Kadınların Çalışma ve Evlerinde Karar Etme Cihetleri |
Kadın, mutlâk surette
evin bekçisi, terbiye ve temizlikçisi, çocukların
muhâfızı ve evde gereken yerlere ve şahıslara infak
edicilik vazifeleriyle mükelleftir. Evin reis ve hâkimi olan kocası olmadığı zaman, kadın evin reisi ve bekçisidir. Nitekim Resulü Ekrem (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuştur : "Kadın, kocasının evi üzerinde güdücü bir çobandır ve (o güttüğü şeyden) Sorumludur." (Buhari) Kadın fikrî hürriyeti, Mâlî hürriyeti, ibâdet hürriyeti olması hasebiyle kocası olmadığı zaman her türlü zarûrî ihtiyaçlarını temin etme gayesine sahiptir. Bu hususta geniş îzahat yukarıdaki bahislerde verilmiştir. Kadın, tesettürle mükellef olup, nâmusunu her türlü tecâvüz saldırılarından korunması gerektiğinden nafakasını temin etmek sâkıt olmuştur. Erkek üzerine vaciptir. İslâm dîni, kadına rıfk ile muâmele yapılması gerektiğinden, ondan her türlü nafaka meşakkatini kaldırmıştır. Zira kadın evine bağlı efendisinin, çocuğunun bakımı terbiyesi, yiyeceği ve içeceği ile meşguldür. Efendisinin çamaşırını ve bulaşıkları yıkamak kadınların işleri sırasındadır. Bunlar ve daha pek çok âile ve ev işlerini evinde yapmakla meşgul olan kadından elbette maîşet temîni için kazanç yerlerinde ve yollarında çalışması sâkıt olmuştur. Kadının kocası varsa nafakası kocasına âittir. Serveti ve kocası olmayan kadının nafakası ise, babası, dedesi, oğlan kardeşi, dayısı, amcası ve annesi gibi velîlerinin üzerine vâciptir Velileri olmadığı takdirde hazineye aittir. Yani yiyecek, içecek vesâir ihtiyaçlarını temin etmekle mükellef olan her fert veya kurum, kadının sokağa düşüp nâmusunu, kirletmesinden ve her türlü tecavüzden muhafaza etmeleri ve bütün ihtiyaçlarını karşılamaları üzerine farzdır. Nafaka ile ilgili hükmün daha genişi fıkıhda beyan edilmiştir. Fakat burada. şer'î hükümlerden bir kaçının mealini nakletmekle iktifa edelim : "Onların (Annelerin) maruf veçhile (Babanın elin den geldiği kadar) yiyeceği, giyeceği, çocuk kendisinin olan (Babaya) kocaya âittir." (Bakara Suresi, 242) Abdullah Bin Amr Bin Âs (R.A.) dan mervî bir Hadis-i Şerif de Resûlü Ekrem (S.A.V.) Efendimiz şöyle bûyuruyor : Nafakasını verdiği kimseyi (Ailesini, çocuklarını ve baba annelerini) ihmal etmesi, kişye günah cihetinden kâfidir " (Nesai, Ebu Davut) Kadınlar nafaka derdine düşüp evine, efendisine ve çocuklarına karşı yapacağı ciddi vazifelerini ihmal etmesi olamaz. Evin ve âilenin huzur ve sââdet kâynağı olan kadınların çalışacakları ciddî vazifeleri, böylece anlaşılmış oluyor. Kadın, Evin dışında olan hârici ibâdetlerle mükellef kılınmamıştır. Meselâ: Kadına Cuma namazı. Bayram namazı ve cihâd vacib değildir. Fakat Harp Meydanlarında mücâhidlere hizmet etmek için çıkması câizdir. Bu da kadının çıkmasını iktiza ettiren zarûretler zamanındadır. Seferber hâlini alırsa savaşada iştirak ederler. Kadın, Cenâzeleri teşyî edip götürmek üzere arkasında ve beraberinde çıkmaz. Bu hususda pek çok Hadis-i şeriflerle yasaklanmıştır. İslam, kadını Vazoda ki çiçek gibi her türlü zarar ve tehlikeden korunması ve muhafaza edilmesini tavsiye etmektedir. Kur'an'ı Kerimde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor. "Ey Peygamberin hanımları, dolayısıyla ey Mü'minlerin hanımları!, vakar ile) evlerinizde oturun. (Şayet çıkmanız gerekirse) evvelki câhiliye (devri kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin. Namazı dosdoğru kılın, Zekâtı verin Allah (C.C.)a ve Resulü (S.A.V ) na itâat edin. Ey Ehli Beyt (ve Ey Mû'min kadınlar) Allah (C.C.) sizden ancak kiri (Günahı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak diler" (Ahzap Suresi, 33) Bu âyeti kerimlerdeki muhataplar, Hz. Peygamberimizin hanımlarıdırlar. Şu halde bu emriilahiler onlara olunca, mü'min kadınlar bu yasakların ve emirlerin dışındadır, diyenler olursa nasıl ve ne denebilir? Peygamberin (S.A.V.) hanımlarının örtünmeleri lazım ve câzibe celbedecek ince ve dar elbiseleri giymeleri yasak da Müslüman kadınlara yasak değilmi?. Veya Peygamber (S.A.V.) in hanımlarına, Allah (C. C )e itaat etmek farz da, müslüman kadınlara farz değilmidir? Veya Hz. Allah (C.C.) peygamberin hanımlarını kötülükten, necisden ve her türlü fenalıklardan temizleyip de, müslüman kadınları o kötülük ve pisliklerin içinde terk etmek mi ister? Elbette inanan her müslüman kadının saadet ve selâmetini temin eden bu gerçekler, bütün müslüman kadınlara da farzdır ve Hz. Allah (C. C.) bütün müslüman kadınları, zinadan, tecavüzden ve her türlü pislik ve kötülüklerden koruma ve muhafaza etmek için bu gerçekleri beyan etmiştir. Yukarıdaki âyeti celile, İslâm'ın tesettür hakkındaki hükümleri gelmezden evvel Peygamberimiz (S.A. V.) in hanımları vâlidelerimizin içeride ve dışarıda örtmeleri gereken yerleri câhiliye kadınları gibi başları veya gerdanları ve bazı yerleri açık olarak çıkmalarını ve görünmelerini gören Hz. Ömer (R.A.), Hz. Peygamber (S.A. V.) e, "Yâ Resûlallah (S.A.V.) şunlara söyleseniz de böyle çıkmasalar" gibi cümlelerle temennide bulunmaları ve peygamberimiz (S.A.V.) in de "ilâhi bir emir almadan söyleyemeyeceğini" beyan etmelerinin neticesi olarak .açık bir emri ilahî ve nehyi ilahî gelmiştir. "Efendim bu hüküm ve hitap Peygamber (S.A.V.) 'in hanımlarına dır," deyip de müslümanların hanımlarına yokmuş gibi veya "bu ayetlerin hükümleri bitmiştir, diyen sapıklara ilerde uzun cevap gelecekse de burada bir âyeti celilenin mealini nakletmek yerinde olacaktır. "Ey Peygamber! (S.A.V.) karılarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına (Hâcetleri için dışarıya çıkacakları zaman) dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların (Kadınların) tanınıp (Ahlaksızlar tarafından) ezâ edilmemelerine daha uygundur. Allah (C.C.) çok bağışlayandır, çok esirgeyicidir." (Ahzab suresi, 59) Bu âyeti celile de top yükün müslüman kadınların örtünmelerini ve her türlü saldırıya uğramamak için gerçek yolu beyan etmektedir. Şu halde, "Efendim bir şey kapalı olursa. Acaba o nedir ve nasıldır.? Diye insanların dikkatini çeker, Binaenaleyh kadınlarda örtünür, vücudunu sertrederse bütün dikkatleri üzerine çeker, öyle ise kadınların açılmaları lazımdır. Gibi şeytan kıyaslarına ve felsefelerine mi inanalım? Yoksa yukarıdaki âyeti celileye mi inanalım? Elbette her şeyi Yaradan ve yok eden, her şeyin kâr ve zararını daha iyi bilen ve beyan eden ilahi hükümlere inanacağız. Zira selamet ve saadet ondadır. Her yerini ve zînetini açan kadınlara, şehvetin dahâ fazla uyanacağı ve tecavüzlerin daha fazla olduğu bir gerçektir Kadının, bedenini ve zinetini görünce erkeğin ağzının suyunun aktığı ve şehvetinin uyandığı halin görünüş ve tezahürü meydandadır. Sözüm bana karnı acıkan bir köpeğe, et, yemek ve sair yiyecekleri gösterince hayvanın ağzının suyu akar, Dilini sarkıtır ve yutkunur. Şehvet sahibi insanda kadının bedenini ve zînetini görünce şaşırtır. Tecavüz yollarına düşünür. |
Mustafa Uysal
Ana Sayfa Ailemiz Aile Saadeti