| Hicretten
  sonra Medîne'de İslâmiyet hızla yayılıyordu. İslâm güneşi gittikçe daha fazla
  insanı hidâyet nuru ile aydınlatıyordu. Peygamber efendimiz çevre kabîlelere
  elçiler gönderiyor, onları İslâmiyete da'vet ediyordu. Onlardan gelen
  elçileri kabûl ediyordu.
 Bir gün Sümâme bin Üsâl da Resûlullahın ziyâretine geldi. Sümâme, Basra
  Körfezi yakınlarında yaşayan Yemâme kabîlesinin reisi idi. Asıl maksadı
  Resûlullahı öldürmekti.
 
 Nitekim Resûlullahın huzûrunda iken, Peygamber efendimize saldırmaya teşebbüs
  etti. Ancak Eshâb-ı kirâm araya girerek buna mâni oldu. O kargaşa esnâsında
  Sümâme kaçmaya muvaffak oldu. Resûlullah efendimiz onun yakalanarak
  cezâlandırılması için emir verdi ve yakalanması için duâ etti.
 
 Kim olduğunu biliyor
  musunuz?
 
 Hicretin altıncı yılı
  başlarında, Sümâme bin Üsâl, umre için yola çıkıp, Medîne yakınlarına
  gelmişti. Resûlullahın süvârileri onu burada yakalayıp, Peygamberimize
  getirdiler. Yakalayanlar onu tanımıyorlardı. Peygamber efendimiz onlara
  buyurdu ki:
 
 - Siz bunun kim olduğunu biliyor musunuz? Bu, Sümâme bin Üsâl'dir.
  Ona iyi esir muâmelesi yapınız. Kendisini incitmeyiniz!
 
 Sümâme, mescide habsedildi. Resûlullah kendi evine geldiklerinde, mübârek
  hanımlarına:
 
 - Sizde yemek olarak ne varsa toplayıp Sümâme'ye gönderin! buyurdular.
 
 Böylece Sümâme'ye yiyecek gönderdikleri gibi iyi muâmelede bulundular. Ancak
  Sümâme'yi bulunduğu yerden bir tarafa ayırmadılar.
 
 Peygamber efendimiz mescide çıktıklarında buyurdu:
 
 - Yâ Sümâme, yanında ne var, gönlünden ne geçiriyorsun, benden ne
  bekliyorsun?
 
 Sümâme cevap verdi:
 
 - İçimde hayır ümidi var. Çünkü sen affedicisin. Eğer beni öldürecek olursan,
  bir câniyi öldürmüş olursun. Öldürmez de affedip, beni bağışlarsan, iyilik
  bilen, ni'mete şükreden birisine ihsân etmiş olursun. Eğer benden kurtuluş
  fidyesi olarak mal istiyorsan, işte malım. İstediğin kadar al.
 
 Resûlullah efendimiz, üç gün üst üste gelerek aynı soruyu sordu ve aynı
  cevabı aldı. Bunun üzerine âlemlerin efendisi olan Peygamber efendimiz yine
  yüksek merhametini gösterdi ve Sümâme'nin hayâl bile edemiyeceği bir şekilde
  buyurdu ki:
 
 - Artık Sümâme'yi salıveriniz!
 
 Bu emir üzerine Eshâb-ı kirâm onu serbest bıraktı. Sümâme bırakılıp, serbest
  kalınca, gönlüne İslâmiyetin sevgisi düştü. Hemen Kelime-i şehâdet getirdi.
  Resûlullah efendimize biat etti.
 
 En sevimli dîn
 
 Resûlullah efendimiz ona,
  hemen gidip gusletmesini emretti. Sümâme hemen gidip gusledip, sonra mescide
  girdi. Resûlullahın huzurunda şunları söyledi:
 
 - Vallahi, akşamleyin, yanına geldiğim zaman, bana senin yüzünden daha çok
  kızdığım bir yüz yoktu. Fakat sabah olunca, senin şehrin bana, en sevimli
  şehir oldu. Vallahi akşamleyin, senin dînin, bana en sevimsiz din idi.
  Sabahleyin en sevimli bir din olmuştur.
 
 Böylece dünün azılı bir müşriki Peygamberimizin engin merhameti sâyesinde
  Müslüman olmuş hidâyete kavuşmuştu.
 
 Hz. Sümâme hicretin altıncı yılında Resûlullahın huzûrunda Müslüman olduktan
  sonra Peygamber efendimize:
 
 - Yâ Resûlallah! Ben umre yapmak için giderken süvârilerin beni yakalamıştı.
  Şimdi ne buyuruyorsunuz? diye arzetti.
 
 Resûlullah onu dünya ve âhiret saâdetiyle müjdeleyip, umresini yapmasını
  emretti.
 
 Hz. Sümâme, Mekke'ye, telbiye ederek girmişti. Bunun üzerine müşrikler onu
  yakaladılar, neredeyse boynunu vuracaklardı. Fakat o sırada birisi:
 
 - Bırakınız onu! Siz yiyecekleriniz husûsunda Yemâme halkına muhtaçsınız. Ona
  bir şey olursa hepimiz aç kalırız, dedi.
 
 Hak dîni kabûl ettim
 
 Bunun üzerine müşrikler
  Sümâme'yi serbest bıraktı. Sonra müşriklerden birisi ona dedi ki:
 
 - Demek, dinden çıktın hâ!
 
 Hz. Sümâme şöyle karşılık verdi:
 
 - Hayır, ben dinden çıkmadım. Bilâkis ben hak din olan İslâmiyeti
  kabûl ettim. Muhammed aleyhisselâmı ve Onun getirdiklerini tasdik ettim.
  Vallahi Allahın Resûlünden izinsiz buğday alamıyacaksınız. Siz Ona tâbi
  olmadıkça, Yemâme'den faydalanamıyacaksınız!
 
 Sümâme umresini yaptıktan sonra Yemâme'ye gitti. Yemâme halkının, Mekke'ye
  erzak göndermelerine mâni oldu. Bu yüzden müşrikler çok sıkıntıya düştüler.
  Müşrikler bu sebeple Resûlullaha mektup yazıp, çektikleri sıkıntıları ve
  erzak gönderilmesine müsâade edilmesini istediler. Hattâ, Ebû Süfyân
  Medîne'ye kadar gelerek, Peygamber efendimize:
 
 - Âlemlere rahmet olarak gönderildiğini söylüyorsun, diyerek bu husûsta
  müracaatta bulunup, hallerini uzun uzun anlattı.
 
 Resûlullah, müşriklerin bu talepleri üzerine Yemâme halkının, Mekkelilere,
  yiyecek göndermelerine mâni olmaması için Sümâme'ye mektup gönderdi. Hz.
  Sümâme bu emre uyarak, engel olmaktan vazgeçti.
 
 Resûlullah efendimizin vefâtından sonra, Sümâme bin Üsâl ve onunla beraber
  olanların dışında bütün Yemâme halkı İslâmdan çıkıp, mürted olmuşlardı. O
  sırada Sümâme bin Üsâl Yemâme'de bulunuyordu.
 
 Karanlık bir iştir
 
 Halkı, Peygamberlik dâvâsına
  kalkışan Müseyleme'ye tâbi olmaktan, onu desteklemekten alıkoymaya çalıştı.
  Onlara dedi ki:
 
 - Ey Hanîfeoğulları! İslâmdan dönüş, nursuz, çok karanlık bir iştir. Bundan
  sakınıp, uzak kalınız. Son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselâmdır. Ondan
  sonra Peygamber gelmiyecek, Ona ortak da olmıyacaktır.
 
 Sonra Mü'min sûresinin ilk üç âyetini okudu ve:
 
 - Ey Yemâme halkı! İşte bu Allahü teâlânın kelâmıdır, dedi.
 
 Yemâme halkı onun bu nasîhatlarını dinlemedi. Onlar Müseyleme'ye uymakta
  birlik hâlinde idiler. Bu sırada, Alâ bin Hadramî komutasında bir İslâm
  ordusu, Bahreyn'e doğru gidiyordu. Yemâme tarafına da uğradı. Sümâme bunu
  duydu. Orada bulunan Müslümanlarla birlikte Alâ bin Hadramî'nin ordusuna
  iştirak ettiler.
 
 Temim kabîlesinden de bir hayli asker katılıp, Alâ'nın ordusu iyice
  kuvvetlendi. Alâ bin Hadramî, bu ordu ile, Hatam komutasındaki mürted ordusu
  ile çarpışmaya başladı. Nihayet, bir gece müşrik ve mürtedlerin sarhoş
  oldukları bir vakitte İslâm ordusu gece baskını yaptı. Müşrik ve mürtedler
  perişan olup, bir kısmı öldürüldü, bir kısmı esir edildi. Diğerleri kaçtılar.
  Müslümanlar harbi kazandılar. Hz. Sümâme bu savaştan dönerken yol kesiciler
  tarafından şehîd edildi.
 |