İzin İsteme Adabı
İzin
isteme âdâbı, büyük ve küçüğün görevidir. İslam'da bunun özel yeri
bulunmaktadır. Bu yüzden Allah Teala bunu, asırlar ve nesiller devam ettikçe okunacak
ayetlerle hususi olarak açıklamıştır. Bu, aile ve cemiyet hayatında da büyük bir
önem taşımaktadır. Bundan dolayıdır ki, büyükleri bir yana Ebu Safd el-Hudri gibi
sahabenin küçükleri dahi bu âdabı biliyor ve uyguluyordu.
Ubeyd b. Umeyr anlatıyor: Ebu Musa el Eş'ari,
Ömer b. Hattab'ın huzuruna çıkmak için izin istemişti. Sanki Hz. Ömer meşgul idi
ki, ona izin verilmedi. Bunun üzerine Ebu Musa geri döndü. Hz. Ömer işini bitirince:
- Ben Abdullah b. Kays'ın (Ebu Musa'nın)
sesini duymadım mı? Ona müsaade edin! dedi. Hz. Ömer'e Ebu Musa'nın geri döndüğü
söylenince, derhal onu çağırttı. Ebu Musa:
- Biz bununla emrolunmuştuk, dedi. Hz. Ömer:
- Buna dair bana delil (beyyine) getireceksin!
dedi. Ebu Musa da ensarın meclisine giderek onlara sordu. Onlar:
- Bu konuda sana en küçüğümüz Ebu Said
el-Hudri ancak şahitlik edebilir, dediler. Bunun üzerine Ebu Musa, Ebu Saîd'i Hz. Ömer'in
huzuruna götürdü. Hz. Ömer:
- Rasûlüllah'ın (s.a.v.) emir ve talimatından bana gizli kalan mı
oldu? Çarşı ve pazarlarda alış-veriş yani, ticaret için çıkmak beni meşgul etti,
dedi.
Mü'minlerin emiri Hz. Ömer, girmesine izin
verilmeyen bir şahsın, hiç öfkelenmeden geri dönmesi gerektiğini unutmuştu. Bu
hususta Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sünnetine şahitlik yapan ve hatırlatmada bulunan da
Ebu Said el-Hudri olmuştu. (475)
Kur'an-ı Kerim çocuğu izin istemeye alıştırmış,
ana babanın bunu çocuğuna öğretmesini emretmiş, bu konuda aşamalı ve pedagojik bir
yol izlemiştir. Ergenlik döneminden önce çocuk, ana babanın evlilik hayatındaki üç
uygunsuz vakitte kapıyı çalarak izin ister. Bu vakitler, ana babanın (gecelik veya
pijama gibi) özel kıyafetiyle bulunduğu uyku vakitleri; şafak öncesi, öğle vakti ve
yatsı sonrasıdır.
Allah Teala şöyle buyurur: "Ey iman
edenler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve hizmetçileriniz) ve sizden henüz büluğa
ermemiş olaplar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından
sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, sizin açık
bulunabileceğiniz üç vakittir. Bunların dışında ne sizin için, ne de onlar için
bir günah yoktur. Yanınızda dolaşırlar, birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz.
Allah ayetleri size işte böyle açıklar. Allah bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir." (476)
Nihayet çocuk ergenliğe erişip mükellefiyet
çağına girince, artık her zaman evde ve evin dışında kapalı bulduğu kapıyı çalarak
izin istemekle emrolunur. Şu ayet bu noktaya işaret eder: "Çocuklarınız ergenliğe
erdikleri zaman, kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler. İşte
Allah ayetlerini size böyle açıklar. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."
(477)
Rasulüllah (s.a.v.) nasıl izin isterdi? Kapıyı
çalan insanın aldığı vaziyet nasıl olmalıdır? Kapıya yüzünü mü, sırtını mı
yoksa sağ veya sol yanını mı çevirmelidir? Bu soruya cevap vermek için şu hadisi
zikretmek istiyoruz:
Abdullah b. Büsr'un rivayetine göre Rasûlüllah
(s.a.v.) izin istemek üzere kapıya geldiği zaman, yüzünü kapıya çevirmezdi. Sağ
veya sol yanım çevirirdi. Kendisine izin verilirse girer, aksi halde geri dönerdi.
(478)
Önder peygamber çocuklardan izin istiyor:
Şüphesiz hak haktır; büyük küçük ayrımı yapmaz. Vasıf, statü ve ünvanları ne
olursa olsun, sünnete uymak herkesin görevidir. İşte ümmetin komutanı ve öğretmeni
Peygamber (s.a.v.)... Büyüklerin ve küçüklerin içinde, çocuğun hakkım bahis mevzu
ederek onları irşad etmektedir.
Sehl b. Sâd (r.a.) anlatıyor: Rasulüllah'a
bir içecek getirilmişti, O da ondan içti. Sağında bir çocuk, solunda da yaşlılar
bulunuyordu. Rasulüllah (s.a.v.) çocuğa:
- Bunlara vermeme bana müsaade eder misin?
dedi. Çocuk:
- Hayır, vallahi ya Rasulallah! Senden gelen
nasibime hiçbir kimseyi tercih edemem! dedi. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.v.) suyu ona
verdi.(479)
(475) Buhârî, el-Edebu'l-MÜtred,
Hadis No:1065.
(476) Nur, 24/58. (477) Nur, 24/59.
(478) Ahmed b. Hanbel, IV, 189.
(479) Buhâri, Eşribe, 19; Müslim, Eşribe, 127; Muvatta, Sıfetü'n-Nebi,
18; Ahmed b. Hanbel, I, 284.
Muhammed Nûr Süveyd
Ana Sayfa Ailemiz Adabı Muaşeret