| Ebû
  Mûsel-Eş'arî, Müslüman olmasını, Buhârî ve Müslim'in ittifakla bildirdiği
  hadîs-i şerîfte şöyle anlatmaktadır:
 Biz Yemen'de iken Peygamber efendimizin ortaya çıkışı haberi bize ulaştı.
  Ben, iki ağabeyim, Ebû Bürde ve Ebû Rûhem ve Eş'arî kabîlesinden 52 kişi bir
  gemiye bindik ve Resûlullahı görmek için yola çıktık. Ancak gemimiz hava
  muhâlefeti sebebiyle bizi Habeşistan'a çıkardı.
 
 Burada
  oturmamazı emretti
 
 Habeşistan'da Ca'fer bin Ebû Tâlib ile buluştuk ve Müslüman olduk. Hz. Ca'fer
  dedi ki:
 
 - Resûlullah efendimiz bizi, buraya gönderdi. Burada bir müddet oturmamızı
  emretti. Siz de bizimle burada bir müddet oturunuz!
 
 Bunun üzerine, biz de orada oturduk. Daha sonra Resûlullahın müsâadesiyle
  Habeşistan hükümdarı Necâşî bizi iki gemiye bindirip Medîne'ye gönderdi.
 
 Biz Medîne'ye geldiğimizde, Resûlullah efendimiz Hayber fethinde bulunuyordu.
  Bu savaşta yanında bulunmayanlara hisse vermediği hâlde bize ganimetten hisse
  verdi.
 
 Eş'arîler, Medîne'ye gelmekte oldukları sırada Resûlullah efendimiz Eshâbına
  buyurmuştu ki:
 
 - Yanınıza öyle bir kavim gelecektir ki onlar, İslâmiyet için, sizden
  daha yufka yüreklidirler.
 
 Bunların arasında Ebû Mûsel-Eş'arî de vardı.
 
 Eş'arîler Medîne'ye yaklaştıkları zaman; "Yarın, sevgililere,
  Resûlullahla Eshâbına kavuşacağız" diye şiirler söylüyorlardı. Medîne'ye
  gelince Peygamber efendimizle müsâfaha yaptılar. Müslümanlar arasında ilk
  defa müsâfahayı yapanlar onlardı.
 
 Resûlullah efendimiz Eş'arîleri Medîne'de Batham Meydanlığına yerleştirdi ve
  onlara buyurdu ki:
 
 - Sizin hicretiniz iki defadır. Biri Necâşî'nin ülkesine, ikincisi de
  yurduma yapılan hicrettir.
 
 Gece geç vakte
  kadar ibâdet ederdi
 
 Eş'arîler yatsıdan sonra geç vakitlere kadar ibâdet ederler, gündüz fırsat
  buldukça Peygamber efendimizin yanına giderler ve O'nun mübârek kalbinden
  fışkıran feyzlere kavuşurlardı. Resûlullah efendimiz de onların yanına
  gelirdi.
 
 Resûlullah efendimiz Eş'arîlere namaz kıldırdıktan sonra, onlara;
 
 - Allahın size olan ni'metlerindendir ki, insanlardan bu saatte, bu
  namazı sizden başka kılan kimse yoktur! buyurarak onları takdir ve
  teşvik ederdi.
 
 Resûlullah efendimiz mübârek hanımlarından Hz. Âişe-i Sıddîka ile bir gece
  bir yere gidiyorlardı. Ebû Mûsel-Eş'arî'nin evinin hizâsına gelince durdular.
  O, Kur'ân-ı kerîm okuyordu. Okumasını bitirinceye kadar beklediler.
 
 Resûlullah efendimiz, O'nu gündüz görünce, akşamki hâdiseyi Eshâbına anlatıp;
 
 - Buna muhakkak Dâvüd'ün güzel seslerinden bir ses verilmiş,
  buyurarak methetti.
 
 Ebû Mûsel-Eş'arî, Peygamber efendimizin yaptığı iltifatlardan çok memnun
  olurdu. Böylece Allahın Resûlüne ve Müslümanlara sevgisi kat kat artardı.
  Allahü teâlânın, Kur'ân-ı kerîmde meâlen,
 
 (Allahü teâlânın onları seveceği ve onların da Allahü teâlâyı
  seveceği bir kavim getirir) buyurduğu Mâide sûresi 54. âyet-i
  kerîmesi hakkında, Peygamberimiz buyurdu ki:
 
 - Onlar işte bunun, ya'nî Ebû Mûsel-Eş'arî'nin kavmidir,
  buyurdu.
 
 Yine buyurdu ki:
 
 - Seferlerde yoldaşlık eden Eş'arî cemâ'atinin gece vakti evlerine
  girdikleri zaman okudukları Kur'ân-ı kerîmi, seslerinden çok iyi tanırım.
  Sefer hâlinde, geceleyin onların kondukları yerleri de gündüz görmemiş olsam
  bile Kur'ân-ı kerîm seslerinden anlarım.
 
 Ehl-i sünnet i'tikâdındaki iki mezhep imâmından biri olan Ebül-Hasen-i Eş'arî
  hazretleri Eş'arî kavmindendir.
 
 Amcasının yerine
  geçti
 
 Ebû Mûsel-Eş'arî'nin amcası Ebû Âmir de, Resûlullahın kumandanlarındandı. Ebû
  Mûsâ, Mekke-i Mükerremenin fethinden sonraki Huneyn gazâsındaki Evtas Mevkiindeki
  harbe, amcasıyla katıldı. Ebû Âmir İslâm Ordusunun Evtas'taki birlik
  kumandanıydı, bu harbde yaralandı. Ebû Mûsâ hazretleri anlatır:
 
 "Resûlullah efendimiz, bu gazâya beni amcam ile berâber göndermişti.
  Harp bütün şiddeti ile devâm ederken, bir ara Cûşem kabîlesinden birinin
  attığı ok, amcamın diz kapağına saplandı. Hemen yanına koşup sordum:
 
 - Ey amca! Oku sana atan kim idi?
 
 Eliyle gösterip dedi ki:
 
 - İşte! Oku atan müşrik şudur!
 
 Amcamı o hâliyle bırakıp düşmanın peşine düştüm. Beni görünce kaçmaya
  başladı. Ben, hem peşinden koşuyor, hem de:
 
 - Dur! Kaçmaktan utanmıyor musun, diye arkasından bağırıyordum.
 
 Cûşemli nihâyet durdu. Yetiştiğimde o da kılıcını çekmişti. Önce Müslüman
  olmasını teklif ettim. Reddedince, aramızda şiddetli bir mücâdele başladı.
  Ben "Allahü ekber Allahü ekber!" dedikçe yeniden
  güçleniyor, hamlelerimi artırıyordum.
 
 Nihâyet onu öldürdüm. Amcamın yanına geldiğimde, dizinden hâlâ kan
  fışkırıyordu. Bana dedi ki:
 
 - Şu oku dizimden çıkar!
 
 Oku çektim. Fakat okun çıkmasıyla kanın fışkırması bir oldu. Ne yapsak da
  durduramıyorduk. Amcam şehîd olacağını anlayıp, bana dedi ki:
 
 - Ey kardeşimin oğlu! Resûl-i ekrem efendimize hürmetimi ve selâmımı bildir.
  Benim için Allahü teâlâdan af dilesin!
 
 Amcam, beni, kendi yerine kumandan tâyin etti. Sancağı bana verip;
 
 - Atımı ve silâhımı Resûllah efendimize teslim et, dedikten sonra şehîd
  oldu."
 
 Bundan sonra yeni kumandan Ebû Mûsel-Eş'arî mübârek İslâm sancağını büyük bir
  hürmetle alıp öptükten sonra, müşriklerin arasına daldı. Mücâhidler; Allah
  Allah! diyerek kıyâsıya çarpışıyorlardı. Ebû Mûsâ'nın kahramanca hücûmları,
  gâzileri coşturuyor, hamle üstüne hamle yapıyorlardı. Onların bu gayretleri,
  düşmanın mâneviyatını bozdu. Kısa zamanda bozguna uğrayıp Tâif'e doğru
  kaçmaya başladılar. Zafer Müslümanların oldu.
 
 Evtas'ta zafer kazanan Ebû Mûsel-Eş'arî Resûlullahın yanına dönüşünü şöyle
  anlatır:
 
 "Evtas muhârebesinden sonra, amcamın emânetlerini alıp Resûl-i ekremin
  huzûruna gittim. Peygamber efendimiz, bir hasır üzerinde istirâhat buyuruyorlardı.
  Hasırın örgüleri, mübârek vücûduna değen yerlerde iz yapmıştı. Elimde mübârek
  İslâm sancağını görünce buyurdu ki:
 
 - Ey Ebû Mûsâ! Ebû Âmir şehîd mi oldu?
 
 Ebû Âmir'i
  affeyle!
 
 Ben de amcamın söylediklerini arzettim. Başımdan geçenleri ve muhârebeyi
  anlattım. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz abdest için su istedi ve abdest
  aldı. Sonra mübârek ellerini kaldırıp:
 
 - Allahım! Kulcağızın Ebû Âmir'i affeyle! diye duâ etti.
 
 Duâ ederken ellerini o kadar kaldırmıştı ki ben koltuğunun beyazlığını gördüm.
  Sonra Resûlullah efendimiz:
 
 - Allahım, kıyâmet gününde Ebû Âmir kulunu şu yarattığın insanlardan
  çoğunun üstünde âli bir makâmda kıl, niyâzında bulundu. Bunun
  üzerine dedim ki:
 
 - Anam-babam, canım sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Benim için de magfiret
  dile!
 
 Resûlullah benim için de:
 
 - Yâ Rabbî! Ebû Mûsâ Abdullah bin Kays'ın günâhlarını affeyle!
  Kıyâmet gününde onu en yüksek ve güzel makâma koy! diye duâ
  buyurdu."
 
 Ebû Mûsel-Eşarî hazretleri, Resûlullah efendimiz zamanında Zebid, Aden ve
  Yemen vâliliklerinde bulundu. Resûlullah efendimiz Mu'âz bin Cebel ile
  birlikte Yemen'e vâli gönderirken ikisine şöyle buyurdu:
 
 - Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz!
  Birleşiniz, fırkalara ayrılmayınız!
 
 Ebû Mûsel-Eş'arî hazretleri Resûlullah efendimizin vefâtından sonra da devlet
  hizmetinde bulundu. Hz. Ömer'in hilâfetinde, Kûfe, Basra vâliliklerine tâyin
  olundu.
 
 Bana yardımcı
  olunuz
 
 Halîfe, Ebû Mûsel-Eş'arî'yi huzûruna çağırıp, Basra'ya vâli tâyin ettiğini
  bildirdi. O da Halîfe'ye dedi ki:
 
 - Ey mü'minlerin emîri! Bana, Resûlullahın Eshâbı ile yardımcı
  olunuz. Çünkü onlar yemekteki tuz gibidirler. İşlerimi ancak onların
  yardımıyla düzene sokabilirim.
 
 Hz. Ömer de, "arzu ettiğin kimseyi yanına alabilirsin" diyerek izin
  verdi. O da yanına Enes bin Mâlik, İmrân bin Husayn, Hişâm bin Âmir gibi
  sahâbîlerden yirmi dokuz kişi alıp, Basra'ya gitti. Hz. Mugîre bin Şûbe'den
  vâliliği devraldı.
 
 Burada vâli iken Ehvaz, İsfehan ve Nusaybin fethedildi. Bu şehirde iken
  yaklaşık 15 kilometre uzaklıktaki suyu kanal kazdırarak şehre getirdi. Bu
  kanal kendi adıyla meşhûr oldu.
 
 Hz. Osman'ın halîfeliği esnasında önce Basra daha sonra da Kûfe vâliliğine
  tâyin edildi. Hz. Ali zamanında da Kûfe vâliliğine devâm etti. Hz.
  Mu'âviye'nin hilâfeti zamanında 663 senesinde vefât etti.
 
 Birgün Peygamberimiz Ebû Mûsel-Eş'arî'ye buyurdu ki:
 
 - Cennet hazînelerinden (ve diğer rivâyette) Arşın
  altındaki hazînelerden bir hazîneye seni irşâd edeyim mi?
 
 - Evet yâ Resûlullah irşâd buyur.
 
 - Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh, de!
 
 Ecel günlerini
  sayıyoruz
 
 Ebû Mûsel-Eş'arî, Kur'ân-ı kerîmin bütün sûrelerini ezbere bilirdi. Hz. Ebû
  Bekir'in hilâfetinde Kur'ân-ı kerîmi toplayan heyetteydi.
 
 Safvân bin Süleyman diyor ki:
 
 Resûl-i ekrem efendimiz zamanında Hz. Ömer ile Hz. Ali'den ve Mu'âz ile Ebû
  Mûsel-Eş'arî'den başkaları fetvâ vermezdi.
 
 İslâm takvimini yazılarında ilk defa o kullandı. Hayâ sahibi olup çok
  edebliydi. Kendini, Kur'ân-ı kerîmin Meryem sûresi 84. âyetindeki;
 
 - Biz onların ecel günlerini sayıyoruz, meâlindeki hâl
  üzerinde bulunurdu.
 
 Her an son nefesini düşünürdü. Dünyaya hiç değer vermezdi. Her hâlinde ve
  davranışında Allahü teâlâdan çok korktuğunu ifâde eder, son nefesi îmânla
  vermekten başak birşey düşünmezdi. Bu hâline akrabâları, "kendine biraz
  acısan" diye tavsiyede bulunduklarında buyurdu ki:
 
 - Atlar koştukları vakit, son noktaya gelince nasıl bütün imkânlarını
  kullanırsa, ben de son noktaya geldiğimde bütün imkânlarımı kullanmak
  mecburiyetindeyim.
 
 Kur'ân-ı kerîme
  uymak
 
 Böyle yaşayıp bu hâl üzerine vefât etti. Hanımına, "azığını hazırla,
  Cehennemin üzerinden geçilecek bir vâsıta yoktur" buyururdu.
 
 Çok güzel Kur'ân-ı kerîm okuması, müfessir, müctehid olması ve
  Peygamberimizin iltifatlarına mazhâr olması sebebiyle vaazı çok kalabalık
  olurdu. Buyurdu ki:
 
 - Kur'ân-ı kerîme ta'zimle çok hürmet ediniz. Zîrâ bu Kur'ân-ı kerîm
  sizin için ecirdir. Kur'ân-ı kerîme uyun. O'nu kendinize uydurmayınız.
 
 Kim Kur'ân-ı kerîme uyarsa, Kur'ân-ı kerîm onu Cennet bahçelerine
  götürecektir.
 
 Kim Kur'ân-ı kerîmi kendine uydurursa, hesâbına geldiği gibi ma'nâ
  verirse, Cehennemin alt katlarına baş aşağı düşeceklerdir.
 
 Âdemoğlu, iki vâdi dolu altını olsa yine de tamam, yeter demez. Üçünçü bir
  vâdiyi doldurmaya çalışır. Âdemoğlunun karnını birazcık topraktan başka birşey
  doldurmaz.
 
 İnsan, dünyalık için acele ederse âhiretten uzaklaşır. İnsanların çoğu para
  kazanmak hırsıyla helâk oldular. Kıyâmet günü güneş, insanların tepesinde
  olacak ve iyi ameller de gölge edecek.
 
 Ebû Mûsel Eş'arî hazretlerinin İsmi Abdullah'tır. Ebû Mûsâ künyesi ile
  tanınmış olup, babasının adı Kays, annesini adı ise, Tayyibe'dir.
 
 Bîsetten önce Yemen'in Zebid bölgesinde doğduğu bilinmekteyse de tarihi belli
  değildir.
 
 663 yılında Kûfe, diğer bir rivâyette Mekke-i mükerremede vefât etti.
 |