılar?
Cevap: Namaz vaktinin sonunda sefere çıkan, bu namazı kılmamış ise, 2 rek'at kılar. Vaktin sonunda vatanına gelen, bu vaktin namazını kılmamış ise, 4 kılar.
Yolcu, seferden dönerken, çıkarken misâfir olduğu yere gelinceye kadar misâfir sayılır. Gelince mukîm olur.

Otobüste namaz

Soru: Otobüste namaz nasıl kılınır?
Cevap: Sağlam bir kimsenin, gemi, tren, uçak ve otobüs gibi vâsıtalarda farzları oturarak kılması câiz değildir.
Ancak teyemmüm yapmak için lâzım olan özürlerle câizdir.
Zarûrî özürlerden ba'zıları şunlardır:
Malın, canın, hayvanın tehlîkede olması, inince hayvanın veya hayvandaki veya yanındaki eşyânın, malın çalınması, yırtıcı hayvan, düşman, hastanın, inerken, binerken iyi olmasının gecikmesi veya hastalığının artması, arkadaşlarının beklemeyip tehlîkede kalması, indikten sonra hayvana yardımcısız binememek gibi sebepler özür olur.
Böyle özürle vâsıta içinde îmâ ile namaz kılmak câiz olur. Namazda oturur gibi yere veya koltuğun üzerine oturarak ve kıbleye dönerek namaz kılınır.
Bildirilen özürler yoksa oturarak vâsıtada namaz kılınmaz. Otobüslerin verdiği molalarda kılınabilir.
Yâhut otobüsü durdurup namaz kılınır. Durdurulamazsa inilip namaz kılındıktan sonra başka vâsıta ile gidilir.
İlk otobüse binerken, (Namaz vakitlerinde yolda durursan) diye pazarlık ederek binmelidir.
Bu da yapılamazsa diğer 3 mezhebden biri taklîd edilerek iki namaz cem edilir.

Gemide namaz

Giden gemide farzları, özürsüz oturarak kılmak, iki imâma göre câiz değildir. Baş dönmesi özürdür.
Deniz ortasında demirli gemi, rüzgârla çok sallanıyorsa, giden gemi gibidir. Çok sallanmıyorsa, sahile yanaşmışsa, farz namazları oturarak kılmak câiz olmaz.
Giden gemide, namaza başlarken kıbleye karşı durmak ve gemi dönünce, kıbleye dönmek lâzımdır.
Seferî olan, vapurda ve trende, farz namazı kıbleye karşı durup secde yerinin yanına pusula koymalı, vapur ve tren döndükçe, kendisi kıbleye karşı dönmelidir.
Yâhut başka birisi, sağa sola dön demelidir. Namazda göğsü kıbleden ayrılırsa, namazı bozulur. Çünkü, vapur ve tren ev gibidir. Hayvan gibi değildir veya ikindi vaktinde, akşam ile yatsıyı akşam veya yatsı vaktinde kılabilmek için bir ihtiyâç hâsıl olması lâzımdır.
Gerek yolda ve gerekse seferde ihtiyâç hâsıl olmadan takdim ve tehir ile namaz kılınmaz. Çünkü, kolay hükümleri toplamaya telfîk denir ki, câiz olmaz.
Seferde trenle giden bir kimse, trende namazlarını ayakta kılamazsa, tren durduğu zaman takdim ve tehirle kılar.
Otobüste, trende, dalgalı denizde kıbleye dönemiyenin, farz namazları câiz olmaz.
Bunlar yolda seferî oldukları müddetçe Mâlikî veya Şâfiî'yi taklîd ederek, iki namazı cem ederek kılabilir.

İki namazı birleştirmek

Soru: Seferî, seferde Şâfiî veya Mâlikî'yi taklîd ederek iki namazı cem edebilir mi?
Cevap: Şâfiî veya Mâlikî'yi taklîd ederek iki namazı takdim ve tehirle, ya'nî öğle ile ikindiyi öğle vaktinde veya ikindi vaktinde, akşam ile yatsıyı akşam veya yatsı vaktinde kılabilmek için bir ihtiyâç hâsıl olması lâzımdır.
Gerek yolda ve gerekse seferde ihtiyâç hâsıl olmadan takdim ve tehir ile namaz kılınmaz. Çünkü, kolay hükümleri toplamaya telfîk denir ki, câiz olmaz.
Seferde trenle giden bir kimse, trende namazlarını ayakta kılamazsa, tren durduğu zaman takdim ve tehirle kılar.
Otobüste, trende, dalgalı denizde kıbleye dönemiyenin, farz namazları câiz olmaz.
Bunlar yolda seferî oldukları müddetçe Mâlikî veya Şâfiî'yi taklîd ederek, iki namazı cem ederek kılabilir.

Mekke'de seferilik

Soru: Bir kimse Mekke-i mükerremede veya başka yerde niyet etmeden 15 günden fazla kalsa, seferî olur mu?
Cevap: Mekke-i mükerremeye giden, 15 veya daha fazla gün kalmaya niyet ederse mukîm olur. 15 günden az kalmaya niyet ederse veya hiç niyet etmeden aylarca kalsa misâfir olur.
Mekke, Minâ ve Arafât gibi başka başka yerlerde toplam 15 gün kalmaya niyet eden de, mukîm olmaz.
Talebe, asker, işçi gibi emir altında bulunanlar, kendi niyetleri ile değil, hocalarının, kumandanlarının, işverenlerinin emrine göre hareket ederler.
Âmirleri 15 gün kalmaya niyet etse, bunlar emri işitinceye kadar misâfir olurlar. Emri hiç işitmezlerse, kaç gün kalsalar hep seferî olurlar.

Vatan çeşitleri

Soru: Kaç çeşit vatan vardır?
Cevap: İnsanın mukîm olduğu, yerleştiği yere Vatan denir. 3 çeşit vatan vardır: 1- Vatan-ı aslî, 2- Vatan-ı ikâmet, 3- Vatan-ı süknâ.
Vatan-ı aslî: insanın doğup büyüdüğü, daha sonra evlendiği yerdir. Bundan sonra da hep kalmak niyetiyle yerleştiği yerdir. Burayı da değiştirip temelli kalmak üzere başka yere göçebilir. O zaman göçtüğü yer vatan-ı aslî olur. Vatan-ı aslîye giden kimse seferî olmaz.
İki yerde zevcesi olan, o şehirlerin herbirine gidince, o yer, vatan-ı aslî olur. Oralarda mukîm olur. Üçüncü bir şehirde evlense, hanımı da o şehirde kalsa, 3 tane vatan-ı aslîsi olur.
Zevcesi ölse, orada evleri, toprağı olsa bile, orası vatan-ı aslî olmaktan çıkar. Evlenmediği bir yere gidip yerleşmeye niyet edince, orası vatan-ı aslîsi olur.

Çocuğun vatanı

Bâlig bir çocuğun ana babasının bulunduğu yer, doğduğu yer bile olsa, buradan ayrılıp başka yerde, çıkmamak üzere niyet edip yerleşse veya evlense, orası vatan-ı aslîsi olur. Ana babasının yanına gidince, yerleşmeye niyet etmedikçe, burası, çocuğun vatan-ı aslîsi olmaz. Onun vatan-ı aslîsi, evlendiği veya son yerleştiği yerdir.
Bir köyde ikâmet eden bir kadın, şehirdeki doğum evine giderek çocuğu olsa, çocuğun vatan-ı aslîsi, annesinin ikâmet ettiği köydür. Çünkü orada büyüyecektir. Birkaç gün kaldığı yerde, ya'nî vatan-ı süknâda doğmuş sayılmaz.

Vatan-ı ikâmet

Soru: Vatan-ı ikâmet ne demektir?
Cevap: Giriş-çıkış günlerinden başka 15 gün veya daha çok devamlı kalıp, sonra çıkmaya niyet edilen yere vatan-ı ikâmet [geçici vatan] denir. Bir kimse, tahsil veya vazîfe için bir yerde yıllarca kalmaya ve sonra buradan çıkmaya niyet ederse, burası vatan-ı ikâmet olur. Temelli yerleşseydi, burası vatan-ı aslî olurdu
Bir yerde bu miktâr kalmaya niyet ederken, bu müddet içinde, başka yere gidip kalmaya ve yine buraya dönmeye de niyet edilirse, burası geçici vatan olmaz. Geceleri burada, gündüzleri başka yerde kalmaya niyet ederse, burası vatan-ı ikâmet olur.

Vatanın değişmesi

Vatan-ı süknâ: İnsanın uğradığı yer olup, 15 günden az kalmak için niyet edilen, yâhut bugün yarın çıkarım diyerek uzun müddet oturulan yerdir. Misâfir, vatan-ı süknâda farzları hep iki rek'at kılar.

Soru: Vatan-ı aslînin değişmesi nasıl olur?
Cevap: Vatan-ı aslî başka bir vatan-ı aslî ile bozulur. Vatan-ı ikâmette veya vatan-ı süknâda bulunmak, vatan-ı aslînin bozulmasına sebep olmaz. Sefere çıkmak da, vatan-ı aslîyi bozmaz. Meselâ bir kimse, evlenip veya temelli kalmak üzere bir yere yerleşmedikçe, doğup büyüdüğü yer vatan-ı aslî olmaktan çıkmaz. Evlenirse, eski vatan-ı aslîsi bozulur. Evlendiği yer vatan-ı aslî olur. Başka bir yerde temelli kalmak üzere yerleşirse, bu sefer evlendiği yer vatan-ı aslî olmaktan çıkar. Temelli yerleştiği yerden ayrılıp başka bir yere temelli yerleşirse, önceki yerleştiği yer vatan-ı aslî olmaktan çıkar. Meselâ:
Bir kimse, Haymana'da doğsa, vatan-ı aslîsi Haymana olur. Bu kişi, Samsun'da evlense, Haymana vatan-ı aslî olmaktan çıkar ve vatan-ı aslîsi Samsun olur. Daha sonra Fatih'te temelli yerleşmeye karar verirse, o zaman vatan-ı aslîsi Fatih olur. Samsun vatan-ı aslî olmaktan çıkar. Vatan-ı aslîde bir saat de kalınsa namazlar kısaltılmaz.

Vatan-ı ikâmetin bozulması

Soru: Vatan-ı ikâmet nasıl bozulur?
Cevap: Vatan-ı ikâmet üç şeyle bozulur:
1- Başka bir vatan-ı ikâmete gidince, sefer niyeti ile çıkmamış olsa ve aralarındaki uzaklık üç günlük yoldan az olsa bile, önceki vatan-ı ikâmet bozulur.
2- Vatan-ı aslîye gidince de bozulur. Bir kimse, vatan-ı aslîsi olan Nevşehir'den Konya'ya bir ay kalmak niyetiyle gitse, sonra, Karaman'a gidip evlense ve oraya yerleşse, Karaman vatan-ı aslî olur. Konya vatan-ı ikâmet, Nevşehir de vatan-ı aslî olmaktan çıkar.
3- Sefere niyet ederek çıkmaktır. Ya'nî vatan-ı ikâmetten 3 günlük yola gitmeye niyet ederek ayrılınca, burası vatan-ı ikâmet olmaktan çıkar. Daha az yola niyet ile gidip gelseydi, vatan-ı ikâmeti bozulmazdı.

NAMAZIN VÂCİBLERİ

Soru: Namazın vâcibleri nelerdir?
Cevap: Namazın vâcibleri şunlardır:
1- Fâtiha sûresini okumak,
2- Fâtiha'dan sonra bir sûre veya âyet okumak,
3- Fâtihayı, sûreden önce okumak.
4- Fâtihayı farzların ilk iki rek'atinde, sünnet ve vâcib namazların her rek'atinde bir defa okumak.
5- Fâtiha'dan sonra okunan sûreyi, farzların birinci ve ikinci rek'atlerinde, sünnetlerin her rek'atinde okumak,
6- Secdeleri birbiri ardınca yapmak,
7- Secdede burnu alnı ile beraber yere koymak,
8- Üç ve dört rek'atli namazların ikinci rek'atinde teşehhüd miktârı oturmak,
9- İkinci rek'atte teşehhüdden fazla oturmamak,
10- Son rek'atte otururken, Ettehıyyâtü okumak,
Ta'dil-i erkân vâcibdir
11- Rükü'da ve iki secdede ta'dîl-i erkân, ya'nî Sübhânallah diyecek kadar hareketsiz durmak, kavmede ve celsede tumânînet ya'nî Sübhânallah diyecek kadar durmak,
12- Namaz sonunda selâm vermek,
13- Vitir namazının üçüncü rek'atında kunût duâsı okumak,
14- Bayram namazlarında tekbîr getirmek.
15- İmâmın sabah, Cum'a, bayram, terâvîh, vitir namazlarynda ve akşam ile yatsının ilk iki rek'atinde yüksek sesle okuması.
16- İmâmın ve yalnız kılanın öğle ve ikindi farzlarında ve akşamın üçüncü, yatsının üçüncü ve dördüncü rek'atlerinde sessiz okuması.
Hafîf sesle okuyanı bir iki kişinin işitmesi mekrûh olmaz. Sesli okumak, çok kişinin işitmesi demektir.
Namazın vâciblerinden birini bilerek yapmamak, namazı bozmaz. Fakat günâh olur. Unutarak yapmıyan, secde-i sehv eder.

Secde-i sehv

Soru: Secde-i sehv nedir ve ne zaman yapılır?
Cevap: Secde-i sehv, ya'nî yanılma secdesi, farzın tehiri, vâcibin terk ve tehirinde yapılması lâzım gelen secdeye denir.
Secde-i sehv yapmak için, bir tarafa selâm verdikten sonra, iki secde yapıp oturur ve namazı tamamlar.
İki tarafa selâm verdikten sonra veya hiç selâm vermeden de, secde-i sehv yapmak câizdir.
Birkaç kere secde-i sehv îcâb etse, bir kere yapmak yetişir. İmâm ile berâber, cemâ'at de secde-i sehv yapar.
Cemâ'atten biri hatâ yaparsa, secde-i sehv yapmaz.
Secde-i sehvi bile bile yapmıyan veya namazın vâciblerinden birini, meselâ Fâtiha okumayı, bilerek terk eden kimsenin, o namazı tekrar kılması vâcib olur. Tekrar kılmazsa, fâsık olur.

Farzı tehir eden

Bir farzı ve vâcibi, vaktinden önce veya sonra yapan da, secde-i sehv eder.
Meselâ, zamm-ı sûrenin bir parçasını rükü'da okuyana, ettehıyyâtüden sonra az birşey okuyarak, üçüncü rek'ati geciktirene, imâm yüksek sesle okuyacak yerde, hafîf sesle okursa ve hafîf sesle okuyacak yerde yüksek sesle okursa, secde-i sehv yapmak lâzım olur.
Farzın ilk iki rek'atinde, zamm-ı sûreyi unutan, üçüncü ve dördüncü rek'atlerde okuyup, sonra secde-i sehv yapar.
Kırâati unuttuğunu rükü'da hâtırlarsa, hemen kalkıp kırâati ve sonra rükü'u yapar.
Oturmayı unutup, üçüncü rek'ate kalkarken hatırlayan bir kimse, dizleri yerden ayrıldıktan sonra ise, artık oturmaz, namazın sonunda secde-i sehv eder.
Beşinci rek'ata kalkan
Dördüncü rek'atte teşehhüd miktârı oturup, selâm vermeden beşinciye kalkarsa, secdeyi yapmadan hâtırladı ise, oturup teşehhüdde okumadıklarını okuyup selâm verir ve secde-i sehv yapar.
Secdeyi yapmış ise, altıncı rek'ati de tamamlayıp, secde-i sehv yapar. Farzı tamam etmiş olur. İki rek'ati de nâfile olur.
İmâm secde-i sehv yaparken de, imâma uymak câizdir.

Namazda şaşırma

Soru: Kaç rek'at kıldığında şaşıran kimse ne yapar?
Cevap: Bir kimse, kaç rek'at kıldığını unutsa, bu şaşırması, ilk olarak başına geldi ise, selâm verip namazı tekrar kılmalıdır. şaşırmak âdeti ise, düşünüp, çok zan ettiğine göre kılar. Kuvvetli zan edemezse, az kıldığını kabûl ederek tamamlar.
Namazı kıldığında şüphe eden kimse, vakit çıkmadı ise, tekrar kılar. Çıktı ise kılmaz.
Kaç rek'at kıldığını şaşırıp, namaz içinde düşünmesi, sonraki rüknün veya vâcibin, bir rükün zamanı kadar gecikmesine sebep olursa, bu arada, âyet ve tesbîh okusa bile, secde-i sehv lâzım olur.

Farz ve vacibi geciktiren

Namazın içindeki farzlara rükün denir. Bir âyet okumak, rükü' ve iki secde, son rek'atte oturmak, birer rükündür. Kıldığı namaz içindeki bir şeyi yapıp yapmadığı hakkında düşünmek, farzı veya vâcibi geciktirirse, secde-i sehv lâzım olur.
Meselâ, son rek'atte oturup, kaç rek'at kılmıştım, birinci rek'atta neleri okumuştum diye düşünürse, selâm vermesi gecikirse, secde-i sehv lâzım olur. Fazla okuduğu salevât ve duâ, sünnet olarak değil, dalgınlıkla okuduğu için, secde-i sehv lâzım olur.
Başka bir namazı kılıp kılmadığını veya dünya işlerinden herhangi birini düşünürse, bir rüknün gecikmesine sebep olsa bile, secde-i sehv lâzım olmaz.
Namazdan sonra, bir âdil müslüman, yanlış kıldın derse, tekrar kılması iyi olur. İki âdil kimse söylerse, tekrar kılması vâcib olur. Âdil olmazsa, sözünü dinlemez. İmâm doğru, cemâ'at ise, yanlış kıldık derse, imâm kendine güveniyorsa veya bir şâhidi olursa, tekrar kılınmaz.

Şüphe eden kimse

İftitâh tekbîrini söyledi mi, abdesti var mı, elbisesi temiz mi, başına mesh etti mi diye şüphe ederse, ilk olarak şüphe etti ise, namazı bozup tekrar kılar. Abdest almaz. Elbisesini yıkamaz. Her zaman şüphe ediyorsa, namazı bozmaz, tamamlar.
Namaz bittikten sonra, kaç rek'at kıldığında şüphe ederse, buna vesvese denir. Buna önem vermez.

SECDE-İ TİLÂVET

Soru: Secde-i tilâvet nedir ve nasıl yapılır?
Cevap: Kur'ân-ı kerîmdeki 14 secde âyetinden birini okuyanın veya işitenin, bir secde yapması vâcibdir. Başkasının okuduğu yerde bulunan, fakat işitmiyen kimse, secde etmez. Secde âyetini yazan, heceliyen, secde yapmaz.
Tilâvet secdesi yapmak için, abdestli olarak, kıbleye karşı ayakta durup, ellerini kulaklara kaldırmadan Allahü ekber der ve secdeye gider. Secdede üç defa Sübhâne rabbiyel-a'lâ der. Sonra Allahü ekber der ve ayağa kalkar. Böylece secde-i tilâvet tamam olur. Önce niyet etmek lâzımdır. Niyetsiz sahîh olmaz.

Yankıya tilâvet secdesi

Soru: Abdestsizken secde âyetini duyan ne yapar?
Cevap: Secde âyetlerini işiten abdestsiz kimse, abdest aldıktan sonra tilâvet secdesi yapar. Fakat hayzlıya, temizlendikten sonra da tilâvet secdesi gerekmez.
Çocuk, yaptığını anlıyacak yaşta ise, okuması ile, işitenlerin secde etmesi lâzım olur. Daha küçük yaşta ise lâzım olmaz.
Dağlardan, çöllerden ve başka yerlerden aksedip, yansıyıp geri gelen sedâyı işitenlerin ve kuştan işitenlerin secde etmesi vâcib olmaz.
Secde-i tilâvetin vâcib olması için, işitilen sesin insan sesi olması lâzımdır.
Yankıya da uymak câiz olmaz. Çünkü yankı, insan sesi olarak kabûl edilmez. Bizzat insanın söylemesi lâzımdır.
Yankı ile gelen ses, hakîkî ses olmadığı için, böyle duyulan secde âyeti için secde-i tilâvet gerekmez.
Gramofonda [teyp, radyo vb. gibi âletlerde] okunan secde âyeti için secde-i tilâvet gerekmez.
Bir oturumda bir secde âyetini birkaç defa okuyan ve işiten, hepsi için bir secde eder.
Bir oturumda ne kadar secde âyeti okunmuşsa, o kadar tilâvet secdesi gerekir. Meselâ üç secde âyeti okunursa, üç secde lâzım olur.
Secde âyetini mubâh vakitte okuyup, namaz kılması mekrûh olan üç vakitte secde-i tilâvet yapmak câiz değildir. Eğer secde âyeti mekrûh vakitte okunursa, bu vakitte secde etmek câiz ise de, efdâl olanı mekrûh olmıyan vakte tehir etmektir.

Şükür secdesi

Soru: Şükür secdesi nedir ve nasıl yapılır?
Cevap: Şükür secdesi de, tilâvet secdesi gibidir. Kendisine ni'met gelen veya bir dertten kurtulan kimsenin, Allahü teâlâ için secde-i şükür yapması müstehabdır. Secdede önce, (Elhamdülillah) der. Sonra, secde tesbîhini okur.
Namazdan sonra şükür secdesi yapmak mekrûhtur.

NAMAZIN SÜNNETLERİ

Soru: Namazın sünnetleri nelerdir?
Cevap: Namazın sünnetleri şunlardır:
1- Abdest alırken misvâk kullanmak.
2- İftitâh tekbîrinde ve vitrin kunût tekbîrinde, ellerini kulaklara kaldırmak.
3- İftitâh ve kunût tekbîrlerinde, avuçları kıbleye çevirmek.
4- Kıyâmda sağ elin baş ve ince parmaklarını sol elin bileşine başlamak.
5- İftitâh tekbîrinden sonra elleri göbeğin altına bağlamak.
6- Her namazın ilk rek'atinde Sübhâneke okumak.
7- İlk rek'atte, Sübhâneke'den sonra, E'ûzü okumak.
8- Bütün rek'atlerde, Fâtiha-i Şerîfenin başında, Besmele okumak.
9- İmâm Veled- dâllîn dedikte, imâm ve cemâ'at ve yalnız kılan, kendisi Fâtihayı bitirdikte, yavaşça âmin demek.
10- Kıyâmdan rükû'a inerken tekbîr almak.
11- Rükû'da ellerini dizlerinin üzerine koyup, parmaklarını açmak.
12- Rükû'da üç kerre Sübhâne rabbiyel'azîm demek.
13- Rükû'da beli ile başı bir hizâda olmak.
14- Rükû'dan kalkarken, Semi'allahü limen hamideh demek.
15- Rükû'dan kalktıktan sonra, Rabbenâ lekelhamd demek.
16- Kıyâmdan secdeye inerken, Allahü ekber demek.
17- Secdede üç kerre Sübhâne rabbiyela'lâ demek.
18- Birinci secdeden kalkarken, Allahü ekber demek.
19- Tekrar secdeye inerken, Allahü ekber demek.
20- Secdede, el parmaklarını bitiştirmek.
21- Secdede dizlerini yere koyup, uyluklarını karnından ayırmak
22- İkinci secdeden kalkarken, Allahü ekber demek.
23- Sağ ayağını dikip, sol ayağının üzerine oturmak.
24- Ka'de-i ahîrede, son oturuşta salevât okumak.
25- Topukları, kıyâmda birbirinden dört parmak eni kadar uzak, rükü'da, kavmede ve secdede bitişik tutmak.
26- İmâmın intikâl tekbîrlerini yüksek sesle söylemesi.
27- Namazı sarık veya takke ile kılmak.

NAMAZIN MÜSTEHABLARI

Soru: Namazın müstehabları nelerdir?
Cevap: Namazın müstehablarından ba'zıları şunlardır:
1- İftitâh ve vitrin kunût tekbîrinde, erkekler baş parmağını kulaklarının yumuşağına dokundurmak.
2- Kıyâmda ya'nî ayakta, ellerini göbek altına başladıkta, bileşini sıkıca tutmak.
3- Kıyâmda iken secde yerine bakmak.
4- Rükü'da ve secdede, tesbîhleri 5 veya 7 defa söylemek.
5- Rükü'da ayakları üzerine bakmak.
6- Secdeye giderken alından önce, burnu yere koymak.
7- Secdede burnunun iki yanına bakmak.
8- Selâm verirken, omuz başlarına bakmak.
9- Cemâ'atle namaz kılan kimse, selâm verirken, imâma ve hafaza meleklerine ve yanlarındaki cemâ'ate niyet etmek.
10- Birinci ve ikinci oturuşlarda uylukları üzerine bakmak.
11- İmâmın namazdan sonra yüzünü cemâ'ate döndürmesi.
12- Zamm-ı sûre miktarı, sabah ve öğle namazında uzun, akşam kısa olmak.
13- İmâma uyan kimse, tekbîri gizli olarak almak.

NAMAZI BOZAN ŞEYLER

Soru: Namazı bozan şeyler nelerdir?
Cevap: Namazı bozan şeylere, Müfsidleri denir. İbâdetlerin fâsid ve bâtıl olması aynı şeydir ve bozulması demektir. Namazın müfsidlerinden ba'zıları şunlardır:
1- Bir kelime de olsa namazda konuşmak. Bilerek, bilmiyerek, zorla, unutarak söylemek, hep bozar. Başkasının selâmına, sözüne cevap vermek de bozar.
2- Boğazından, özürsüz, öksürür gibi ses çykarmak. Kendiliğinden olursa bozmaz.
3- Ah, of gibi inlemek.
4- Uf diye sıkıntıyı bildirmek.
5- İmâmdan başkasının duâsına âmîn demek.
6- Başkasının sözü ile yerini değiştirmek veya yanına gelene, onun sözü ile yer açmak. Fakat, biraz sonra, kendiliğinden hareket ederse bozmaz.
7- Az da olsa, unutarak da olsa, dışardan alarak yimek, içmek; diş arasında kalmış, nohuttan büyük şeyi yutmak.
Ağzındaki ufak bir şeyi 3 defa çiğnemek veya eritip yutmak ve dişler arasından akan ağız dolusu kanı yutmak da namazı bozar.
8- Bir elin hareketi üçten az olursa bozmaz. iki el ile bir hareket de, bozar denildi.
9- Özürsüz, göğsü kıbleden çevirmek.
Kıbleye karşı bir saftan fazla devamlı olarak yürümek de bozar.
Bunun için, yürüyerek namaz kılmak câiz değildir.
10- Namaz içindeki tekbîrlerde Allahü derken, baştaki hemzeyi uzatmak, ya'nî Aaalllahü ekber demek.
Namaza dururken uzatırsa, namaza başlaması sahîh olmaz.
Teganni
11- Tegannî ile okumak, ma'nâyı bozarsa, namaz bozular. Meselâ Ra'yı uzatarak Râbbenâ lekelhâmd, demek bozar.
Çünkü, Râb, diye uzatınca üvey baba demek olup, Allahımıza hamd ederiz yerine Üvey babamıza hamd ederiz oluyor.
Tegannî, ırlamaktır, sesini hançeresinde tekrarlayıp türlü sesler çıkarmaktır.
Her müslümanın namaz kılacak kadar sûreleri, duâları, düzgün okumasını bilen birinden mutlaka öğrenmesi lâzımdır.
Bunları latin harfleri ile düzgün olarak ezberlemek mümkün değildir. Kur'ân-ı kerîmi de mutlaka aslından okumalıdır.
Aslından okunmazsa, sevâb kazanalım derken, günâha girilir.

Namazın mekrûhları

Soru: Namazın mekrûhları nelerdir?
Cevap: Mekrûh, Peygamber efendimizin beğenmediği, hoş görmediği şeyler demektir.
Namazın mekrûhları iki türlüdür: Tahrîmen mekrûh ve Tenzîhen mekrûh. Mekrûh denilince, genel olarak tahrîmen mekrûh anlaşılır. Namaz içindeki vâcibleri ve müekked sünnetleri yapmamak Tahrîmen, müekked olmıyan sünnetleri yapmamak Tenzîhen mekrûhtur. Tenzîhî mekrûh helâle, tahrîmî mekrûh harâma yakındır. Mekrûh olarak kılınan namaz sahîh olursa da kabûl olmaz. Ya'nî, va'd edilen sevâba kavuşulamaz.
Namazın mekrûhlarından ba'zıları şunlardır:
1- Secdeye inerken pantalon paçalarını çekmek.
2- Atlet ile ve dizden aşağı olan kısa pantalon ile namaza durmak.
3- Abes, ya'nî fâidesiz hareketler. Meselâ elbisesi ile oynamak, tozunu silmek.
4- İş elbisesi ile ve büyüklerin yanına çıkamıyacak elbise ile ve fenâ kokulu elbise ve çorap ile kılmak. Başka elbisesi yoksa, mekrûh olmaz. Bol pijama ile kılmak mekrûh değildir.
5- Başı açık, yalın ayak kılmak. Takke düşerse, az hareketle alıp örtmek iyi olur.
6- Küçük ve büyük abdesti sıkıştırırken ve yel zorlarken namaza durmak. Namaz arasında zorlarsa, namazı bozmalıdır. Bozmaz ise, günâha girer. Cemâ'ati kaçırsa da, bozması efdal olur. Mekrûh işliyerek kılmaktan ise, cemâ'at sünnetini kaçırmak evlâdır.
7- Başını, yüzünü etrâfa çevirmek. Gözleri ile etrâfa bakmak, tenzîhen mekrûhtur.
8- Secdede, kolları yere döşemek.
9- İnsanın yüzüne karşı kılmak. İnsan uzakta da olsa, mekrûh olur. Arada, namaz kılana sırtı dönük biri bulunursa, mekrûh olmaz.
10- Namazda ve namaz hâricinde ağzını açarak esnemek.
11- Namazda gözleri yummak tenzîhen mekrûhtur. Zihnin dağılmaması için yummak mekrûh olmaz.
12- Öndeki safta boş yer varken, arkasındaki safta durmak ve safta yer yok iken, saf arkasında yalnız durmak. Safta yer olmayınca, yalnız başına durmayıp, rükü'a kadar, birini bekler. Kimse gelmezse, öndeki safa sıkışır. Öndeki safa sığmazsa, güvendiği birini arkaya, yanına çeker. Güvendiği kimse yoksa, yalnız durur.
13- Üzerinde canlı ya'nî insan veya hayvan resmi bulunan elbise ile kılmak tahrîmen mekrûhtur. Cansız resimleri bulunursa, mekrûh olmaz. Namazda giymese de, üzerinde canlı resmi bulunan elbise giymek her zaman mekrûhtur. Üzeri örtülü resim bulundurmak câizdir.
14- Canlı resmi, namaz kılanın başında, önünde, sağ ve sol hizâsında, duvara çizilmiş veya beze, kâğıda yapılarak asılmış veya konmuş ise, mekrûhtur.
15- İçki, kumar, çalgı âletleri bulunan yerde namaz kılmak mekrûhtur. Resim, namaz kılanın arkasındaki duvarlarda ve tavanda ise, hafîf mekrûhtur.
16- Namazda, âyetleri, tesbîhleri eli ile saymak tenzîhen mekrûhtur. Riyâ ve gösteriş için tesbîh kullanmak mekrûhtur.
17- Ateşe ve alevli ateşe karşı kılmak.
18- Açık başına sarık sarıp, tepesi açık olarak kılmak, tahrîmen mekrûhtur.
19- Özürsüz, boğazından balgam çıkarmak.
20- Amel-i kalîl, ya'nî bir eli, bir veya iki defa hareket ettirmek.
21- Namazın sünnetlerinden birini terk etmek.
22- İkinci rek'atte, birinci okuduğu âyeti tekrar okumak, tenzîhen mekrûhtur. Ondan evvelki bir âyeti okumak tahrîmen mekrûhtur. Unutarak okursa, mekrûh olmaz. İkinci rek'atte birinciden üç âyet uzun okumak mekrûhtur.
23- Tekbîr alırken veya teşehhüdde otururken el parmaklarını açık veya kapalı tutmak mekrûhtur. Buralarda parmaklar kendi hâlinde bırakılır. Secdede kapalı, rükü'da ise açık tutulur.
24- İmâm açıktan okurken sübhâneke okumak.

Namazı bozmak için

Soru: Namazı bozmanın mubâh olduğu yerler nelerdir?
Cevap: Namazı özürsüz bozmak harâmdır. Bozmanın mubâh olduğu yerlerden ba'zıları şunlardır:
1- Sürüyü kurttan kurtarmak için,
2- Taşan tencereyi ateşten ayırmak için,
3- Kendinin veya başkasının kıymetli malını zâyi' olmaktan korumak için,
4- Abdest ve yel sıkıştırmasından kurtulmak için.

Namazı bozmayı gerektiren hâller

Soru: Namazı bozmayı gerektiren hâller nelerdir?
Cevap: Her namazı bozmayı gerektiren hâller ikidir:
1- İmdât diye bağıran bir kimseyi kurtarmak için; kuyuya düşecek a'mâ, yanacak, boğulacak kimseyi kurtarmak, yangını söndürmek için.
2- Ana, baba, dede, nine çağırınca, farz namazı bozmak vâcib olmaz, câiz olur ise de, ihtiyaç yok ise, bozmamalıdır. Nâfile, bozulur. Bunlar, imdât isterse, farzları da bozmak lâzım olur. Namaz kıldığını bilerek çağırıyorlarsa, nâfileyi de bozmıyabilir. Bilmiyerek çağırdılarsa, bozması lâzımdır.

Ba'zı mekrûhlar

Soru: Namaz dışında mekrûh olan şeyler nelerdir?
Cevap: Namaz dışında mekrûh olan şeylerden ba'zıları şunlardır:
1- Abdest bozarken, kıbleye önünü ve arkasını dönmek tahrîmen mekrûhtur. Unutulursa, üstünü kirletmek tehlîkesi veya başka tehlîke varsa, mekrûh olmaz.
2- İstincâ ederken, önünü, arkasını kıbleye dönmek; Güneşe, Aya karşı abdest bozmak, tenzîhen mekrûhtur.
3- Küçük çocukları bu cihetlere karşı tutarak abdest ettirmek, tutan büyüğe mekrûh olur. Bunun gibi, büyüklere harâm olan şeyi, küçüklere yaptırmak, yaptırana harâm olur.
4- Özürsüz kıbleye karşı ayaklarını veya bir ayağını uzatmak, tahrîmen mekrûhtur. Özür ile veya yanlışlıkla uzatmak mekrûh olmaz.
5- Mushafa ve din kitâbına karşı ayak uzatmak mekrûhtur. Yüksekte ise, mekrûh olmaz.

CÂMİLERE HÜRMET

Soru: Câmi âdâbı nedir?
Cevap: Câmiye, mescide sağ ayakla girilir ve önce sol ayakkabı çıkarılır. Câmiden sol ayakla çıkılıp, önce sağ ayakkabı giyilir. Câmiye girerken i'tikâfa niyet edilir.
Mescide girince, iki rek'at nâfile namaz kılmak sünnettir. Buna Tehiyyet-ül-mescid namazı denir. Mescide girince, farz veya başka namaz kılınınca, tehiyyet-ül-mescid namazı da kılınmış olur.
Kur'ân-ı kerîm okunuyorsa, bu namaz kılınmaz. Çünkü, Kur'ân-ı kerîmi dinlemek farzdır. Farz-ı kifâye sevâbı, farz sevâbıdır. Sünnet sevâbı, farzın yanında denizde damla bile değildir.

Câmideki yasaklar

Soru: Câmide dikkat edilmesi gereken şeyler nelerdir?
Cevap: Câmide dikkat edilecek husûslardan ba'zıları şunlardır:
1- Câminin altına abdesthâne yapmak mekrûhtur. Çünkü, câmilerin üstü, semâya kadar mesciddir. Altı da böyledir. Altını şadırvan, hamâm yapmak câizdir.
2- İş elbisesi ile ve büyüklerin yanına çıkılamıyacak elbise ile ve fena kokulu elbise ve çorapla namaz kılmak mekrûhtur.
Soğan, sarmısak yiyen de, kokusu gitmeden câmiye gelmemelidir.
3- Câmilerde ilâhî ve mevlidleri, namaz kılanlara mâni' olmamak şartı ile, ara sıra okumak câizdir.
Her zaman okuyup, âdet hâline getirmek câiz değildir.
4- Câmide yüksek sesle konuşmak mekrûhtur. İbâdet etmeyip, câmide dünya kelâmı ile meşgûl olmak tahrîmen mekrûhtur.
Ateş odunu yiyip bitirdiği gibi, câmide dünya kelâmı konuşmak da, insanın sevâblarını giderir. İbâdetten sonra, mubâh olan şeyleri, hafîf sesle konuşmak câizdir.
5- Câmiye abdestsiz girmek mekrûhtur.
6- Ön safta yer varken, arka safta durmak mekrûhtur.
7- İmâmın, son sünneti, farzı kıldığı yerde kılması mekrûhtur. Biraz sağ veya solda kılar. Cemâ'atin aynı yerde kılması ise câizdir.